• Home
  • Genel
  • İhvan’ın darbecilere direnişi geçmişteki acı bir tecrübeye dayanır

İhvan’ın darbecilere direnişi geçmişteki acı bir tecrübeye dayanır

Medya geçmiş abaküsün başına, masum insanların her dakika artan ölü sayısını abartarak ekranlara yansıtmakla meşgul. Müslümanlar yerine kedi veya köpek öldürülmüş olsaydı uluslararası camianın sesinin çok daha şiddetli çıkacağını tahmin etmek zor olmasa gerek.

Ancak Mısır sokaklarında kan ve gözyaşı 60 yıldır dinmiyor. Gerçi İngiliz işgali döneminde de az acılar çekilmedi ama özellikle 1952’de gerçekleşen askerî darbenin ardından Mısır sahnesi üç modern Firavun üretirken bunların İslamcı akımlarla ilişkisi veya tersinden söylersek İslamcı akımların darbecilikle yakınlaşma veya uzaklaşma serüveni, bizi üzerinde düşünmeye sevk edecek olaylarla doludur.

Bir başka deyişle Mısır’da darbenin gerçekleştiği ve pekiştiği Temmuz 1952-Ekim 1954 dönemi ile Temmuz 2013’te başlayıp halen devam eden kanlı olaylar arasındaki 60 yılı aşan bağ, yalnız bugünkü katliama değil, Mısır’ın ve çağdaş İslamî hareketlerin darbecilerle imtihanına da ışık tutacak özellikler taşır.

Bugünkü nesiller fazla hatırlamaz ama 1970 yılındaki ölümüyle yalnız Mısır’da değil, Ortadoğu’da da bir dönemin sonunu ilan eden Cemal Abdünnasır, şaşırtıcıdır ama “Firavunlar zamanından beri ülkeyi yöneten ilk Mısırlıydı.” Mısır’ı hep ‘başkaları’ idare etmişti, artık Mısır, Mısırlıların olmalıydı. Yönetimiyle, ekonomisiyle, hukukuyla Mısırlıların…

İngiliz işgaline karşı Mısır aydınları ve halkının 1918’de başlattığı direniş hareketi 1922 yılında kısmî bağımsızlığı, 1936’da İngiltere-Mısır anlaşmasıyla tam olmayan bir bağımsızlığı getirmişti. İngiliz askerlerinin Süveyş bölgesinden çekilmesi için 20 yıl daha beklemek gerekecek, son İngiliz birlikleri Kanal bölgesini terk ederken takvimler 18 Haziran 1956’yı gösterecekti.

Ancak yakın dönem Mısır tarihini gözden geçirirken fazla hafife alınan İhvan hareketinin süreçteki rolüne yakından bakmakta fayda var. Peki Mursi’ye yapılan darbeden itibaren meydanları bekleme eylemlerini ölümüne sürdüren ve darbe iktidarını kendi kanında boğma taktiğini yürüten Müslüman Kardeşler Cemiyeti, 1952 darbe sürecinde nasıl bir rol oynamıştı?

Darbecilerle neden  yakınlaştılar?

1940’lı yıllarda mensuplarının sayısı 200 bini bulan Müslüman Kardeşler’in kuruluş kaygısını, hilafetin kaldırılmasından sonra oluşan boşluğun ümmet tarafından nasıl doldurulacağı teşkil eder. Hasan el-Benna, 6 arkadaşıyla cemiyeti kurarken dinî bir görev duygusuyla hareket ediyordu. “İslam’ı terk eden Türkiye’nin bozulması” hilafetin yeniden kurulmasını acil bir ihtiyaç haline getiriyordu.

Gerçi Mısır Kralı I. Fuad, hilafet kaldırılıp halife ve Osmanlı hanedanının büyük bölümünün sınır dışı edildiği tarihten 2 yıl sonra, 1926’da Kahire’de bir ‘hilafet kongresi’ düzenleyecek ve halife seçilmek de isteyecekti ama şahsına yönelik endişeler sebebiyle akim kalacaktı bu girişim.

Savaş sonrası dönemde Mısır’da iki siyasî grup şekillenecektir: Birincisi Hür Subaylar, ikincisi Müslüman Kardeşler. Bu ikili, Mısır’ın geleceğinde oynayacağı roller ve bırakacağı izler bakımından dikkatle izlenmelidir.

Aslında kasım ayında yapmayı planladıkları darbeyi, deşifre edildiklerini fark edince 23 Temmuz 1952’ye çeken Hür Subaylar işi başarmışlardı ama ülkede halkın desteğini alabilecekleri en büyük siyasî oluşum Müslüman Kardeşler’den bağımsız olarak bu süreci yönetemeyeceklerdi.

indir

İslam dünyasının bir dönemine damgasını vurmuş liderler: Yaser Arafat (solda), Nasır (ortada) ve Kral Faysal.

 

23 Temmuz devrimi, biraz da Müslüman Kardeşler’in başarısıydı. Açıkça destek vermişlerdi. Hatta darbeci subaylardan ikisi bizzat İhvan üyesiydi. Nasır ve halefi olacak Enver Sedat’ın da İhvan’a yakın olduğu söyleniyordu. 1953 yılında Nasır ve Sedat gibi darbe liderleri sanki çok umurlarındaymış gibi Hasan el-Benna’nın mezarını ziyarete gitmişlerdi. Bu, İhvancılara göz kırpmak anlamına geliyor, tabana mesaj veriyorlardı. Nitekim Filistin uğruna aynı saflarda çarpışmışlar, hatta biraz da darbenin tohumu bu çarpışmalar sırasında atılmıştı.

Darbenin sonu: İdamlar

Bu sırada İngilizler bugün de ölü haberlerinin geldiği İsmailiye şehrindeki bir polis karakoluna saldırarak 50 kadar Mısırlı polisi öldürürler. Ancak bu haber Mısır sathında hiç beklenmeyen güçlü bir halk hareketinin işaret fişeği olarak algılanır ve isyan başlar. İngiliz şirketi ve kurumlarına saldırılar gerçekleşir. Kahire’nin zengin semtlerinde yangının bini bir paradır. Mısır sokakları celallenmiştir. Tıpkı bugün olduğu gibi…

Gerçi Kral Faruk sokak isyanlarını bastırmayı başarır ama yönetimi de ağır bir yara alır. Kral tahtından indirilip sürgüne gönderilir. Çok da umurunda olduğu söylenemez, zira zevk ve sefahat sahasında yeni rekorlar kırmakla meşgul olan Kral Faruk, isyancılara teşekkür etmiş derler: “Siz indirmeseydiniz ben kendimi tahttan indirecektim.” Yerine 6 aylık oğlu Fuad geçirildi, 1,5 yaşındayken de tahttan indirildi! En küçük tahta çıkan ve en küçük tahttan inen kral unvanı o gün bu gündür ona aittir.

İşte bu dönemde iş başında bulunan General Necip ve Nasır’ın getirdiği geçici anayasanın laik niteliğini protesto eden Müslüman Kardeşler sokaklara dökülecek ve çatışmalar başlayacaktı. Sonuçta 26 Ekim 1954 günü Nasır tarafından İhvan mensubu olduğu iddia edilen birinin 8 el ateş etmesi üzerine (Müslüman Kardeşler’e yönelik komplonun bir parçası olduğu ileri sürülmüştür) büyük bir tasfiye hareketi başlatılacak ve İhvan’ın liderleri dahil binlerce mensubu tutuklanacak, işkencelerden geçirilecek ve toplam 8 idam cezası verilecektir.

ihvan1

FOTOĞRAF1960’LARIN IKI POPÜLER DEVRIMCISI CEMAL ABDÜNNASIR VE ERNESTO CHE GUEVARA BIR GÖRÜŞMEDE.

 

Gerçi Başkan Hudeydi’nin cezası müebbete çevrilecektir ama bu çatışma ortamında içeriye alınan “Fizılali’l-Kur’an” adlı tefsiriyle tanıdığımız Seyyid Kutub 10 yıl hapiste yatacak, serbest bırakıldıktan birkaç ay sonra yeniden tutuklanıp idama mahkûm edilecek, temyize giderse daha insaflı bir hüküm verileceği vaadine rağmen bunu reddederek 1966 Ağustos’unda idam edilecektir. (H. Bozarslan, Ortadoğu: Bir Şiddet Tarihi, İletişim: 2010, s. 86-129).

Böylece darbecilerle kısa yürüyüşü sırasında ağır bir darbe yiyen İhvan, Hüsnü Mübarek döneminin bitişiyle siyasi yasaklar kalkıncaya kadar yeraltına çekilmiş olup Tahrir’le siyasete geri dönmüştür. Ancak bu defa kararlıdır darbecilerle işbirliği yapmamaya. Ne pahasına olursa olsun o 1952-54 döneminden dersini almış bir İhvan vardır karşımızda. Meşruiyetten ayrılmamaya kararlı olmaları bu yüzdendir. Tarihten ders almak böyle zamanlarda önemlidir.

18 Ağustos 2013

3 Comments

  • salih zeki ilgün

    18 Ağustos 2013 at 20:34

    hocam size yalvarıyorum.bu millet bende dahil gerçek tarihine su gibi hasret.bizi kendini tarihçi zannedip seircisine verecek cevabı olmayıp aşağılayan azarlayan kendini beğenmiş megolamanların eline bırakma lütfen.güzel bir ekip ile seyredilen kanalda seyredilen saatler arası doyurucu bilgilerini bizlerle ve bu milletle paylaşın.paylaşınki seyircie açık sorularda alarak tarih programı nasıl yapıldığını bu millete gösterin.sabırsızılıkla bekliyoruz.selam ve dua ile kal hocam.saygılar

    Cevapla
  • gold price

    25 Ağustos 2013 at 06:02

    Mısır’daki devrimci kalkışma dolayısıyla gündemimize giren Müslüman Kardeşler (İhvan’ül-Müslimin) sadece Ortadoğu’nun değil dünyanın en eski, en güçlü, en etkin, en yaygın İslamcı örgütü.

    Cevapla

salih zeki ilgün için bir cevap yazın Cevabı iptal et