Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 3 Nisan’da yaptığı grup toplantısında İsmet İnönü’nün Adolf Hitler’le samimi tebrikleşmelerini haber yapan bir gazeteyi ekranlara göstererek ona ‘Führer’i kendi partinde ara’ mesajını verdi.
Başbakan’ın 1930’lu yılları -Dersim ve İstiklal Mahkemeleri hariç- neredeyse hiç tartışma konusu yapmayışının tek bir gerekçesi olabilir: Meselenin ucunun, hassas bir nokta olan Atatürk’e değecek olması. Karşısındaki cepheyi genişletmek istemiyor besbelli. Bu nedenle eleştiriler 1930’ları es geçerek büyük ölçüde 1940’lar üzerinde yoğunlaşıyor.
Acaba 1930’lar (ve 1920’lerin ikinci yarısı) gerçekten de es geçilebilir yıllar mıdır? Bu dönemde demokrasi, hukuk ve ahlak adına eleştirilecek noktalar yok mudur? Ve eğer bir Tek Parti yönetimi kurulmuşsa bunun izini 1925’e kadar sürmek gerekmez mi?
Gerekir gerekmesine ama siyaset buna izin vermez. Lakin biz siyasetçi değiliz. Ve tarih gerçeği ortaya koymak durumunda. Ne var ki, Türkiye’de resmi tarihçiliğin esas işlevinin gerçeğin üzerindeki örtüyü açma değil, üzerini örtme olduğunu biliyoruz. Şunu bilelim ki, Hitler, yalnız İnönü ile değil, iktidara gelişinden sonra Gazi Mustafa Kemal’le de defalarca yazışmış, tebrikleşmişti. Bunda tuhaf bir taraf da yoktur, zira sonuçta iki devlet başkanının resmi yazışmalarıdır. Asıl tuhaf olan, bu yazışmalar üzerinde neden durulmadığı. Hitler’le yazışmak eğer sakıncalı bir şeyse, o zaman Atatürk’ün Hitler’le zaman zaman özel haberciler aracılığıyla devam eden mesajlaşmalarını nasıl yorumlayacağız?
İşte Bilal N. Şimşir’in “Atatürk ve Yabancı Devlet Adamları I” adlı kitabından Hitler-Atatürk mesajlaşmaları (TTK, 1993, s. 149-178; bazı kelimeler sadeleştirildi).
İlk doğrudan mesajı gönderen Atatürk oluyor: “Alman Devletinin en yüksek makamına seçilmeniz dolayısıyle en samimi tebriklerimi arzeylemekle bahtiyarım. Çok yüksek saygılarımın kabul buyurulmasını rica ederim.” (21 Ağustos 1934)
5 gün sonra Berlin Büyükelçisi Hamdi Arpağ Hitler’i ziyaret ettiğini, Führer’in, Atatürk’ün taziye mesajına çok minnettar kaldığını ve teşekkürlerini ilettiğini yazmaktadır. 30 Ağustos günü Hitler, yazılı bir mesajla teşekkür eder. Ardından Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan Hitler’e cevap gelir: “En hararetli teşekkürlerimi ve şahsî saadetinizle Almanya’nın refahı hakkındaki temennilerimi kabul buyurmanızı rica ederim” (2 Kasım 1934). 23 Kasım’da bu defa Hitler’dir yazan: “Memleket(ler)imiz arasındaki münasebetleri üstürmek(?) ve ilerletmek ciddi uğraşım olacaktır.”
4 Mart 1935’te Hitler, yeniden Cumhurbaşkanı seçilmesi üzerine Atatürk’ü tebrik eder. Ertesi günü Atatürk’ten teşekkür gelir. 2 Nisan’da Atatürk’ün yeni bir mesajını görürüz. Hitler, Reich Başkanlığı ve Reich Başbakanlığı’nı bir kanunla birleştirdiğini ve bu kanuna uyarak gücü ele aldığını bildirmektedir. Atatürk ise bundan “büyük sevinç” duymuştur: “Ekselâns, Sizi ülkenizin en büyük orununa geçmiş olmanızdan (dolayı) kutlarken, yurtlarımız arasındaki mutlu dostluk bağlarının korunmasını, berkitilmesini istediğinizin güvenini unutmayacağım.”
Kitapta 217 numaralı belge, 1 Mayıs 1935 tarihini taşıyor. Yazan artık “Kamâl Atatürk”tür: “Alman Ulusal bayramı münasebetiyle Ekselânsınıza en ısı (samimi) tebriklerimle beraber özel gönenceniz ve asil Alman ulusunun genliği (refahı) hakkında beslediğim samimi dileklerimi sunarım.” Hitler’den cevap gecikmez. 6 Mayıs tarihli mesajda teşekkür eder.
Milli bayramda tebrik mesajı
Bu arada Şimşir’in kitabında Hitler’in Atatürk’e yazdığı iki mektup nedense Türkçeye çevrilmeden bırakılmış. Bu mektuplarda bir büyükelçinin geri çekilip yerine yeni bir elçinin atanması söz konusu ediliyor ve bu vesileyle en yüksek saygılarımı ve en samimi dostluk duyguları iletiliyor. Dahası var. Bu defa 28 Ekim’de Hitler, Atatürk’ün Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar, 3 gün sonra da Atatürk “hararetle” teşekkür eder. 30 Nisan 1936’daysa Atatürk Almanların millî bayramları münasebetiyle tebrik mesajı gönderir, gerek Hitler’in şahsî mutluluğu, gerekse Alman milletinin refahı hakkında samimi temennilerini bildirir. Ertesi günse Hitler teşekkür eder.
Aynı tebrikleşmeler 1936 ve 1937 yıllarında da devam eder. Bu arada Almanya’da Hitler’in yaptırdığı bir balon karaya inerken patlar. Atatürk hemen Hitler’e bir geçmiş olsun mesajı gönderir. Aynı gün (9 Mayıs 1937) Hitler’den teşekkür gelir.
Bu arada Berlin Büyükelçisi Hamdi Arpağ, Dışişleri Bakanlığı’na gönderdiği notta Atatürk’ün selamını ve imzalı bir resmini bizzat Hitler’e takdim ettiğini, resmin altına Atatürk’ün yazdığı yazıdan Hitler’in büyük bir memnuniyet duyduğunu ve Atatürk’e hayran olduğunu söylediğini yazar. Buna göre Hitler, “Türkiye’de hiçbir siyasi emelimiz yoktur ve olamaz. Dolayısıyla güzel ilişkilerde bulunmayı arzu eder ve bunu tabii görürüz” demiştir. (13 Temmuz). Nitekim bir ay sonra Hitler, Atatürk’ün kendisine resmini göndererek “kalbî temennilerini” bildirmesinden duyduğu memnuniyeti belirten mektubunu gönderir.
Atatürk 11 Ekim 1937 tarihli mektubunda, Hitler’in mektubundan duyduğu memnuniyeti şöyle bildirir: “Pek mütehassis olduğum bu nazikâne mukabelelerden ve bana, şahsî saadetleriyle Alman milletinin refahı hakkındaki samimi temennilerimi tekrar eylemek fırsatını verdiklerinden dolayı Ekselanslarına kalbî teşekkürlerimi arz ederken derin bir haz duymaktayım.”
Kurtuluş ümidi bağışladınız
28 Ekim 1937’de Hitler Cumhuriyet Bayramı tebriğini gönderir. Atatürk ise cevaben şunu yazar: “Ekselanslarına teşekkürlerimi arzeder ve saadet ve afiyetleriyle Almanya’nın refahı hakkındaki samimi temennilerimin kabulünü rica ederim.” 30 Nisan 1938’de Atatürk Almanya’nın milli bayramı dolayısıyla Hitler’i kutlarken 6 Temmuz günü Numan Menemencioğlu eliyle Hitler’e “selam, muhabbet ve şahsi takdir hislerini” gönderir. 29 Ekim’de Hitler, Cumhuriyet Bayramı’nı kutlar Atatürk’ün. Ertesi günü yazdığı cevaptaysa Atatürk, Hitler’e “hararetli teşekkürleri”ni sunar.
Ölümünden 10 gün önce yazılmış bu son mesajı, Atatürk’ün ölümü üzerine Hitler’in Meclis Başkanı Abdülhalik Renda’ya gönderdiği taziye mesajı takip eder. Bu mesajı beraber okuyalım:
“Ekselansları TBMM başkanına, tüm Türk halkına kendim ve Alman halkı adına Atatürk’ün vefatından ötürü derin üzüntülerimi iletirim. Kendisiyle birlikte büyük bir asker ve mükemmel bir devlet adamı ve tarihî bir kişiliği kaybettik. Kendisi yeni Türkiye “Reich”ının kurulmasına damgasını vurmuştur. Türkiye’nin varlığı nesiller boyu yaşayacaktır.” (Kitapta tercüme edilmemiş olan bu mesajı çeviren Aynur Kırcı’ya teşekkür.)
Nitekim Berlin Büyükelçiliği’nin 11 Kasım tarihli mesajında Führer’in bir adamının, Kemalist Türkiye’nin kendilerine bir yıldız gibi kurtuluş ümidi bağışladığını söylediği belirtilecektir.
4 küsur yıl boyunca devam eden Atatürk-Hitler mektuplaşmalarının bilançosu böyle. Bundan sonra bana susmak düşecek. Gerçekler konuşunca hep olduğu gibi.
15 Nisan 2012, Pazar
4 Comments
Burhan
5 Mayıs 2012 at 11:13Bu konuşmaları yazmanızda ki amacı anlayamadım…
( Acaba 1930′lar (ve 1920′lerin ikinci yarısı) gerçekten de es geçilebilir yıllar mıdır? Bu dönemde demokrasi, hukuk ve ahlak adına eleştirilecek noktalar yok mudur? Ve eğer bir Tek Parti yönetimi kurulmuşsa bunun izini 1925′e kadar sürmek gerekmez mi? )
Dedikten sonra Hitler-Atatürk mesajlarına geçmeniz tuhaf bir durumdur.. Amacınızı anlamış değilim. Ve belirtmem gerekir ki gerçekten de üstünde durulacak bir konuşma yok..
( …Bunda tuhaf bir taraf da yoktur, zira sonuçta iki devlet başkanının resmi yazışmalarıdır. Asıl tuhaf olan, bu yazışmalar üzerinde neden durulmadığı. )
???
musa
22 Temmuz 2012 at 22:41üstad ne güzel söylemiş tarih gerçeği ortaya koymak içindir fakat o yıllarda tarih gerçeğin üzerini örtmek için yazılmıştır bugun ise böyle cesur tarihçiler gerçek olanı ortaya koyunca bazılarının karın ağrısı oluyor kimyası değişiyor temel bozuk olunca böyleleri daha çok ishal olur
Tamer
11 Ocak 2013 at 15:20Bir devlet baskaninin yapmasi gereken rutin konusmalardan oldugunu düsünüyorum. Atatürk`ün elestirilecek yönleri elbette vardir. Ama Hitler´le yazismis olmasi cokta manidar olmasa gerek. Gercek tarihin yazilmasina kimsenin bir itirazi olamaz. Fakat bunu yaparkenobjektf olmanin gerektigini düsünüyorum. Abdülhamit´i yazarken de ayni hassasiyeti gösterdi mi yazar cok merak ediyrum dogrusu. Her liderin dogru ve yanlislari mutlaka olmustur. Insanoglu yaratan degildir ki hatadan münezzeh olsun. Peygamber efendimiz bile Uhut savasinda hata yapmistir. Önemli olan objektif gözle degerlendirip ona göre yorum yapmak. Yoksa o cok elestirdiginiz (benim de elestirdigim) CHP zihniyetinden bir farkiniz kalmaz. Sadece tapindiginiz ilahlar degisir…
eray
19 Haziran 2013 at 21:13Bu yazışmalardan iyi yada kötü niyet çıkarabilmek için kopuk bir görüşün fanatiği olmak şart. Rutin devletler arası yazışma üslubu.
Yazar bir tarihçi olarak! Osmanlı padişahlarımızın da düşmanlarıyla bile yazışırken karşılıklı sayfalarca methiyelerden sonra asıl konuya girdikleri mektuplarla hiç karşılaşmadı mı acaba?
Ben bir Atatürk hayranıyım. Atatürk fenomen bir kişiliktir. Eşine az rastlanır bir başarının sahibidir. Ama asla hatasız kusursuz biri değildir. İnsandır. Hatalarda yapabilir. Ama yukarıdaki yazıdaki bilgilerden hatalar çıkartacaksanız, yazının başında geçen başbakanımızın şu an halkını katleden Esad’la yaklaşık 3 yıl kadar önce beraber tatile gittiğini de belirtmek lazımdı dimi? eğer gerçekten gerçeğin peşinde bir bilim adamıysanız bu bilgiye vakıf olmadığınız için bilgisiz fikir üretiyorsunuz. eğer gerçeğin değil başka amaçların peşindeyseniz de sizden en azından hasmınıza saygı göstermenizi, daha zekice saldırılar gerçekleştirmenizi rica ediyorum.