• Home
  • Genel
  • İşte o unutturulmak istenen mektup!

İşte o unutturulmak istenen mektup!

İşte o unutturulmak istenen mektup!
28 Eylül 1919 tarihli İrade-i Milliye gazetesinin 2. sayfasını açanlar, hurda bir başlıkla karşılaşıyorlardı. Önce bu kısacık metni okuyalım: “Üç general ve müteaddid küçük rütbeli zâbitandan mürekkeb Amerikalı General Harbord’un riyâseti altındaki hey’et, şehr-i hâlin 21. günü Sıvas’a muvâsalat etmiş ve bir gece kalarak Erzurum’a hareket etmiştir.

Mustafa Armağan

Mustafa Armağan
________________________________________

“Senatoya mektup”, Hoover Enstitüsü’ndeki imzalı nüsha. “Sivas’tan Amerikay’ya mektup, ABD Senatosu’nun yayınladığı nüsha.
“Üç general ve müteaddid küçük rütbeli zâbitandan mürekkeb Amerikalı General Harbord’un riyâseti altındaki hey’et, şehr-i hâlin 21. günü Sıvas’a muvâsalat etmiş ve bir gece kalarak Erzurum’a hareket etmiştir. Erzurum muhâbir-i mahsusumuzdan aldığımız haberde General Harbord heyetinin Erzurum’a vâsıl olduğu bildirilmektedir.”
Üç general ve çok sayıda küçük rütbeli Amerikan subayı 1919 Eylül’ünde Sivas’da ne aramaktadırlar sahiden de?
General Harbord Sıvas’ta Mustafa Kemal Paşa ve Rauf Bey’le görüşmüş, oradan Erzurum’a geçmiş ve Kâzım Karabekir tarafından karşılanmıştır. Hem de ne karşılama? Kâzım Paşa, Amerikalı misafirleri davul zurnayla karşılatmış, halk oyunları bile oynatmıştır karşılarında.

Karşılayanların ellerinde bazı dövizler özellikle göze çarpmaktadır. Mesela şöyle şeyler: “Vive l’art. 12 des Principles de Wilson” (Yaşasın Wilson Prensipleri’nin 12. maddesi), “Wilson Prensipleri, madde 12”. Wilson Prensipleri mi? Hem de Erzurum’da, Erzincan’da hükümet dairelerinin kapılarına asılan yazılardan bahsediyoruz, öyle mi? Üstelik de Fransızca dövizler? (Tabii henüz İngilizcenin istilası başlamamıştır o yıllarda.)
Peki nedir Anadolu’yu bu kadar heyecana boğan Wilson Prensipleri ve pankart açtıran 12. madde meselesi?
1913’ten 1921’e kadar iktidarda kalmış olan ABD Başkanı Wilson daha çok 8 Ocak 1918’de ilan ettiği ’14 Prensibi’yle tanınır. Wilson Prensipleri diye bilinen bu maddelerin 12’ncisi, Osmanlı topraklarında Türk çoğunluğun yaşadığı bölgenin Türklere bırakılmasını istemiş, bu da Misak-ı Milli’nin hukukî tutamağını oluşturmuştur. Yani Misak-ı Millî bile Wilson Prensipleri’nin bir sonucudur. Etkisi o kadar büyük olmuştur
Milli Mücadele üzerinde.
Birinci Dünya Savaşı’ndan toprakları parçalanarak çıkmış ve Mondros Mütarekenamesini zorla imzalamak zorunda kalmış bir Osmanlı Devleti için Wilson Prensipleri’nin değeri tartışılmaz, çünkü hiç değilse Türklerin hayat hakkını tanıyan uluslararası bir tutamaktır. Aynı şey, Milli Mücadele kadrosu için de geçerlidir. Bu yüzden 12. madde gerek İstanbul hükümeti için, gerekse Sivas Kongresi ve sonrasında kurulan TBMM hükümeti için cankurtaran simidi gibi görülmüş, işte bu yüzden Harbord heyeti şenliklerle karşılanmıştı.
İyi, hoş da, Gazi Mustafa Kemal, gerek Harbord’la konuşmalarını, gerekse Sivas Kongresi’nde Amerikalı gazeteci Brown’la olan görüşmelerini Nutuk’da anlatmıyor mu zaten? Söylediklerinizin neresi gizli saklı? Bilinmeyen ne var burada anlamadım?
Bir konferans salonundan yükselen bu dikkatli itiraz düşündürücüydü gerçekten de. Öyle ya, Nutuk’u, hele hele Kâzım Karabekir’in, Rauf Orbay’ın hatıralarını, Sıvas Kongresi Tutanakları’nı okuyan bir dikkat bu ayrıntılara hemen vakıf olabilirdi.
Gelgelelim Sıvas Kongresi’nde asıl önemli olan bir nokta nedense es geçilir. Bir gazeteci görüntüsü altında gelen istihbaratçı Louis Edgar Brown, Sıvas Kongresi başkanlığından ABD Kongre’sine yazılan bir mektuba kuryelik de yapmıştır. Başkan Mustafa Kemal, yardımcısı Rauf Bey, İsmail Fazıl Paşa, İsmail Hami (Danişmend) ve M. Şükrü isimli diğer bir kâtibin imzalarını taşıyan bu mektup, ABD Senatosu’ndan, bir heyet gönderip Anadolu’daki durumu yerinde incelemesini rica etmektedir. Yazılış tarihi 9 Eylül 1919’dur. Zaten General Harbord’un sebeb-i ziyareti, bu davettir.
Ancak Nutuk’ta geçen şu ifade kafaları karıştırmıştır:
Kongre divan riyasetinin [başkanlığının] imzalarıyla bu yolda bir mektup tesvid olunduğunu [müsveddesinin hazırlandığını] hatırlıyorsam da, bu mektubun gönderilebilip gönderilmediğini pek iyi hatırlamıyorum. Esasen bu mektuba suret-i mahsusada [özel olarak] ehemmiyet atf etmiş değildim.
Mektupta istenilen inceleme heyeti geldiğine ve bu heyet de Harbord heyeti olup Sıvas’ta Mustafa Kemal’le rûberû (yüzyüze) görüştüğüne göre, mektubun gönderildiğinden nasıl şüphe edilebilir? Bu mektubun gönderilip gönderilmediği konusunda uzun bir süredir tereddütler vardı. Ancak burada hem ABD Senatosu’nun yayınladığı halini, hem de Brown’ın Hoover Enstitüsü’ne teslim edilen evrakı arasından çıkan imzalı bir kopyasını yayınlayarak bu tartışmaya son veriyoruz. Artık o unutturulmak istenen o mektup elimizde. Bundan sonra mektubun anlamını tartışmaya başlayabiliriz.

18 Şubat 2007, Pazar

Bir yanıt yazın