Fatih’in ölümü öteden beri şüphelidir. Ancak bu şüphe üzerinde köpürtülen fırtınalar tarihçinin sahip olması gereken dikkat ve özeni ihmal edilerek kopartılıyor
GAYET mühim bir sır ifşa ediyoruz. Fatih’in mübarek vücudunun, yüzü aynen muhafaza edilmiş bir halde mumyalanmış olarak durduğunu öğrendik. Bu sevinçli haberin tetkik ve tahkiki resmî makamlara düşer. Eğer böyle ise beş yüzüncü fetih yıldönümü bayramında halkın ziyaretine açılmalıdır.
Resimli Tarih Mecmuası’nın Şubat 1950 tarihli 2. sayısında Reşat Ekrem Koçu Susurluk ayranı gibi köpürtmüş olayı. Güya bunu kendisine Yahya Kemal söylemiş, üstada, yakın dostu Damat Şerif Paşa, ona da Fatih İtfaiye Kumandanı Mehmed Paşa aktarmış. -Mış, -mışlarla kol kola giden bu rivayet zinciri musikişinas-tarihçi Murat Bardakçı’yı da coşturmuş olmalı ki, biri Hürriyet’te (31 Mayıs 2003), öbürü Sabah’ta (16 Ocak 2007) olmak üzere çift dikiş atarak hatırlatmış onu okurlarına. Tabii bu ilgi çekici köpüğü kalemlerinin ucuna dolayan başkaları da çıkmadı değil.
Her neyse, asıl gündeme getirmek istediğim nokta başka.
Derginin bir sonraki sayısında yapılan açıklamada ilginç bir ayrıntı dikkat çekiyor. Haber üzerine bir vatandaş İstanbul valiliğine başvurarak Fatih Camii’nin altında ceset arama izni istemiş! Meçhul şahıs dilekçesine cevap almış mıdır, bilmiyorum. Ancak Fatih’in bulunması umulan mumyasını, tıpkı Lenin’in Moskova’daki mumyası gibi (ki onun da gerçek Lenin değil, balmumundan taklidi olduğu söylenir) teşhir etme meraklısı ölü-sevici bir takım şahısların bugün dahi eksik olmadığını biliyoruz. Öyle ya, yeter ki para gelsin.
Mayıs 1950’ye geldiğimizde Resimli Tarih Mecmuası bir açıklama daha patlatır. Bu sefer durum kritikleşmiştir. Çünkü Koçu’nun rivayetini dayandırdığı kişi olan Damat Şerif Paşa, Paris’ten
yolladığı mektuplarda tokat gibi bir cevap vermiş ve kimseye böyle bir şey söylemediğini yazmıştır. O zaman Yahya Kemal mi uydurmuştur bu mumya rivayetini? Dergi, o vakitler sağ olan Yahya Kemal’in bu rivayeti teyit ettiğini yazmaktadır. İyi de Yahya Kemal, Fatih’in mumyasını görmemiştir ki! Hatta göreni dahi görmemiştir. Olayı Damat Şerif Paşa’dan aktarmış, buna karşılık o da bunu imzalı mektuplarıyla yalanlamıştır. Üstelik Yahya Kemal bu rivayeti dostlarına aktarırken neden hiç yazmak ihtiyacını duymamıştır, sorusu anlamlıdır. Belli ki kendisi de inanmamaktadır ona.
İTALYANLAR MI YAPTI?
Diyecekseniz ki, doğruluk kimin umurunda? Eğlenceli olsun da isterse yalan olsun. Şurada pazar gününü boğulmadan geçirmenin hesabını yapıp dururken kim ipler Yahya Kemal’in doğru mu yoksa yalan mı söylediğini.
Belki de haklısınız. Merak uyandırdıktan sonra duyduklarını yaz gitsin. Ancak fakir böyle yapmasın izninizle. Bir tane de deli bulunsun elinizde; lazım olur. Zaten öbürlerinden fazlasıyla var ortalıkta.
Tam bu meseleye yoğunlaşmışken haber sitelerine İlber Ortaylı hocanın bende şaşkınlık uyandıran açıklaması düştü. Hoca Bükreş’teki bir toplantıya sunduğu tebliğin sonunda, dinleyicilerin sorularını cevaplamış ve Fatih’in İtalya üzerine sefere çıkarken İtalyanlarca zehirlenerek öldürüldüğünü söylemiş. Bu kadar net…
Lakin bu iddia pek yeni değil. Öteden beri tartışılır Fatih’in nasıl öldüğü. Bizim kaynaklar genel olarak Osmanlı padişahlarının klasik hastalığı olan gut veya nikris hastalığından öldüğünü yazarlar. Bu bir eklem hastalığıdır. Bir de bağırsak tıkanmasından öldü diyenler var. II. Bayezid dönemi tarihçilerinden Aşıkpaşazade’ye bakarsanız, şüphe bulutlarınız iyice kabarır. Ona göre Fatih’in en güvendiği hekimi olan Yahudilikten dönme Yakup, Padişah’ı ilaçla zehirlemiş, Sultan kan kusarak ölmüştür. Babinger de benzer bir kanaattedir. Yakınlarda çıkan popüler bir yayın ise olayı büsbütün köpürtmekte ve ölümünden 10 yıl önceki bir Venedik belgesine dayanarak bu iddiayı ilk kez kendisinin dile getirdiğini yazmaktadır.
Buna göre güya Venedikliler Hekim Yakup’u para ve mal vererek kandırmışlar. İyi de sevgili kardeşlerim, Hekim Yakup bunu neden yapsın? ‘Yahudidir, ne yapsa yeridir’ deseniz, adamın dindaşlarına Avrupa’da nasıl muamelede bulunulduğunu bilmiyor
muyuz? Osmanlı’da bey, paşa gibi geçinip gidiyor; üstelik gerçekten vezir yapılmış, paşa unvanı almış, birçok ayrıcalıklara, vergi muafiyetine kavuşmuş, Fatih’in en güvendiği adam konumuna yükselmişken böylesine bir deliliği neden yapsın ki adam? Para karşılığında bunu yaptı diyelim. Peki neden ortalıktan sıvışmamıştır da, Sultanın ölümüne kadar ordugáhta bel bel beklemiş ve ölümüne öfkelenen yeniçerilerin gazabına uğrayıp hayatını kaybetmeyi göze almıştır?
Tarihte bazı şeyleri iddia ederken süngü gibi dikkat gerekir. 1471’de Venediklilerin Onlar Meclisi’nde geçen bir konuşmaya (güya Hekim Yakup Venediklilerle Fatih’i zehirleme konusunda anlaşmaya çalışıyormuş) cumburlop atlayıp bu olayı 10 yıl sonrasındaki ölümüne yansıtmak nasıl bir tarihçiliktir anlamıyorum. Aradan 60 küsur yıl geçmiş, GAYET MÜHİM BİR SIR İFŞA EDİYORUZ mantığı değişmemiş.
Neme lazım, ben de en azından Yahudili bir manşet atarak meslektaşlarıma fazla uzak düşmeyeyim dedim!
One Comment
İsmail Sevinç
6 Şubat 2012 at 21:00Fatihin ölümü sır değildir. Tam aksine onun ölüm sebebi neredeyse bütün detaylariyle
bilinmektedir.Şöyleki
Fatih dünyanın tek din ve tek hükümdarla yönetilmesi gerektiğine inanıyordu. Ona göre dün
yadaki tek din İslam tek hükümdarda kendisi olacaktı. Bütün Avrupaya rağmen korkmadan hiç
korkmadan çekinmeden İstanbulu fethetmişti.Avrupa hiçbir şey yapamamıştı. İstanbulun fethi
ona büyük gurur getirmişti. İstanbulun fatihi dünyanın hakimi derdi.Anadoluda Türk birliği
ni sağlamış, Balkanların fethini büyük ölçüde tamamlamış, Kırımı ve civarınıda almışdı.Doğu
da Avrupanın gücüne çok güvendiği ve yeni Timur olarak gördüü Akkoyunlu hükümdarı Uzun Ha
sanın ordusunuda yenmişti.Hatta 1463 te bir donanmasını oraları keşif için Amerikaya gönder
diği bile yazılıp çizilmiştir. Bütün Avrupayı fethederek Hıristiyanlığı İslamiyetin güdümüne
sokmak için sürekli planlar geliştiriyordu.Sultan Cem adında birinin Milattan Önce 2500-3000
yıllarında bütün Avrupayı fethedip yönettiği efsanesine inanmış bu sebeple bir oğlunun adını
da Cem Sultan koymuştu.Kendisini bazen Hindistanın Fatihi Büyük İskendere benzetiyor bazende
doğu ve Batı Romanın tek varisinin kendisi olduğunu söylüyordu. Babası 2.Murad onu Edirnede
ki sarayda Kuranı Kerimin Muhammet Suresini okurken dünyaya gelmiş a dı bu sebeple Muhammet
olmuştu. Sonra babası İnna Fettahneke suresini okumuş ardındanda oğlulunun İslam için büyük
fetihçi olması için yüce Allaha dua etmişti.Oda padişah olduğu zamandan beridir hiç boş dur
mayıp ordusuyla sefer sefere koşuyor rızayı hak adına zaferden zafere ulaşıyordu. Nede olsa
İslam peygamberi Hazreti Muhammed asm.ın 850 yıl öncesinden övdüğü kişiydi o.
Fatihin neden öldüğüne bakmak için önce 1480 yılına bir bakalım. Bu sene Rodos adasının
fethine girişildi. Komutan Mesih Paşa kalenin kuşatılması sırasında askerlerin kaledeki gani
metleri yağmalamasına izin vermediğinden askerler istekli savaşmadı.Kurala göre kale devlet
in ganimet askerlerindi.Bu kurala uyulmadı.Askerde bu yüzden isteksiz savaşarak Kaleyi kas
ten düşürmediler.Kale alınamadığı gibi bir sürüde şehit verildi.Fatih askeriyle ters düşmezdi.
Bu sefere bizzat gitse kale düşerdi. Bu sefere Fatihin gitmesi lazımdı ama bir sene içinde
bir sürü yere sefer yapılıyor hepsine birden kendisi yetişemiyor mecbur bazen komutanlarını
gönderiyordu. Mesih Paşa belkide mahsus böyle yapmıştı. Devlete olan hayınlığından. Dünyayı
alacağım diyen koca Fatih küçücük bir adayı ve kaleyi alamamış bütün Avrupaya küçük düşmüş
tü. Yinede önemsenmedi. Adanın ve kalenin fethi başka bir tarihe bırakıldı.
1480 de Doğu Avrupadaki Altınorduyla kuvvetleriyle Osmanlı orduları Karadenizin kuzeyinde
karşı karşıya geldiler.Osmanlı toplarını gören Altınordu hükümdarı Ahmet yenilmekten korkup
savaşmaktan vaz geçti.Böylece Altınordu devleti itaat altına alınmış oldu. Osmanlıyla Altın
ordunun savaşmaması Ruslarda ve Batı avrupa ülkelerinde tedirginlik yarattı.
Memluk ülkesiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışmasına rağmen Fatihin başarıları ve aradaki İs
lam liderliği rekabeti iki devletin arasını bozuyordu. Memluk Sultanlığının Osmanlılara bağ
lı olan Dulkadiroğulları beyliğinin topraklarını ele geçirmesi üzerine 1480 de Fatih Alaüddev
le Bozkurt beyi Dulkadiroulları beyliğinin topraklarını tekrar fethetmek üzere buralara gön
derdi.Kendiside bu ülkeye denizden bir sefer açacaktı.
1480 de Fatih deniz yoluyla Memluk ülkesine İskenderiyenin fethine gitti. Memluk yurdun
un fethi için buraya üs açmayı amaçlıyordu. Burasının fethedilmesiyle hem Suriye, Filistin,
Hicaz ve batı Trablus önlerine kadar Mısırı ve Sudanın kuzeyini alacak hemde Hindistana gi
den deniz yolunu ve buralardan işleyen denizyolu ticaretini ele geçirecekti. Ancak şehrin
kalesi tahkimli savunması çok güçlüydü. Kaleyi almak için gelen kuvvette azdı. Kale alınama
dı.Fetihten vazgeçilip tekrar gelinmek üzere geri dönüldü.1481 de Fatih 40000 yada 300000
kişilik toplarla destekli bir orduyla buraları topyekün fethetmek için büyük bir sefer için
yola çıktı. Ancak sefer yolundayken rahatsızlanıp Gebzedeki ordugahında hayatını kaybetti.
Buraya tekrar döneceğiz.
Fatih aynı yıl İranı paylaşmak üzere Timuroğulları ülkesi ile mektuplaştı. Buradada amacı
İranı fethederek aşıp sonra Timuroğulları devletiyle birleşmek Bu ülkeninin ordusuyla birli
kte Hindistanı ele geçirmek ve burasının imkanlarıyla batı yönüne gerisingeriye dönerek Al
tınorduyla devletinin ordusuyla birlikte topyekün bir hücum ile bütün Avrupayı fethetmekti.
Böylece Hıristiyanlık ortadan kaldırılacak İslamın güdümüne alınacaktı.(Orta Asyadaki Timur
oğullarının soyundan olan Babür şah 1526 da Osmanlı devlet planının gereği ve Osmanlı topla
rının yardımıyla Hindistanı ele geçirip Timuroğulları ülkesini Babürlü adıyla buraya taşıdı.)
1480 de Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı donanma ordusu İtalya yarımadasına çıkarak
Otranto şehrini ve kalesini fethetti. İtalya seferi böylece başladı. Neler olup bittiğini
tam olarak anlamak üzere Papa tarafından İtalyadan İstanbula gönderilen İtalyan elçiler ve
tarihçiler hatta ressamlar bir bir saraya doluşarak Fatihle sohbete girişip onun Otrantoyu
fetih hareketindeki amacını anlamaya çalıştılar. Zaten Fatihin özel hekimi vezir Yakup Paşa
İtalyan asıllı ve Venedikli bir Yahudi dönmesi idi.İtalya adına casusluk yaptığıda duyulup
söyleniyordu. Asıl adıda Maestro Jozopo idi.Nüfusunu kullanıp İstanbuldaki aç ve açıktaki ya
hudi takımını ve kendisi gibi yahudi dönmelerini saraya doldurmuş bu sebeple Topkapı sarayın
da sır diye birşey kalmamıştı.Zaten Fatihinde hiç kimseden hiçbir çekincesi yoktu. Ordusunda
gelişmiş toplar vardı. Askerleri yenilmek bilmez usta savaşçıydı. İtalyadan gelenlere hari
tayı göstererek İranı, Hindistanı, Memluku, İtalyayı hatta bütün Avrupayı alarak dünyayı te
k din ve tek devlet haline getireceğini açıkladı.Bir boşluk anına gelmiş devletin gelecek
teki fetihlere yönelik olan bütün askeri planlarının tamamını açıklamıştı. Halbuki bu plan
ların hem kendisi için hemde devletin geleceği için hayati derecede önemi vardı. Bir zaman
lar sırlarımı sakalımın teli bilse onu keserim diyordu. Şimdi bu sırları hemde dost gibi
yaklaşan can düşmanlarına bizzat kendisi açıklamıştı.Bu haber çok acele olarak İtalyaya ve
Vatikanda bulunan papaya ulaştırıldı.Papa müthiş bir şekilde telaşa kapıldı. Alelacele Hı
ristiyan ülkelerin temsilcileri çağırılarak herbirisiyle karşılıklı olarak toplantılar dü
zenlenerek görüşmeler yapıldı ve Fatihin dehşet veren savaş planlarına karşı tedbirler ge
liştirildi. Buna göre ilk önce Fatih alelacele öldürülecekti.Sultan Cemin hikayesini Papada
biliyordu. Yine 1000 küsür sene evvelindede Avrupa Hun İmparatorluğunun Atilla isimli bir
Türk hükümdarı başlarına bela olmuş doğusunu batısını her iki Roma imparatorluğunuda haraca
bağlamıştı.onu 453 yılında evlendiği ilk günün gecesinde evlendiği kadına zehirleterek ve
bu şekilde öldürterek zor kurtulmuşlardı gazabından.13 nisan 814 te İstanbulu denizden ku
şatan Bulgar Kralı Kurum Handa 814 te kuşatma sırasında gemide ağzından burnundan kan gele
rek bir şekilde hal olmuştu.Kuşatmada kaldırılmıştı. Moğol hükümdarlarından biriside bu
yolla halledilmişti. Şimdi Fatihtende benzeri bir yola kurtulmak vardı. Hemen İstanbula
Topkapı Sarayına elçi gibi haberci olarak gönderilen bir kadının Fatihle yakınlık kurması
sağlanacaktı. Saraya gönderilen kadın Fatih ile sohbetleri sohbet sırasında ona yiyecek ik
ram etti. Ancak bu yiyecek zehirli idi. Fatih kadının büyülü sözlerine aldandı. Ondan hiç
şüphelenmeyip ikram edilen yiyeceği yedi. Kadın padişaha ‘Yakup Paşaya sakın güvenme seni öl
dürtecek.’ haberini verdikten sonra çekip gitti. İtalyanlar zehir işinde çok usta idi.Yap
tıkları zehir 8 yada 10 günde tesir ediyor 13 -15 gün içindede öldürüyordu. Büyük Hükümdar
hiç bir şey anlamadı ama zehir bir hafta içinde yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı.
Fatih rahatsızlanıp artık beti benzi atmaya başladığı halde 27 nisan 1481 de muazzam ordu
suyla Memluk Seferine yola çıktı.Hususi doktorları Yakup Paşa ve Lari Abdülhamit Çelebi hü
kümdarı tedavi etmek için ilaç veriyor ancak builaçlar hiç bir fayda vermiyordu. Onun has
talığı yüzünden bir iki günlük yol bir haftada ancak alınabilmişti. Padişahın hastalığı git
tikçe arttı ve ordu Gebze yakınınlarındaki Hünkar çayırına gelince vücuduna tamamen yayılmış
olan zehirin tesiriyle artık öleceğini anlayan hükümdar ordugahında iken ve oradakilerin du
yacağı bir şekilde haberci kadınında sözünü hatırlayarak ve daha yeni zehirlendiğini düşüne
rek ‘Doktorlar bana niçin kıydı?’ diyerek 3 mayıs 1481 de ikindi vaktinde 49 yaşındayken şe
hadeten hayatını kaybetti. Gerçi kendisinin zenginlere özel olan gut diğer adıyla damla has
talığı vardı. Ancak bu hastalık ayakları şişirip çok şiddetli ağrılar yapar ama bu şekilde
öldürmezdi. İri cüssesi 100 kilonun üzerindeydi ve kilolarından sebep Şeker hastalığıda var
dı o sebeple ölüyordu diyelim yada ani bir kalp krizi olduğunu varsayalım o tür hallerdede
ölürken ağzından kan gelmezdi. Bes belliki zehirlenmiş bu sebeplede ciğerleri parçalanmıştı.
Herkes Fatihi doktorların öldürdüğünü zannetti. Kendisi bile ölürken doktorları suçladı.
Yakup Paşa Fatihin hem veziri hemde özel doktoru idi. İtalya için casuslukta yapıyordu.Lari
Abdülhamit Çelebi (ölümü 1485) Fatihin İranlı doktoru idi. İranda Osmanlının düşmanı idi.
Oda İran için casusluk yapıyordu belliki. Ama onların görevi o kadardı. Onlardan biri ze
hir vermiş olsa padişahı zehirledikten sonra bir bahaneyle kaçıp hemen oradan uzaklaşırlar
kendilerini kurtarırlardı. Hiç bir şeyden haberleri yoktu. Bu sebeplede kaçmadılar.Vati
kan hükümdar öldürme işini kadınlara ısmarlardı. Öylede oldu. Kaçan kadın bulunamayınca
suç bunlara kaldı. Ancak Fatihin öldürdüğü yer Gebze ve Gebze bölgesindeki köy yakın köy
herkes Fatihi bir kadının öldürdüğünü bilir.Kimisine göre Yakup Paşa Venediklilerden epey
para alarak Fatihi zehirledi. Bu sebeplede olaydan sonra hemen öldürüldü. Kimine görede bu
olayla alakası olmadığından 1490 a kadar Osmanlı sarayında maliyeci olarak görev sürdürüp
öyle öldü. Öldürülmüş olsa bile bu Fatihi onun öldürdüğünü göstermez. Çocuklarının ve
eşinin öldürülmesi korkusuna böyle bir şeye girişmez. Üstelik o dönem Venedikle barış
zamanıdır. Yakup paşa öldürme işinin içinde olsa 30 senede bu işi enaz 30 kere hallederdi.
Kendiside yakalanmaz kaçar giderdi. Burada gizli el var. Oda kayıp kadının eli. Bu iş Ve
nediki aşar, Vatikanın işidir. Cinayetin ardından Vatikan ve Osmanlı içindeki Yahudi dön
meleri ise Fatihin Amasyadaki oğlu Bayezıtın üzerine sefer ettiğini bu sebeple ve birde
taht Cem Sultana kalacak korkusuyla Bayezıtın kendi babasını zehirletip öldürttüğü yala
nını uydurdular. Neticede Fatih öldü Memluk Seferi yarım kaldı. Avrupada ileride kendileri
ne yönelik olarak topyekün gerçekleştirilecek olan Türk İslam saldırısı ve işgalinden kur
tuldu. Tersine Osmanlı ülkesi bir süre için kardeşler arası saltanat kavgalarıyla karıştıy
sada birkaç senede tekrar toparlandı.Fatihin ölümünde sorumlu olarak görülen 1410lu yıllar
da ayaklanarak devleti ele geçirmeye çalışan Yahudi dönmesi şeyh Bedrettin ve adamlarının
bu zamandaki uzantıları olan Yahudiler ve Yahudi dönmeleri suçlu olarak görülüp Yeniçeri as
kerleri İstanbuldaki yahudilerin kimini öldürerek dükkanlarının tamamını yağmalayarak talan
etti.İşin doğrusu bu ya herkes kendi düşmanını iyi biliyordu. Yahudi ve Hıristiyan dönmele
ri her fırsatta Osmanlıya ihanet edip bu devlete karşı Avrupanın Hıristiyan devletleriyle
bir takım gizli pazarlıklara ve geleceğe yönelik işbirliklerine girişiyorlardı.
Öteyandan Vatikanda ve İtalyada hatta bütün Avrupa ülkelerinde Fatihin ölüm haberleri ça
bucacık yayıldı.Bütün Hıristiyanlar bu haberi sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Olayı bay
ram havasıyla ve büyük sevinçlerle kutlanıp kiliselerde çanlar çalınarak üçgün şükür ayinle
ri yapıldı.Türk ve İslam ülkelerine karşı Avrupanın işgalinin önlenmesi ve karşı tedbir ola
rak alınan dier kararlar hemen uygulamaya geçirildi. kararlar bütün Avrupa ülkeleri tarafın
dan birer birer uygulamaya başlandı. İlk işlerinden biriside Otrantoyu geri kurtarmak oldu
(10 eylül 1481). Aynı yıl içinde Altınordu Hükümdarı Ahmette bir şekilde bir suikaste kur
ban giderek öldü ve ülkesi bölünüp dağıldı. Böylece Rusyada tam olarak bağımsızlık kazandı.
Portekizliler mayıs 1481 de Diego Cio komutasındaki gemilerle Afrikayı dolaşıp Hindistana
Türklerden önce ulaşma yoluna gitti. Portekiz Hindistana mayıs 1498 de bir başka denizciyle
ulaştı.İspanya 1481 de yarımadadaki Müslüman Gırnatayı işgale girişti. İşgal 2 ocak 1492 de
başarıyla tamamlanınca orasıda 1492 de henüz bulunamamış olan Hindistanı aramaya koyulmak ü
zere gemilerle açık denizlere açıldı. İspanyollar bu şekilde aranırken Hindistan sandıkları
Amerikayı buldu. Amerika imkanları çok geniş zenginlikleride uçsuz bucaksız olan yeni bir
dünya idi.Aynı yıl İspanya ve Portekizdeki Müslümanlarla birlikte Yahudileride yurtlarından
kovdu. Yahudileri hiçbir Avrupa ülkesi kabul etmediğinden onlarda mecburen Osmanlıya sığın
dı. Onbinlercesi İzmir İstanbul ve Selanike yerleşti. Avrupadaki kararlar çok ayaklıydı. Ye
ni bulunan yer ve ülkelerde misyonerlik yapılarak Hıristiyanlık hızla yayıldı. Kara Afrika
ve Amerikada sömürgecilik ve köle ticaretiyle zenginleşme yoluna gidildi.Zayıf ülkelerin
tamamı işgal edildi. Rusya Doğu Avrupadaki Türk yurtlarını subaylarını satın alıp birer bi
rer ele geçirdi. Sibiryaya açıldı. Osmanlı Arabistanı ve Afrikanın yaklaşık üçte birini ele
geçirdi.1526 daki Mohaç yenilgisinden sonra Avrupa ülkeleri ise Osmanlıya karşı meydan savaş
ından kaçıp kendilerini kalelerde savundular.Bu şekilde büyük toprak kaybetmiyorlardı. Nere
deyse bütün Avrupa devletleri Türklere karşı karada ve denizde birlikte hareket ederek tek
devlet gibi savaştılar. Böylece Osmanlı durduruldu. Üstelik kendisine karşı batı Avrupa ülke
leriyle ittifak kuran İranıda almak artık zorlaşmıştı. Burasıda zorlamalara rağmen bir tür
lü alınıpta Osmanlı Orta Asyaya açılamadı. Buradaki devletlerle ve Hindistandaki müslüman
larla birleşemedi.Bu sebeplede Türk islam birliği kurulamadı. Hıristiyan Avrupa hep birlikte,
İslam ülkelerini birer birer işgal ederken 1764-1858 arasında Hindistanda sömürgecilik faa
liyetlerine çok sonradan giren fakat bu konuda herkesten daha başarılı olan İngiltere tarafın
dan işgal edildi.Osmanlı ordusunada ülkeyi zarar vermek içeriden çökertmek üzere gizliden
hıristiyan subaylar doluştu. Ancak bu durum anlaşılınca bu sefer Yahudi asıllı sabetaistler
biz müslüman olduk diyerek 1681 de Osmanlı ordusuna subay olarak girdiler.Bunlarda Avrupa
devletlarıyle devlet sözü karşılığında. Onlar içerden avrupa ülkeleri dışarıdan olmak üzere
birlikte Osmanlıyı çökerteceklerdi. Avrupa artık iyice zenginlenmiş silahlarıda çok geliş
mişti.Neticede Osmanlı devleti yenilmeye ve gerilemeye başladı.Tatar ve Arnavut ihanetleri
devlete büyük darbe vurdu. Rusyada çok güçlenmiş Orta Asya Türk yurtlarınıda işgale başla
mıştı. Osmanlı Fatih sonrası güçlensede 1683 ten itibaren hızla geriledi.1690larda Avustur
yaya karşı Macaristan ve çevresi kaybedilirken 1780 li 90lı yıllardada Ruslara karşı Kara
denizin kuzeyi tamamen kaptırıldı. Devlet 1820 lerden itibaren son hızla parçalanmaya başladı.
Avrupa devletleri 240 yıllık bir çabayla Osmanlıyı önce parçaladı, sonrada tamamen ortadan
kaldırdı.1920 ye gelindiğinde dünyada Hıristiyanların galine uğramamış hiç bir müslüman dev
let kalmamıştı. Fatih savaş sırlarını koruyamamış bu sebeplede kendisi şehit edilip fetih plan
larıda ters tepmişti.
(Not:Fatih Sultan Mehmetin savaş plan ve sırlarını ismi bile belli olan hangi İtalya
na bizzat kendisinin anlattığının konuşmalarla birlikte belgesi elimde var. Çok değerli saklı
yor açıklamıyorum. Meçhul kadının saraya geldide iyi biliniyor. Avrupayı ele geçiren Sultan
Cem efsanesi 1925-35 dönemi ülke gündemindeydi.Nis’i o kurmuş. Geri kalan olaylar yaşanan ge
lişmelerle ortadadır. Fatihe karşı tarihi bir cinayet işleniyor. Bu suçu hiç kimse sahiplenipte
belgelere dökmez.Suikast pazarlığı için adı geçen yahudi Rivieli Solomon Zino, Longo degli Al
bizzi, Valçı yada Vlako isimli birisi ve bu iş için ortada dolanan 25000 düka altınlık paralar
vs. hepside boş detaylardır. Ancak zaten herşey ayan beyan ortadadır.(İsmail Sevinç Gebze)