Jön Türkler ve Mason iktidarı
Geçen haftaki yazımı, Sultan II. Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilmesinden 1918’e kadar Türkiye’yi bir “Mason iktidarı”nın yönettiğinden söz ederek bitirmiştim. Sordu kimileri: Kimdir bu Mason iktidarı? Kimlerden oluşuyordu ve bir Sultan’ı nasıl tahttan indirip iktidara el koyabildiler? Gelen e-postalara bakılırsa kafası karışanlar dahi olmuş. Bugün işin uzmanlarından Joseph Brewda’nın 1994 yılında Schiller Enstitüsü’nde verdiği konferansa dayanarak Osmanlı’da Mason iktidarının oluşumuna farklı bir pencereden bakmaya çalışacağız.
1865, ilk anayasamızı yazacak olan �Yeni Osmanlılar� cemiyetinin kurulduğu tarihtir. Kendisi de bu cemiyetin üyelerinden birisi olan Ebüzziya Tevfik, cemiyetin kuruluşunda ilginç bir noktaya dikkatimizi çeker. Haziran ayının bir cumartesi günü akşamı Tansu Çiller�le yeniden meşhur olan Yeniköy semtinde Ahmed Bey adlı bir arkadaşlarının yalısında toplanır ve ertesi gün de Belgrad ormanlarında pikniğe çıkarlar. O pazar günü, Osmanlı tarihinin sonraki safhalarını derinden etkileyecek olan hareketin fünyesi çekilir.
Toplantılarda yanlarına aldıkları birkaç kitap vardır. Bunlardan birisi, Karbonari İnkılab Cemiyeti hakkındadır, diğeri ise Lehistan (Polonya) Gizli Cemiyeti hakkında. Dev ağaçlar altına serilmiş hasırlara oturan bu 6 gencin ellerindeki Karbonari Cemiyeti�nin esasları, Yeni Osmanlılar�ın da örgütlenme ve stratejisine temel teşkil etmiştir. Peki nedir bu Karbonari?
Karbonari, �Kömürcüler� demektir. 19. yüzyıl İtalya�sında kurulan gizli devrimci örgütlere bu adın verilmesi, kömürcüler gibi ormanlarda saklanarak toplantılar yapmalarından kinayedir. Amaçları, İtalya�nın bağımsızlığı ve parlamenter bir sisteme geçmesidir. Nitekim sonuncusu 1848�de patlak veren çeşitli ayaklanma ve devrimleri örgütlemiş ve kısa bir süreliğine de olsa, bir Roma Cumhuriyeti kurmaya muvaffak olmuşlardır. Ancak Fransız İmparatoru III. Napolyon�un kuşatmasına dayanamayan bu cumhuriyetin kurucuları, başta G. Mazzini olmak üzere sürgüne gönderilmiş ve çalışmalarını dışarıdan sürdürmüşlerdir.
Şimdi bu Mazzini nam zata dikkat buyurula. Zira kendisi, bu cemiyetin fikir ve eylem babalarından olup gayesine ulaşabilmek için gerekirse terör de dahil pek çok kanunsuz yola başvurmakta sakınca görmemiş gözüpek bir adamdır… Ancak bir özelliği daha var: Hem ileri derecede bir Mason, hem de Karbonari�yi Masonluk tarzında örgütlemeye girişmiş bir lider. İngiltere, Amerika ve Rusya dahil pek çok ülkede ajanları olan Mazzini�yi kâh Amerikan İç Savaşı�nda görüyoruz, kâh Rus Çarı II. Alexander�a suikast düzenlerken.
1872�de ölüyor gerçi ama ajanları faaliyette berdevamdır. Nitekim tam da Osmanlı Devleti�nin ilk anayasasının ilan edildiği 1876�da, Karbonari�nin de desteğiyle Türkiye�de Abdülaziz tahttan indiriliyor, öldürülüyor, daha önce Mason yapılan V. Murad tahta çıkartılıyor ama üç ay sonra onun da cinneti iyileşmeyince yeni bir darbe ile Şehzade Abdülhamid, Meşrutiyet�i ilan etmesi ve seçimleri yapması şartıyla tahta çıkarılıyor. Bu, tarih kitaplarımızda o kadar sorunsuz, tereyağından kıl çekercesine başarılmış bir �operasyon� gibi anlatılır ki, insan hareketin dış bağlantılarından neredeyse hiç şüphelenmez.
Oysa bu bir yılda üç taht değişiminin hikâyesi, inanılmaz bir gizli ilişkiler ağının içine düşürür bizi. Hareketi gerçekleştirenlerden Serasker Hüseyin Avni�nin bir şeyden haberdar olmadığı belli. Zaten kendisi Meşrutiyet�e karşı olmasıyla tanınıyor ve bir kin cinayetine kurban ediliyor. Midhat Paşa ne yaptığını bilen birisi gibi ama o da içine itildikleri mücadelenin giriftliğini kavrayacak dirayetten mahrum. Nitekim ilk yaptığı işlerden birisi, arkadaşı Namık Kemal�i bir mutasarrıflığa göndererek ondan kurtulmak oluyor. Yani I. Meşrutiyet�i ilan ettiren kadro, birbirini yemekle meşgul. Ancak gerek Karbonari, gerekse İngiliz Başbakanı Lord Palmerston�un desteğinde harekete geçen B�nai B�rith adlı Yahudi örgüt çoktan işin kaynağına oturmuş durumdadır.
İşte Abdülhamid Han�ın büyüklüğü burada karşımıza çıkar. Hem Midhat Efendi�yi tasfiyesi, hem de Masonik güçlerin ellerini kollarını bağlaması, kendi usulünce yasaklatması ve üyelerini takip ettirmesi, hatta zaman zaman hücre evlerine baskınlar düzenletmesi sayesinde Osmanlı ekonomisinin ve kültürünün ana damarına hakim olacak bir İngiliz-Yahudi palazlanmasına iktidarı süresince izin vermez. Nitekim bu yüzden de adı, �Kızıl Sultan�a çıkar. Bunun intikamı, 30 yıllık bir aradan sonra 1908�de alınacaktır.
Hürriyet vaadleriyle iktidara gelen İttihadcıların giderek Türkçülüğe yönelmelerini, araştırmacı Joseph Brewda, arkalarındaki İngilizlerin oyununa bağlıyor. Yani Türkçülük, Turancılığa dönerken Rusya�yla Osmanlı�yı karşı karşıya getiriyordu. Öte yandan İngiliz gizli servisi, casus Lawrence eliyle Arapçılığı, casus Seton-Watson eliyle Sırpçılığı, Lady Dunham eliyle Arnavutçuluğu, Noel Baxton eliyle de Bulgar milliyetçiliğini körüklüyor ve Osmanlı Devleti�nin parçalanması için gereken bütün şartları hazırlıyordu.
Aynı zamanda Türkiye, İran ve Rusya�dan alınacak topraklarla bir �Büyük Ermenistan� muzu ortaya atılıyor ve kapışma seyrediliyordu. Bir hayaldi bu tabii. Yaşaması mümkün olmayan suni bir hayal. Kendileri de biliyordu bunu. Arkasından bölgeyi birbirine katmak için bir �Büyük Kürdistan� muzu atıldı ortaya. İşin garibi, nasıl oluyorsa her iki �Büyük� devletin de sınırları neredeyse milimi milimine öpüşüyordu. Böylece Müslüman Kürtlerle Hıristiyan Ermenileri birbirine düşürüp bunların birbirini kırmalarından paniğe kapılıp tehcire başvuran Osmanlı�yı suçlu ilan edecek ve asıl gayelerine erişeceklerdir: Kutsal topraklar ve petrol, emperyalizmin ellerindedir artık!
Bütün bu gürültü patırtı içinde işini yürütenler yok değildi. Mesela B�nai B�rith�in Selanik�teki üyelerinden Musevi lider Emanuel Karaso, Jön Türk hareketini ustaca manevralarla Masonluğa bağlayan halka olacaktır. Sultan Abdülhamid�i tahttan indirmeye giden ekip, Ermeni Aram Efendi, Arnavut Esad Toptani, Laz Arif Hikmet ve Karaso�dan oluşuyordu ve Sultan�a da en çok bu koymuştu. Asıl bunu hazmedemiyordu. 1876�daki şartları hatırlamıştı. İttihadcılar Serasker Hüseyin Avni�den de ders almamışlardı anlaşılan.
Emanuel Karaso, I. Dünya Savaşı�na sokulan Osmanlı ordusunun iaşe müfettişliğini kapmış ve bu işten yüklü bir servet kazanmıştı. Ancak savaş suçlularının yargılanacağı belli olunca, o da diğer vatan kurtaran arslanlarımız gibi yurtdışında alacaktı soluğu. 1919�da İtalya�ya kaçtı ve orada, kazandığı serveti ölünceye kadar harcadı. Sonradan anlaşıldı ki, Karaso, İtalyan vatandaşıymış! Mazzini�nin büyük planı, belki de bir tek yerde, Osmanlı�da başarılı olmuştu.
One Comment
tersakan
21 Kasım 2011 at 14:49soluksuz okudum ve hocam aklım durdu ama ufuklarım açıldı tşk