Köy Enstitülerini CHP kapatmıştı

sabah evden telefonla babamı aradılar. Arayan kimdi bilmiyorum. Acele çıkıp gitti. Daha sonra bize kendisine Arıkan’ın ölümünü bildirdiklerini, ona gittiğini, Arıkan’ın yatağında cansız yattığını gördüğünü, yatağın yanındaki masada bazı ilaç kutuları ve bir kâğıt üzerine çizilmiş bir mezar resmi bulunduğunu anlatacaktı.”

Köy Enstitüleri’nin kurucusu İsmail Hakkı Tonguç’un oğlu Engin Tonguç bir intihar olayını anlatıyor. Kimin intiharı mı? Köy Enstitüleri’nin temelini atan Milli Eğitim Bakanı Saffet Arıkan’ın.

Yıllardan 1947’dir, aylardan Kasım. Atatürk devrinin bir bakanının intiharını haber vermek suç olduğundan (intihar haberleri vermek yasaktı) Cumhuriyet gazetesi olayı “Saffet Arıkan Ankara’da kalp sektesinden vefat etti” diye sade suya tirit bir dille verecekti.

Ancak bu, 1945’e kadarki Tek Parti ve sonrasındaki 5 yılda hüküm süren sınırlı çok parti dönemindeki pek çok karanlık olaydan sadece biriydi. Kimya profesörü Cevad Mazhar Bey’in sokağa atıldıktan sonraki acı intiharı da ancak 50 yıl sonra öğrenilebilecekti.

Hadi Tek Parti dönemi diktatörlüktü, büyük başları kimse sorgulayamazdı, peki 1945-50 arasında sözde demokrasiye geçiş dönemindeki karanlık olaylar zincirine ne demeli:

*Gazete ve matbaaların sopa ve balyozlarla yerle bir edilmesi,

*Genelkurmay Başkanı Kâzım Orbay’ın oğlunun adam öldürmek suçundan hüküm giymesi üzerine görevden alınması,

*Ankara Valisi Nevzat Tandoğan’ın bu olaydan dolayı kendisini öldürmesi,

*Gazeteciler ve yazarların hapse atılması,

*Solcuların hayatlarının karartılması,

*Sabahattin Ali cinayeti…

Bu olayları art arda dizen Çetin Yetkin’in ifadesiyle söylersek “İşte çok partili demokratik düzene geçişin kapkaranlık öbür yüzünden birkaç kesit…” (Karşıdevrim, 1945-50, Otopsi: 2003, s. 581.)

Türkiye’de kitleler balık hafızasına mahkum edilirken 1960’larda başlayan sol propaganda makinesi ısrarla “Cumhuriyetin kazanımları”nın Demokrat Parti döneminde bozuk para gibi harcandığını, “karşı devrim”in Adnan Menderes’in marifeti olduğunu ve sözüm ona “gericiliğin” o zamandan palazlandırıldığını yazıp durur.

Bu karşı-devrimin en baba iddialarından birini de Atatürk döneminde kurulan Köy Enstitüleri’nin kapısına kilidin DP devrinde vurulduğudur. Bunun kadar hakkaniyetten uzak bir iddia bulmak kolay değildir ama bu borazanın sesi o kadar güçlü çıkmaktadır ki, bizim çocuklarımız bile inanmaktan başka çare bulamaz haldedir.

İnönü kapattı

Köy Enstitüleri’nin tarihçesini verecek değiliz. Hatta eleştiri babında gündeme getirilen enstitülerin 10 yıllık ömrü zarfında yapılan eğitsel hataları, ahlaki skandalları, beyin yıkama faaliyetlerini, köylünün manevi değerleriyle alay edildiği, faydadan çok zarar getirdiği ve Sovyetler Birliği’nden ilham alındığı vs. gibi sorunları da ele almayacağız. Sadece kapatılmasıyla Demokrat Parti’nin en ufak bir alakasının olmadığını, tersine Köy Enstitüleri’ni kapatanın CHP ve İsmet İnönü olduğunu göstermekle yetineceğiz. Bunun için de Kemalist araştırmacı Prof. Dr. Çetin Yetkin’in Karşıdevrim adlı kitabındaki verileri takip edeceğiz.

Bir kere Köy Enstitüleri’nin yerli bir fikir olduğunu iddia etmek saçma. Zira devletimiz 1937 yılında Birleşmiş Milletler’in o zamanki karşılığı olan Milletler Cemiyeti’nden bir rapor istemiş, bunun üzerine Milletlerarası İş Bürosu Teşkilatı’ndan Mösyo Olindo Gorni tarafından hazırlanan rapor belirli merkezlerde tarım okulları açılarak bu okulları bitiren elemanları köye göndermeyi ve köylerin yetersiz kaldığı meselelerin çözümüne odaklanmayı tavsiye etmiştir. Amaç, teorik bilgiler yerine köyleri teknik bilgiye sahip okumuş elemanları Toprak Reformuyla köylüye dağıtılacak topraklarda istihdam etmektir.

Fakat bu nasıl bir toprak reformudur ki, hazırlanmasına Atatürk zamanında, 1935 yılında başlamış, tam 10 yıl boyunca kanun üzerinde “çalışılmış” ve tam da Hitler’in teslim olduğu ay, 1945 Mayısında Meclis’e getirmiştir ama bu tarihte artık Meclis’in de, İnönü’nün de onu çıkaracak dermanı kalmamıştır! Dolayısıyla Toprak Reformu yapılırsa diye başlanan Köy Enstitüleri projesi de Cumhuriyetin iki kurucusunun bu kanunu bir türlü TBMM’den geçirememesi üzerine (geçirmemesi mi demeliydik?) rafa kaldırılmıştır.

 

Müdürlükten alınıp resim-iş öğretmenliğine atanan Tonguç Baba.

 

Yani 1945 yılındaki dünya şartları, yani Köy Ensitütüleri’nin ideolojik dayanağı olan Sovyetler Birliği’nin karşısındaki ABD kutbunda yer alışımız CHP iktidarını kendi eliyle kurduğu bu kurumu kadük hale getirmeye zorlamıştır.

İşte bizzat İsmet İnönü’nün yıllar sonra gelen Köy Enstitüleri’ni kendilerinin kapattığı itirafı:

“Benim gücüm, partiden, parti meclis grubundan geliyordu. Bu konuda, bütün bu organlarda gücümü kaybetmiştim… Artık Köy Enstitüleri’ni eski gücüyle, eski ruhuyla devam ettirmek olanakları benim elimden çıktı.”

Zavallı İnönü! İnsanın haline acıyacağı, hatta gözyaşı dökeceği geliyor değil mi?

Ama durun… Aynı Hak Partililer bu dönemde çok partili hayata geçişinden dolayı onu “demokrasi kahramanı” ilan etmiyorlar mıydı? Kendi devrinde kurulan Köy Enstitüleri’ne bile sahip çıkamadığını itiraf etmiş olan İnönü mü Türkiye’yi çok partili hayata sokmuştu? Güldürmeyin insanı. Bal gibi Amerika’nın zorlamasıyla demokrasiye geçmiştik. Paşamıza kalsaydı ölene kadar geçmezdi, zira demokrasiye geçmek isteyen biri 46 seçim rezaletini bu millete yaşatmazdı.

Bir yalanın sonu

İnanmayacaksınız ama şu sözler de 5 Ağustos 1946’da Hasan Ali Yücel’in yerine CHP’nin Milli Eğitim Bakanı yapılan Reşat Şemsettin Sirer’e ait ve TBMM kürsüsünden söylenmiştir:
“(Köy Ensitüleri’nin kurucusu Tonguç) Bütün iyi niyet sahiplerini iğfal etmişti. Tonguç Babayı def ederken hiçbir direnme ile karşılaşmadım.

CHP’nin Milli Eğitim Bakanı Köy Enstitüleri’nin kurucu babası İsmail Hakkı Tonguç’u görevden alışını “def ettim” diye anlatıyor ve Meclis’te partililerce alkışlanıyordu ama bizim solculara sorarsanız Köy Enstitüleri’ni Demokrat Parti kapatmıştır!

 

 

Peki nasıl kapatılmıştır Köy Enstitüleri? Onun kronolojisini de Yetkin’in kitabından aktarıyorum:

*1946’da enstitülerin yönetici ve öğretmenleri değiştirildi. Ardından 2 bin öğrenci sınıfta bırakılıp enstitülerden uzaklaştırıldı. Babalarına tazminat davaları açıldı.

*1947’de çıkarılan 5117 ve 5129 sayılı kanunlarla köylerde görev yapan enstitülü öğretmenlerin kurumlarıyla ilişkileri kesildi.

*1947-48 öğretim yılında Yüksek Köy Enstitüsü kapatıldı.

*20 Mayıs 1947 günü enstitü kitaplıklarında arama yapıldı ve sakıncalı görülen kitaplar ayıklanıp yakıldı!

*1948’de ders programları diğer okullardaki gibi yapıldı.

*Enstitülü öğretmenler ilkokullara atandı.

*Enstitü mezunları yedek subaylık yaparken bu hakları ellerinden alındı.

*Ve kurucu İsmail Hakkı Tonguç bir okula Resim-İş öğretmeni olarak atandı!

Bütün bu gerçekler ortadayken hala Demokrat Parti düşmanlığı yapmak ve CHP’yi aklamak maksadıyla Köy Enstitüleri’ni Demokratlar kapattı, CHP ve İnönü’nün zinhar suçu yoktu diye boş boş konuşmalarına kulağınızı rahatlıkla tıkayabilirsiniz. Ancak mizah dergilerine konu olabilirler çünkü.

Bir yanıt yazın