Türk Müslümanlığına niye karşıyım?
Ahmet Kabaklı hoca için 90’lı yıllar gerçek bir “ikinci bahar” oldu bana göre. Yılların tecrübesinden imbiklediği tahlillerini klasik sağcı-“muhafazakar” çizginin devlet-toplum özdeşliğine dayanan bütüncü söyleminden dikkat ayırarak usta işi yazılar yazıyor bir süredir Türkiye’de. Son birkaç gündür yazdıkları ise Türkiye Müslümanlığı tartışmasının birleştirici değil, tam tersine bölücü bir kamplaşmaya gitme eğiliminde olduğuna dikkat çekiyor ve konunun bir partinin “Aleviler”den oy alabilmek uğruna gündeme getirildiğini hatırlatıyordu. Aynı konuya Radikal’den Hasan Bülent Kahraman da Aleviliğin devletin yeni dini olarak Türk Müslümanlığı şeklinde formüle edildiğini söyleyerek temas ediyordu. Türk Müslümanlığı tartışmasının siyasî boyutu böyle tecelli ederken, kültürel boyutta konuya yaklaşanların tezleri ise genellikle Yahya Kemal’in Türk İstanbul fikri etrafında geliştirdiği estetize edilmiş Müslümanlık anlayışına istinad ediyordu. Bu yazarlara göre bize ait bir Müslüman duyarlık, bize mahsus örf ve âdetler, daha hoşgörülü, daha geniş bir İslamiyet yorumu gerçekleşmiştir Türkiye’de (özellikle İstanbul’da). Öyleyse, diye düşünmektedirler, bu zaten var olan yorumu ihya etmek suretiyle son yıllarda İslam anlayışımızı deforme eden Arap ve İran Müslümanlığına bir alternatif olarak Türk Müslümanlığı gündeme getirilmelidir.
Doğrusu benim -yine altını çizerek söylüyorum– kültürel düzeydebir Türk veya Türkiye Müslümanlığının gündeme getirilmesine hiçbir itirazım yok. Hatta şehirle ilgili yazılarımda zaman zaman İstanbul’un, Bursa’nın bize mahsus çizgilerini ısrarla vurguladığımı okuyanlar hatırlayacaktır. Hatta hatta İslam’ınyerleştiği toprağın kültürüyle hallühamur olmasını, onun renk ve kokusunu almasını değil, almamış olmasını bir eksiklik olarak gördüğümü söylemek istiyorum. Böyle bir kaynaşmayı gerçekleştirmeden İslam’ı -veya herhangi bir dini- kabul etmiş bir topluluğun var olacağını da, en başta kültürün tanımına aykırıolacağı gerekçesiyle muhal görüyorum.
Peki niye karşı çıktım Türk Müslümanlığı ‘projesi’ne?
1) Bu proje, aslında İttihat ve Terakki ile siyasî sahibini bulan, Cumhuriyet’le birlikte zirvesine çıkan milliyetçi ideolojinin güdümünde geliştirilmiş ve Ziya Gökalp’in doğrudan etkisiyle vücut bulmuş Türkleştirme projesinin biraz demode bir kopyası olduğu için.
2) Sahici bir toplumsal meşruiyet temeli bulunmadığı, tepeden inmeci bir anlayışla dayatıldığı için.
3) Din gibi bir toplumun en hassas olunması gereken bir kurumu üzerinde son birkaç yıldır artarak uygulanmakta olan manipülasyonun devamı mahiyetinde olduğu için.
4) Din ile kültürü birbirine karıştırdığı, daha doğrusu dini kültüre indirgeme gayretlerine, dinin meşruiyetin kültüre irca ederek asli kaynaklarıyla bağlantısını koparmaya matuf bir girişimin (kültürel İslam) müteakip adımlarından birisini teşkil ettiği için.
5) Her şeyden önemlisi de, mefhum-i muhalifinden yola çıkarak bir Kürt Müslümanlığı, Çerkes Müslümanlığı , Laz Müslümanlığı gibi kendisine “ötekiler” (hasımlar) üretmeye müsait bir terim olduğu için.
Bu şıkları teker teker açmak ve hepsini genişçe tartışmak isterdim; ancak şimdilik meseleyi tadında bırakmakta yarar görüyorum.