• Home
  • Genel
  • Kolomb Amerika’nın ilk değil, son kâşifidir

Kolomb Amerika’nın ilk değil, son kâşifidir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Latin Amerika Dinî Liderler Zirvesi’nde yaptığı konuşma haftaya damgasını vurdu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan mealen “Müslümanlar Amerika kıtasına Kolomb’dan 314 yıl önce, 1178 yılında ulaştı, Kolomb daha Amerika’yı keşfetmeden İslam dini kıtada yayılmıştı” demiş ve Kolomb’un ‘hatıraları’nda Küba kıyılarında dağın tepesinde bir caminin varlığından söz edildiğini, o caminin yeniden yapılması için gerekeni yapmak istediklerini ifade etmişti.

Normal zamanlarda olsa muhafazakâr çevrelerden pek çok olumlu tepki gelmesi gerekirdi buna. Tam tersine dalga geçenleri, cami yapılmaya kalkılsa Havanalı puro işçileriyle protesto edecek kadar karmaşık bir ruh haliyle tepkiler verenleri gördük.

Kristof Kolomb’un Cenova’da doğduğu söylenen ev.

Halbuki Vikinglerden Kızıl Eirik keşfetti diyenler de var, 1421’de Çinli Müslüman Amiral Zeng Ho’nun devasa gemilerle Amerika kıtasına gidip bir süre kaldığını iddia eden Gavin Menzies gibiler de. Öte yandan Muhammed Hamidullah gibi bir âlimin “Kolomb’dan çok önce Müslüman denizcilerin ve Arap köle kaçakçılarının defalarca Amerika ile ilişkileri olmuştur.” tespiti, ABD’li tarihçi Leo Wiener’ın “Afrika ve Amerika’nın Keşfi” (Africa and the Discovery of America) adlı kitabındaki Kızılderili (yerli) lisanlarında bazı Arapça kelimelerin ne aradığıyla ilgili soru işaretleriyle birlikte düşünülürse önümüze yeni bir perspektif açılacaktır.

 

Nevada’da Ateş Vadisi’nde keşfedilen 650 yıllarına ait Arapça bir kaya yazısı. Kûfi hatla Hamid yazıyor.

Hatta Fountain Magazine adlı bilimsel derginin 2007 tarihli 58. sayısında Salih Yücel’in Batılı kaynakları (özellikle Barry Fell’i) İslam’ın Kolomb’dan 800 küsur yıl önce, daha Hz. Osman zamanında Amerika kıtasına ulaştığını yazdığını görürüz.

Velhasıl Kristof Kolomb Amerika’nın ilk değil, son kâşifidir.

 

“Şirin bir cami”

İslam bilim tarihinin eline su dökülemeyecek üstadı Prof. Dr. Fuat Sezgin’in “Amerika’nın Müslümanlar tarafından Kristof Kolomb’dan önce keşfi” başlıklı taş gibi makalesini ne yapacağız? İnsanların Amerika’ya ulaşmasının üç aşamada gerçekleştiğini söyleyen Sezgin, “İnsanlar eski dünyadan başlangıcı bilinmeyen bir çağdan beri zaman zaman tesadüflerle okyanusun içindeki büyük kara parçasına ulaştılar. Bu günümüzde kabul edilen bir gerçek.” diyor ve arkasından şöyle yazıyor: “Müslümanlar en geç 10. yüzyılın ilk yarısından itibaren İberik yarımadasından ve Batı Afrika sahillerinden sayısını bilemeyeceğimiz defalar okyanusun karşı sahiline, batıya yelken açarak ulaşmaya çalıştılar. En geç 15. yüzyılın başında büyük kara parçalarına ulaşmış, dönmüş ve bunu çok defa tekrar etmiş olmaları lazım.”

Prof. Sezgin, Kolomb ve Macellan’ın Amerika’ya “ellerine geçen İslam dünyasının haritalarıyla ulaştı”klarının da altını çizmeyi ihmal etmiyor. Ona göre bu iki kâşif “Müslüman seleflerinin üstlendikleri işi büyük bir çalışkanlık ve gayretle geliştirdiler.” Yani Kolomb’un yolculuğunda can simidi gibi sarıldığı haritası bile Müslümanların eseriymiş.

Massachusetts eyaletinde 1787 yılında bir yol kazısı sırasında bulunan Arapça yazılı paralar. Harvard College Kütüphanesi’nde yapılan incelemede 8. veya 9. yüzyıla ait Semerkand dirhemleri olduğu tespit edilen paraların üzerinde La ilahe illallah Muhammedun Resulullah ve Bismillah yazılı.

Öte yandan Kolomb’un “Seyir Günlüğü”nde Küba’daki ‘cami’ meselesi şöyle geçer:

“29 Ekim 1492- Amiral (Kolomb) adını San Salvador koyduğu ırmakla limanın konumuna değiniyor. Pena de los Enamorados (Gırnata yakınındaki sivri dağ) kadar yüksek, güzel dağlarla çevrili olduğunu söylüyor. Bu dağlardan birinin doruğunda küçük bir camiye benzer bir çıkıntı var.” (Seyir Defterleri, Çev.: Sait Maden, 1999, s. 57.)

Metnin İspanyolcasındaki ‘şirin bir cami’ ifadesinin (“una hermosa mezquita”) Türkçe çeviride buharlaştığına dikkat edelim! Merak edenler için İngilizce çevirisini de yazıyorum: “One of the mountains he sees has a further peak on the top of it which he compares to a pretty mosque.”

Kolomb’un gördüğü ‘şirin bir camiye benzer şey’ bir yanılsama mıydı yoksa son günlerini bizzat müşahede ettiği Endülüs medeniyetinin çil çil kubbeleri mi gözünün önüne gelmişti o sırada, bilinmez. Yoruma açıktır.

 

Kolomb Yahudi miydi?

6 Mayıs 2006 tarihli Zaman’da Kolomb’un Hindistan’a (son nefesine kadar Amerika’ya çıktığına inanmamıştı zira) Kudüs’ün Müslümanlardan kurtarılmasını finanse etmek amacıyla gittiğini yazmıştım. Hem kendisi zengin olacak, hem de gemiler dolusu altınla dönerse Kralı Kudüs’ü geri almaya ikna edecekti. Yola çıkışının bir başka sebebi de G. R. Crone’un “Doğunun Keşfi” (The Discovery of the East, London: 1972) adlı kitabında vurguladığı gibi batıya giderek Prester John dedikleri efsanevî Hıristiyan Kralına ulaşmak, böylece aralarına girmiş bulunan Müslüman seddini bertaraf etmekti.

Filosu yola çıktığında takvimler 3 Ağustos 1492’yi göstermekteydi. Bu tarih İbrani takviminde İmparator Titus’un Kudüs’ü ele geçirmesinin yıldönümüne (9 ab) rastlıyordu. Yas ve oruç tutardı Yahudiler o gün. Kolomb ertesi sabah şafak vakti yola çıkmıştı. Avrupa’daki Yahudiler için Yeni Zion arayışının bunda payı olduğunu düşündüğünden Pierre Carnac Kolomb’u “İsrailoğullarının 23. Büyük Peygamberi” ilan edecekti (L’Histoire Commence a Bimini, Paris: 1973).

Kolomb’un aslında hiç de beklendiği gibi görkemli bir akıbeti olmamıştı. Vali yapıldığı 3. seferinden dönüşte köle ve altın kavgasına tutuştuğu yakınları tarafından Krala şikayet edilince zincire vurularak hapse atılmış, neden sonra af çıktığında son kez yelken açmıştı sevgili sömürgesine. Dönüşünde Kral hazretleriyle görüşmek için uğraştı durdu ama kimse yüzüne bakmadı. 20 Mayıs 1506 günü Uruc Yortusu arifesinde öldüğünde ne Avrupa’nın, ne de dünyanın ruhu duymuştu.

El Salvador’da Corinto bölgesindeki bir mağarada keşfedilen bir kaya. Üzerinde “Malaka Haji mi Malaya” yazılı. Yazının 13. yüzyıla ait olduğu tespit edilmiş. Muhtemelen Güney Amerika’ya Endonezya civarından Müslümanların ulaştığını gösteriyor (Fountain Magazine, 58, 2007).

Mezarı nerede?

Nâşı Valladoid’deki bir manastırda tabut içinde tam 3 yıl bekletildi. Sonra Sevilla’da La Cuevas Manastırı’na nakledildi,16. yüzyılda da Amerika’daki Hispaniola adasına. 1795’te ada Fransızlara devredilince bu defa Küba’ya postalandı. 1898’de Kuzey Amerikalılar Küba’yı işgal edince Kolomb’un kemiklerine yine Sevilla’ya yol göründü. Ancak 1877’de Küba’daki bir araştırmada yanlışlıkla onunkiler yerine başka birinin kemiklerinin gönderildiği fark edildi! Şimdi iki mezarı var. (Küçük kalıntılarını Cenova alınca, üç.) Lakin Kolomb hangisinde yatıyor son uykusunu? Bilen yok. Amerika’yı bulurken kaybolmamış ama toprağın altında kaybolmuştu koca kâşif!

23 Kasım 2014, Pazar

Bir yanıt yazın