• Home
  • Genel
  • Beyin ameliyatımız başarılı geçiyor…

Beyin ameliyatımız başarılı geçiyor…

Beyin ameliyatımız başarılı geçiyor…

Yıl: 1996. İzlenim dergisini çıkartıyorum. Kasım sayımızın konusunu üniversite sistemimizin neden çöktüğüne tahsis etmişiz. O sıralar kafama taktığım konu, üniversitelerde yabancı dille eğitim. Arkadaşlara, “Hadi şunu bir dosya haline getirelim.” deyince, masaya ilk düşen isim, Prof. Oktay Sinanoğlu oluyor.

Oktay Bey’le 2 saate yakın süren röportajımızın içinden bir cümle başlığa taşınıyor: “Toplum olarak beyin ameliyatı geçiriyoruz.”

Hocanın bir soruma verdiği karşılığı aynen aktarıyorum: “Türkiye’de öyle bir hava yaratıldı ki bütün dersler İngilizce olacak. Böyle bir rezalet olamaz. Dünyanın birkaç sömürge ülkesi hariç hiçbir ülkede böyle bir yabancı dil öğretme usulü yoktur. Ya biz o kadar akıllı bir milletiz ki yabancı dil öğretmenin en iyi yöntemini bulmuşuz (o zaman Aziz Nesin yanlış söylemiş) ya da herkes doğrusunu yapıyor, biz dünyanın en aldatılmış milletiyiz (o zaman da Aziz Nesin eksik söylemiş).”

“Peki hocam, İngilizce ile eğitim gerçekten mi yok dünyada?” diyecek oluyorum, kesiyor sözümü: “Almanya’ya, İsviçre’ye gidiyorum, sokakta bir tane İngilizce bilen adam yok. İngilizcenin bütün dünyanın dili olduğu, tamamıyla Anglo–Sakson propagandası ve bunların ihanet çetesi ve kuyruklarının yalanıdır… Bu tam bir oyundur. Türkçenin tarihten silinmesi için yapılmış bir plandır… Plan şu: Türkiye’de Türkçeyle eğitim yapan anaokulu bile bırakmayacaklar.”

Açıkçası o zaman, bana biraz “naif” gelen bu görüşe tam olarak ikna olmamıştım. Fakat geçen hafta, sağolsun Milli Eğitim Bakanımız, Türkçenin tarihine altın harflerle yazılmış döneminin –ne ondan önce ne de sonra Türkçe bu ifade kudretine bir daha erişebilmiş değildir– ürünü olan ‘divan edebiyatı’nın lise müfredatında bir iki hafta ile geçiştirileceğini açıklayıp üstüne üstlük “Bizim miladımız Cumhuriyet’tir.” sözünü söyleyince i’lerin noktaları birer birer yerlerini bulmaya başladı kafamda.

YÖK başkanı Türkçeyi bilim dili olarak kabul etmiyor. Bu yüzden özel (vakıf) üniversiteler öğretimlerini İngilizce yapmak zorunda kalıyor. Kolejlerimiz İngilizce eğitim adına kıyasıya bir yarış içinde. Lise 1’de edebiyat, baraj dersiydi, veremeyen üst sınıfa geçemezdi; sonunda çok şükür bu uygulama da kalktı! Şimdi de edebiyat tarihi kitaplarından “fâilatün”ler kalkacak, Fuzuli’yi, Nedim’i okumaya hacet kalmayacakmış. Ne mutlu Türk milletine!

Neyse, bir süre sonra edebiyat dersine de gerek kalmayacak; Türkçe yalnız çarşı pazarda konuşulan bir dil olacak çünkü. Tıpkı Sovyetler Birliği’nde Türk cumhuriyetlerinin dillerine yapıldığı gibi. (Rusça oku–yaz, Kazakça konuş!)

Bundan sonra edebiyat kitaplarımızda Yaşar Kemal’in Türkçe hatalarıyla dolu eşkıya romanlarından parçalar, Bedri Rahmi’nin bir varsağıdan öte edebî değeri haiz olmayan Çingene şiiri, Orhan Pamuk’tan –tabii aklandıysa devletlûların nazarında– erotik yoğunluklu parçalar yer alırsa şaşmayın.

Bu arada Çalıkuşu’nun ilk yayın tarihi 1922 olduğuna göre, Cumhuriyet’ten, yani “milattan önce”ye düştüğü için ders kitaplarında yer alma şansı iyiden iyiye azalmış durumda. Keza Türkçenin iftihar ettiği ve edeceği mümtaz imzalardan Ömer Seyfettin de, Mehmet Akif de kadroya girme şansı azalanlardan. (İstiklal Marşı’nın içeriğinden utananların bulunduğu bir ülkede bundan tabii ne olabilirdi?)

Türkçeyi bu ses bayraklarımız olmadan okutacaksak çocuklarımıza, cümlemize geçmiş olsun dileklerimi sunuyorum: Beyin ameliyatımız başarıyla devam ediyor! (25 Aralık 2001)

25.12.2001

Bir cevap yazın