• Home
  • Genel
  • Bir gizli irtica hayaleti olarak ‘Ata’nın Bursa Nutku’

Bir gizli irtica hayaleti olarak ‘Ata’nın Bursa Nutku’

Bir gizli irtica hayaleti olarak ‘Ata’nın Bursa Nutku’
1966 yılı gazetelerinde bir hayalet gezinir: “Bornova Savcısı Asliye Ceza Mahkemesi’nde Nutuk’u okuyanların halkı, kanunlara karşı gelmeye teşvik ettiği iddiası ile dava açtı. Bu sırada Yargıtay Başkanı’nın ‘Adalet Yılı’ açış konuşmasında, ‘Nurculuk’ dolayısıyla Atatürk’ün Bursa Nutku’nu tekrar etmesi üzerine şiddetlenen tartışma halen devam etmektedir. Bu nutkun anarşiyi teşvik ettiği…”
Atatürk’ün bir nutkunu okuyanlar aleyhine dava açılıyor, halkı kanunlara karşı gelmeye teşvik ettiği ileri sürülüyor. Yargıtay Başkanı ise irticanın o zamanki adresi olan Nurculuğa çatabilmek için nutku silah olarak kullandığı yetmezmiş gibi “herkesi göreve çağırıyor.” Ne iş? Hayırdır inşaallah!
Bir yurt gezisine çıkmış olan Atatürk’e İzmir’deyken acil bir telgraf ulaştırılır. Kâğıt, Bursa’da ezanın Arapça okunmasını isteyen bir grubun valiliği ‘bastığı’nı haber vermektedir. Gezisini iptal eden Atatürk, Bursa’ya ulaşıp yetkililerden bilgi alınca anlar ki, heyecana gerek yoktur. Nitekim Anadolu Ajansı’na kamuoyunu yatıştırıcı bir demeç verir. Ulu Cami’deki cemaat, cuma namazından çıkışta topluca Evkaf Müdürlüğü’ne gidip, ‘Niye İstanbul’da ezan Arapça okunuyor da Bursa’da okunmuyor?’ diye sormuş, cevap alamayınca aynı niyetle vilayete yürümüştür. Halkın talebini mülki amirine bildirmesi ve izahat istemesinde ne tuhaflık olabilir? Ne var ki, heyecana kapılan vilayet görevlileri olayı garnizon komutanına, polise vs. bildirirler. Cemaatin ‘elebaşıları’ yakalanır.
Buraya kadar her şey normal. Ancak 6 Şubat 1933 gecesi Atatürk’ün, şimdi müze yapılan Çelik Palas yakınındaki ahşap köşkte akşam yemeğini müteakip bir konuşma yaptığı iddia edilir. İşte meşhur Bursa Nutku bu konuşmada geçmiştir bir rivayete göre.
Şüpheler de bu noktada toplanıyor zaten. Hadisenin cereyan ettiği günlerde basında tek kelimeyle olsun söz edilmeyen -ki o zamanlar Atatürk’ün her sözü anında zaptedilirdi- bu nutku, yaklaşık 15 kişi olduğunu bildiğimiz toplantıya katılan zevat da yalanlar (mesela Kılıç Ali ile Yusuf Hikmet Bayur). Katılanların yalanladıkları, nöbetçi defterinde kaydı bulunmayan, gazetelerde esamisi okunmayan, Anadolu Ajansı’ndaki beyanatta zikri geçmeyen bu nutkun Atatürk’e ait olması mümkün değildir. Hatta bazılarına göre, Stalin’in Komünist Gençliğe Hitabı’ndan alınıp Atatürk’e yamanmıştır.
Sonradan Bursa Nutku adıyla meşhur olacak bu metin ilk kez 1947’de Rıza Rüşen Yücer’in Atatürk’e Ait Birkaç Fıkra ve Hatıra adlı kitabında görülürse de, Celal Bayar tarafından 1949’da İzmir’de yapılan II. DP Büyük Kongresi’nde okutulmasına kadar yine kimsenin ilgisini çekmez. Bayar’ın menfaatlerine bir eldiven gibi uymaktadır Nutuk’ta ‘Madem gerici CHP’yi adalet durdurmuyor, o halde gençlik yönetime el koymalıdır’ mesajı bağırmaktadır. Ne var ki, nutku alkışlayan DP’liler, hasımlarının eline ne denli tehlikeli bir silah uzattıklarının farkında değillerdir.
9 yıl sonra bu defa CHP yanlısı Ulus gazetesine basılmış olarak görürüz onu. Bu defa amaç, DP’yi tehdittir. ‘Gençlik, iktidara rağmen kanun-nizam dinlemeden rejimi korumak adına idareye el koyacaktır’ mesajı çınlar. Tartışma alevlenince Cumhuriyet Savcısı Ulus gazetesi hakkında soruşturma açar. DP’nin bu nutku daha önce okuttuğunun ortaya çıkması üzerine ise Menderes’in baskısıyla savcılık takipsizlik kararı verir ve hadise kapanmış görünür. Ancak bir kere kılıfından çıkan silah belden bele dolaşmaya kararlıdır.
1966’ya geldiğimizde nutkun doğrultulduğu irtica hedefinde yeni bir isim belirmiştir. Yargıtay Başkanı’nın Adalet Yılı açış konuşmasında Bursa Nutku’nu okuması üzerine hararetlenen tartışmalar karşısında Demirel, onun Atatürk’e aidiyetinin ‘şüpheli’ olduğunu söylemek zorunda kalır. “Karışıklıklara yol gösteren, devlet anlayışının, kanun hâkimiyetinin, asayiş ve inzibat fikrinin yıkılmasını tavsiye” eden bu metnin Atatürk’e aidiyeti ispatlanmalıdır. Bir bilirkişi heyeti kurularak konunun Senato’da araştırılması gündeme gelir. Türk Tarih Kurumu’ndan rapor istenir, Milli Eğitim Bakanı açıklama yapar. Ve aslı astarı olmayan bu nutuk etrafında koparılan irtica fırtınası günün birinde kendiliğinden diner. Ta ki müsait bir hava boşluğu bulup yeniden uğuldayana kadar. Nitekim onu, yaşadığımız günlerde de hararetli bir tartışmayı başlatmış bulacağız.
Özetle Bursa Nutku, ne zaman irtica tartışmaları patlak verse çekmeceden çıkarılıp gündeme sürülen hikmetinden sual olunmaz bir belge olmuş, darbe, devrim, rejim muhafızlığı gibi açık (ve tehlikeli) göndermeleri, onun gerçekten Atatürk’e ait olup olmadığından daha önemli görülmüştür. Tabii 64 yıllık ömrüyle bir tür “irtica fezlekesi” olarak tarihe geçmeyi hak ettiğini de eklemek şarttır.
İşte sözde Bursa Nutku!
Türk genci, inkılâpların ve rejimin sahibi ve bekçisidir. Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır; rejimi ve inkılâpları benimsemiştir. Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve bir hareket duydu mu, ‘Bu memleketin polisi vardır, jandarması vardır, ordusu vardır’ demeyecektir. Hemen müdahale edecektir.
Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp, suçlu diye onu yakalayacaktır. Genç, ‘Polis henüz inkılâp ve cumhuriyetinin polisi değildir’ diye düşünecek, fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkûm edecektir. Yine düşünecek, ‘Demek adliyeyi de ıslah etmek, rejime göre düzenlemek lazım’.
Onu hapse atacaklar. Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber bana, İsmet Paşa’ya, Meclis’e telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayırılmasını istemeyecek. Diyecek ki: ‘Ben inanç ve kanaatimin icabını yaptım. Müdahale ve hareketimde haklıyım. Eğer buraya haksız olarak gelmişsem, bu haksızlığı meydana getiren sebepleri ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir.’
İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği.
________________________________________
Kaynak: Raşit Ülker, Tanıklar ve Belgelerle Ata’nın Bursa Nutku, İstanbul 1967, Okat Yayınevi, s. 6-7.

15 Ekim 2006, Pazar

4 Comments

  • Ahenaton Barnaba

    20 Eylül 2010 at 18:49

    Siteniz çok güzel olmuş.

    İlköğretime giderken, 6.,7. ya da 8. sınıfa gidiyordum, Bursa Nutku içeren bir Nutuk almıştım (yazarı Baki Kurtuluş, başlığı Tarihsel Olaylarla Söylev, 22. Baskı). İçinde ek olarak, kart üzerinde yazılı bir Bursa Nutku vardı. Nutuk yazılı kartta bir de Atatürk portresi vardı. O yaşta nasıl inanmazdım böyle bir nutuk olduğuna. Gel gör ki, tarih araştırması tepeden inmeci baskılara maruz kaldığında gerçeklere ulaşmak seneler alıyor. Bu yazınızı ilk okuduğumda (birkaç sene önce) çok şaşırmıştım, şayet siz yazmasaydınız, hâlâ o nutku gerçek sanacaktım.

    Teşekkürler…

    Cevapla
  • BAHADIR ŞİMŞEK

    23 Eylül 2010 at 17:29

    Merhaba ,
    Mustafa hocam, ben 17 yaşında bir lise öğrencisiyim . Atatürk ve Ayasofya denilince ne aklımıza gelmelidir ? Gazi , Ayasofyanın müze yapılması emrini vermiş ; ama neden ? Gizli bir nedeni mi vardı ? Fatih Ayasofya yı ilerki zamanlarda bir değişime götüreceklere ne demişti ? Zamandaki bir yazınızda Atanın en beğendiği padişahın Fatih olduğunu okumuştum . Ata en beğenidği padişaha karşı gelebilir mi ?

    Cevapla
  • EMİN ÜSTÜNAL

    13 Temmuz 2013 at 00:36

    Tabiki hiç bir şey tabu değildir ve sorgulanamaz değildir.Bursa nutku varmıdır! yokmudur! tabi ki üzerinde konuşulacak ve yazılıacak.Benim burda üzerinde durmak istediğim tarih eğitimi almamış bir insanın bir allame gibi yazıp çizmesidir.Bu da sorgulanmalı değil mi!Bu durum bir tarihçi olarak beni geriyor…Mustafa Bey’in tarzı malasef bilimsellikten uzak bana göre…Yazılarının geneli üzerinden bu tespiti yapıyorum…Emin Üstünal.Tarih Öğretmeni ,yüksek lisans öğrencisi….

    Cevapla

Bir cevap yazın