• Home
  • Genel
  • Halife ismi taşıyan Osmanlı padişahı yok mu?

Halife ismi taşıyan Osmanlı padişahı yok mu?

Halife ismi taşıyan Osmanlı padişahı yok mu?

Uzun zamandır, Sultan II. Abdülhamid hakkında yazmakta olduğum kitaptan dolayı söz verdiğim halde sorularınızı cevaplandıramamıştım.

Neyse ki, kitabı yayıncıya teslim ettim ve kısmen rahatladım. Bugün sorularınıza toplu olarak cevap veriyorum. Kaynaklarımı ayrıca belirtmeye yerimin müsait olmadığını bilmem söylememe gerek var mı?
Soyadını belirtmeyen Levent adlı bir okuyucum soruyor:
�Arkadaşlarla tartıştık. Halifelerin ismini taşıyan bir Osmanlı padişahı yok. Acaba bunun hususi bir sebebi var mı?�
Aslında cevap, sorunun içinde mündemiç. �Osmanlı Devleti� dediğimize göre, üçüncü halife Hz. Osman�ın adını taşıyan bir devletten bahsediyoruz demektir. Kaldı ki, bir değil, üç Osman, Osmanlı tahtına çıkmıştır: Osman Gazi, �Genç� Osman ve III. Osman. Tahta çıkma fırsatı bulamamış şehzadeler arasında Osman, Ömer ve Ali gibi isimlere rastlanıyor: Fatih�in kardeşlerinden Alaaddin Ali, III. Murad�ın Ali ve Ömer adlı oğulları, III. Ahmed�in Ali adlı oğlu… Yakın zamanlarda ise Abdülaziz�in torunu ve Halife Abdülmecid�in oğlu Şehzade Ömer Faruk en bilinenleri.
Ancak hanedan üye ve mensupları arasında ilk halife Hz. Ebubekir�in ismine rastlanmaması gerçekten de tuhaf. Acaba Peygamber Efendimiz�in (sas) ismini, hürmetlerinden Mehmed�e çevirdikleri gibi, Ebubekir�in yerine de bir başka ismi mi tercih etmişlerdi? Ancak bugün dahi Türkiye�de Ebubekir ismine, diğer Halife isimleri kadar sık rastlanmadığı da bir vakıa. Yani biz Muhammed ve Ebubekir isimlerine apayrı bir saygı göstermiş, onları çocuklarımıza isim olarak koymakta epey cimri davranmışız. Osmanlı hanedanı dahi böyle yapmış görünüyor.
Osmanlı Anadolu�yu sömürdü mü?
Mehmet Güneş adlı okurumun sorusu ezelî derdimize sanki tuz basıyor:
�Bir arkadaşım Osmanlı�nın Anadolu�yu sömürüp başkentler hariç dışarıyı imar ettiğini iddia ediyor ve Anadolu�ya gerçek hizmeti Selçuklu Devleti�nin yaptığını söylüyor. Örnekler de veriyor. Arkadaşın karşısında cevap veremedim. Yardımcı olur musunuz?�
Bir kere nereyi sömürmüş ki Osmanlı, Anadolu�yu da sömürsün? Bu Cumhuriyet�in kuruluş dönemine ait kılıç artığı görüşlerin daha ne kadar esiri olacağız?
Afakî konuşmak yerine, bana somut olarak mesela Osmanlı şu şehre tek bir çivi çakmamıştır, desinler. Yok böyle bir şehir. Olamaz da. Adam sömürecek olsa bile 500 yıl boyunca nasıl olur da bir çivi çakmaz? Koca koca insanların aklı bu çocukça iddiayı nasıl ciddiye alabiliyor? Ve siz nasıl cevap veremiyorsunuz, anlamıyorum. Biraz etrafınıza baksanız, hakikati göreceksiniz aslında.
Bundan birkaç ay önce Samsun ve Artvin illerinde Osmanlı eserlerinin oranının yüzde 80�in üzerinde olduğunu yazmıştım. Geçen hafta sevgili dostum Konya Selçuklu Belediyesi Başkanı Adem Esen�i ziyaretimde üç mükemmel cilt kitap hediye etti bana. İncelediğimde gördüm ki, Konya gibi adı Selçuklu ile özdeşleşmiş bir ilimizde dahi, Osmanlı eserleri Selçuklu ve Beylikler dönemi eserleriyle at başı gidiyordu. Kaldı ki, Selçuklu eserlerinin bugüne ulaşmalarını, Osmanlıların tamir ve katkılarına borçlu oldukları da ortaya çıkıyor bu kitaplarda. Yani Anadolu�daki Selçuklu medeniyeti bugüne gelebilmişse bu, mutlak bir şekilde Osmanlıların himmet ve gayretleri sayesindedir! Osmanlı�yı aradan çekip çıkarttığımızda Selçuklu cephesinde de büyük bir boşluk açmış olacağımızı hiç düşünmüyoruz nedense.
Osmanlı okyanuslara neden açılmadı?
Adem Artan kardeşim daha önce kısmen ele aldığım bir soruya kement atmış:
�Osmanlı�nın deniz gücünün okyanuslara dayanıklı olmadığı sıkça tekrarlanıyor. Osmanlı, neden okyanuslara açılmadı, okyanus tecrübesi neden sınırlı kaldı? Yoksa yöneticilerin ufku �iç denizler� ile mi sınırlıydı? Karada bu kadar geniş fetihlerde bulunan bir devletin deniz seferlerinin sınırlı kalmasını neye bağlamalıyız?�
�Kır Zincirlerini Osmanlı� adlı kitabımda Osmanlı�yı bir kara gücü gibi düşünenlerin yanılgısına dikkat çekmiş ve Palmira Brummett adlı ABD�li araştırmacının Osmanlı�nın sadece bir �fil� değil, �yüzen bir fil� olduğu yolundaki tespitini sizlerle paylaşmıştım.
Maalesef Osmanlı donanmasının Akdeniz�den dışarıya burnunu çıkartmadığı dolmasını o kadar kolay yutuyor ve yuttuktan sonra da başkalarına o kadar kolay yutturuyoruz ki, nedense İzlanda adasına baskınlar düzenleyen, İngiltere sahillerini bombardıman eden, Hint Okyanusu�na açılıp Portekizli denizcilerle derya üzerinde kovalamaca oynayanların Osmanlı kaptan ve leventleri olduğunu bir türlü hatırımıza getirmiyoruz. İngiltere�nin tarihindeki en büyük deniz zaferlerinden birisini, 1588�de donanmamız sayesinde kazandığını biz göz ardı edebiliriz; ama Jerry Brotton adlı İngiliz araştırmacı, �bu yüzden Türklere teşekkür borçluyuz� diye yazabiliyordu The Guardian gazetesinde.
Mezomorta Hüseyin Paşa�nın İspanyol donanmasına karşı kazandığı Koyun Adaları zaferini, Ferah Cerbe deniz savaşını, Seydi Ali Reis�in Hind seferlerini bilmeyen nesillere Barbaros Hayreddin Paşa�nın bir sürpriz, bir �deniz kazası� gibi anlatılmasından daha tabii bir şey olamazdı. Eğer genç nesillere Yavuz Sultan Selim�in Mısır�ı aldıktan sonra Süveyş�te büyük bir okyanus donanması kurulması emrini verdiğini öğretmiyorsak, �Osmanlı okyanuslara açılamadı� yargısının neden bu derece yayıldığına da şaşmamalıyız. (Tabii bir de, Hazar Denizi seferlerimiz var ki, başlı başına bir derya!)
Velhasıl, Osmanlı deniz tarihini henüz hecelediğimizi söylememiz gerekir. Konuşmaya başladığında nasıl bir manzara ortaya çıkacağını kimse tam olarak kestiremiyor ne yazık ki!
Neden Osmanlı�dan nefret ediliyor?
Parahat Recebov adlı Türkmenistanlı bir öğrenci, biraz da şaşkınlık içinde şu satırları yazmış:
�Üniversitede Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi derslerinde Osmanlılar sanki Türk değilmiş gibi anlatılıyor. Osmanlı�yı hep kötülüyorlar. Anlamakta çok zorluk çekiyorum. Öyle bir tarihlerinin olduğundan aşağılık kompleksi duyuyorlar gibi geliyor bana. Neden böyle bir düşünce var? Neden Osmanlı�yı hep kötülüyorlar?�
Doğrusu sevgili Parahat�a ne cevap vereceğimi ben bilemedim. Siz olsanız nasıl izah ederdiniz kendisine bu durumu? Bu defa cevaplarınızı bekliyorum…

3 Comments

  • Tayfun ŞİNTÜRK

    10 Mart 2011 at 13:21

    Osmanlı hayranı arkadaşım soruma ne yanıt vereceksin merakla bekliyorum.. Yavuz’a neden o ad verilmiş..? Ne yapmış da bu ada layık bulmuşlar bu zâtı? Kıvırmadan objektif yanıt vereceğini hiç sanmıyorum.. 40.000 alevî Türk’ün katilini nasıl savunursun bu ancak faşistlikle açıklanabilir..!

    Yanıt verildiğinde maille bana da bilgi verilmesini istiyorum.. istiyorum ki kem kümlerini okumaktan büyük zevk alırım bu zevkten mahrum kalmak istemem..

    Yanıtla
    • Tayfun ŞİNTÜRK

      10 Mart 2011 at 13:25

      Yavuz’un anlamını da söyleyeyim de herkes bilsin.. Yabız yablak ikilemesinden gelmekte olup Orhun Yazıtları’nda düşman için çokça kullanılmıştır.. Kötü aşağılık pis mendebur ikiyüzlü vb. anlamları vardır.. ‘Yavuz hırsız ev sahibini bastırır’ söyleminde de karşımıza çıkmaktadır. Sonradan yandaş şahıslar ki onlara tarihçi denmez bu sözcüğün anlamını anlam değişmim yoluyla iyiliğe yormuşlar.. Kısacası Osmanlı Türk değildir çünkü aslen Türk olan Türkmenlere yaptığı eziyetler boyunu aşar..!

  • ömer kaygsızı

    11 Nisan 2011 at 01:34

    hocam fatih zamnından başlayarak özellikle sultan selim zamanında devam eden bir araplaşma politikası mevcut özellikle sultan selim zamanında türkmenlere oguz boylarına kabilelerine raslayamamaktayız selcuklu soyu olan kınıklar akibetine erişemedim

    Yanıtla

Bir yanıt yazın