• Home
  • Genel
  • Avrupa’nın kurucusu Kanuni’dir!

Avrupa’nın kurucusu Kanuni’dir!

Avrupa’nın kurucusu Kanuni’dir!

Son haftalarda ne olduysa Avrupa’nın Romalı kimliği, çağdaş mahiyeti ve bunların oluşmasında İslam’ın rolü üzerine çeşitli kitaplar okudum.

Remy Brague’ın “Avrupa: Roma Yolu” adlı kitabı, Avrupa’nın yeniden Romalı olmaktan başka çıkar yolu olmadığına ilişkin güçlü iddiasıyla etkiledi beni. Romalı, yani kendisi dışındaki kültürleri kendisine katmak, onları dışlamamak yönündeki tavrın Avrupa’nın önündeki tek seçenek olduğunu söylüyor Brague. Avrupa ya Romalı tavrına geri dönecek ve İslam başta olmak üzere diğer kültürlere ve toplumlara kapısını ardına kadar açacak ya da kendi içine kapanıp Karanlık Çağ’a haşmetli bir adım atacak!

Okuduğum bir başka kitap, Joseph Fontana’nın “Çarpıtılmış Bir Geçmiş: Avrupa’yı Yeniden Yorumlamak” adlı harikulade çalışmasıydı. (Tabii Türkçe tercümesinde ilk ve asıl başlığın (“Çarpıtılmış Bir Geçmiş”) yayıncı tarafından “uçurulmuş” olduğunu eklemeliyim.) Gerçek bir tarihçinin soğukkanlılığı ve hakikat-perverliğiyle ortaya çıkan o hep sevdiğim “aykırı” yorumlardan birisi bu. Fontana’ya göre ne bizim bildiğimiz Karanlık Çağlar o kadar karanlıktır, ne de Rönesans zannettiğimiz kadar aydınlık!

Her ikisi de Avrupa’yı anlamak bakımından son derece önemli olmakla birlikte, üçüncü (ve ne yazık ki Türkçeye en önce çevrilmesi gerektiği halde henüz dilimizin hazinesine kaydı geçmemiş bir) kitap, başucumda ne zamandır: “Europe and Islam” (Avrupa ve İslam). Orta Çağ tarihi üstadı Franco Cardini imzasını taşıyan bu çarpıcı kitap, gerçekten bilinenlerden son derece farklı bir Avrupa öyküsü anlatıyor bize.

Floransa Üniversitesi’nde ders veren İtalyan tarihçi Cardini, İslam’ın Avrupa tarafından önyargılar, yanlış bilgilendirmeler ve aleyhte yayınlar yüzünden gerçek mahiyetiyle anlaşılamadığını vurguluyor. Eğer bu önyargılar ve yanlış bilgilendirmeler ve çarpıtmalar olmadan bakarsak tarihe, Avrupa ile İslam arasında sanıldığından daha derin ve güçlü bağlar mevcut olduğunu görürüz.

Cardini, hep tekrarlanan Endülüs’le yetinmiyor bu konuda. İtalyan olmasının avantajından yararlanarak Sicilya ve Napoli İslam medeniyetinin izlerini takip ederek Avrupa kültürüne beşiklik yapmış olan İtalyan kültüründe İslam faktörünü de inceliyor.

Mesela 827 tarihinde vuku bulan Sicilya’nın fethi ve Palermo’nun kuşatılması sırasında Napoli şehri idarecilerinin Bizanslılara karşı Müslümanlara yardım ettiklerini yazıyor. Yine mesela, Weber’in o çok büyük ayrıcalıklarla donattığı Hıristiyan Avrupa sahil şehirlerinin İslam’ın Avrupa’daki yayılmasının bir ürünü olduğunu söylüyor. Hatta ne söylüyor biliyor musunuz? 9. yüzyılda Kurtuba’da Hıristiyan hocaların Arapça hat meşk ettiklerini. Cardini’ye göre bu işe kendilerini o kadar kaptırmışlardır ki papazlar, kendi kutsal kitaplarını ve Kilise Babalarının yazılarını yazma işini ihmal etmeye başlamışlardır. Ya Sicilya’daki Arap şiiri? Onu dinlemeye her tarafına yayılmış olan derin hüzünden dolayı kalp dayanmaz, diyor tarihçi. Hatta Sicilya’nın Normanlarca fethini müteakip kurulan yeni Hıristiyan yönetim boyunca Arap memurlar sadece alt düzey memurluklarda değil, divanda bile görev yapmaya devam etmişler.

Cardini’ye göre Avrupalılar aslında 18. yüzyıla kadar bugünkü gibi bir önyargı seliyle kaplanmış değillerdi. Fakat 19. ve 20. yüzyıllarda Batı kültüründe bir “kısa devre” meydana geldi. Bunun sonucunda Arap veya İslam olan ne varsa, Avrupa kültürünün ötekisi olarak kabul edilmeye başlandı ve bu kültürün iliklerine işlemiş bulunan İslamî damga, kazınmaya çalışıldı. Ama nafile.

Çünkü “İslam, Avrupa’yı etkilemiştir” demek bile hafif kalır yazar göre. İslam, Avrupa’nın doğrudan doğruya kurucu unsurudur. Hatta bir adım ileri giderek denilebilir ki İslam olmasaydı Avrupa da olmazdı.

Eğer, diyor tarihçimiz, antik coğrafyacıların tasvirlerinin ötesine gidip de modern Avrupa kavramı ve Avrupa kimliğinin nasıl ve ne zaman doğduğunu kendi kendimize soracak olursak, İslam’ın, onun vücuda gelmesinde (negatif de olsa) bir faktör olduğunu fark ederiz. Bazı tarihçiler (paradoksal olarak) Hz. Muhammed’i Avrupa’nın ‘kurucu babası’ olarak selamlıyorlarsa da, benzer bir rol Fatih veya Kanuni’ye neden atfedilmesin? Onlar ki Avrupa kıtasını kendini savunmak ve tanımlamak zorunda bırakmışlar ve böylece, Avrupa kimliğinin oluşması için bir “Öteki” duygusunu oluşturmuşlardır.

Tarihçinin söylemek istediği, bu Öteki’ni, yani İslam’ı bir an için aradan çıkardığınızda Avrupa tarihinin geçmişini olduğu gibi bugününü de boydan boya yırtmış olursunuz.

Avrupa ile ilişkilerin tarihine daha farklı bakmak zorundayız artık.

08.10.2002

Bir cevap yazın