• Home
  • Genel
  • Milli Mücadele’nin Fikir Mimarı ve Yitik Kahraman Kazım Karabekir

Milli Mücadele’nin Fikir Mimarı ve Yitik Kahraman Kazım Karabekir

Milli Mücadele’nin Fikir Mimarı ve Yitik Kahraman Kazım Karabekir

Mustafa Armağan, Kurtuluş Mücadelesi ve sonraki 20 yılın otopsisi yapıldığında karşımıza çıkan en enteresan gerçeklerin kahramanı Kazım Karabekir’i ve dönemindeki çelişkileri anlattı.

 Türkiye Diyanet Vakfı ve Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği (ESKADER)’in işbirliği ile Türkiye Kitap ve Kültür Fuarı Etkinleri kapsamında gerçekleştirilen ‘Beyazıt Ramazan Sohbetleri’, araştırmacı yazar Mustafa Armağan’ı konuk etti. Armağan, bugünün siyasî ve hukuk manzarasının kilit noktasını oluşturan Millî Mücadele öncesi ve sonrasındaki gelişmeler ışığında, “Kazım Karabekir’in Gözünden Yakın Tarihimiz” konulu sohbetini, kalabalık bir dinleyici kitlesi eşliğinde gerçekleştirdi.

 ÇELİŞKİLER VE TARİHİ GERÇEKLER

Sözlerine; “Kazım Karabekir, 1923 yılında İstiklâl Savaşı dönemi ve sonraki birkaç yıl, gazete, dergi ve posterlerde karşılaştığımız fotoğraflarında Mustafa Kemal’den sonra gelen “ikinci adam” olarak görürürsünüz. Ancak 1922-23 yılları arasında neler oldu da; 1925 ve 26 yıllarında idamla burun buruna geldi, Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Rauf Orbay’ın mahkûmiyetlerini ve idamları gördük?” diyerek başlayan Armağan, o kritik devir içerinde Kazım Karabekir ve arkadaşlarının, askerî alandaki konum ve şöhret bakımından çok güçlü olduklarını, bu nedenle idamın gerçekleştirilemediğini dile getirdi ve “1926’da karşımıza çıkan tablo, İstiklâl Savaşı kahramanlarının yargılanış yıllarıdır ve Kazım Karabekir bu sürecin ardından bir kenara itilmiştir.” dedi.

 “Kim haklı?” tartışmalarının temelinde asıl itibariyle 1950’lere dek Türkiye’de hatırât yazılmaması bulunduğuna dikkat çeken Mustafa Armağan, tarihî bilgileri yaşayanlardan birebir öğrenenememiş olmanın, Türkiye için büyük yanılgılar üzerine yeni bir tarih yazılmasına zemin oluşturduğunu kaydetti. Yayınlanmayan hatırâtlardan en önemlisinin Kazım Karabekir’in yazdıkları olduğunu hatırlatırken basılmasından kısa bir süre sonra tamamının yakılarak yok edildiğini, yıllar sonra evinin tavanarasından çıkan el yazması nüshasının bulunmasıyla pek çok gerçeğin açığa kavuştuğunu dile getirdi.

 MİLLİ MÜCADELENİN İLK ADIMI…

 “Kazım Karabekir kim?” sorusunu; “1918’de Kafkas Cephesi’ne atandı. İki kolordudan birinin komutanıydı. Kafkas harekâtına girişti ve başarılı oldu. Türk ordusunu sınır ötesi operasyonlarda muzaffer kıldı. Güneyde kaybedilen topraklar, Kafkasya’da kazanılanlarla telafî ediliyor ve denge korunuyordu. 1918 Mondros Mütarekesi sırasında Tebriz’de harekât yürüttü. Yenilmiş komutanlarla birlikte İstanbul’a çağırıldı ve İsmet Paşa ile bir görüşme yaptı. Kurtuluş için ilk düşüncesi, Doğu şehirlerini İngilizler’in terhis etmesi tehlikesini gördüğünden doğudaki orduyu komuta etmenin mecburî olduğu gerçeğiydi. Ama İnönü, buna sıcak bakmadı. Vahdettin bile bu çözüm için Kazım Karabekir’e güveniyordu. Ama Doğu’ya gitmek konusunda yalnız kalmıştı. Mustafa Kemal dahi İstanbul’da kalmak taraftarıydı.” diyerek yanıtlayan Armağan, Millî Mücadele’nin başlangıç tarihinin 19 Nisan 1919’da Kazım Karabekir’in Trabzon’a çıkışı olduğunu vurguladı. Erzurum Kongresi’ni düzenleyen kişi olduğuna, Mustafa Kemal ile İsmet İnönü’ye karşı kaybedilen güvenin sağlanmasında söz sahibi olanların başında geldiğine ve buna rağmen yıllarca Erzurum Kongresi tutanaklarının yayınlanmadığına dikkat çekti.

 Kazım Karabekir’in, meclisin kurulması esnasında Ermeni işgali altındaki Doğu bölgelerindeki katlima kayıtsız kalmayarak sorunu çözmek istediğini, ancak resmi emrin gecikmesi yüzünden kendi insiyatifi ile hareket ettiğini ve bu yüzden ileriki zamanlarda Mustafa Kemal’in, “Sen kendi kafanla iş yaparsın, İsmet benim dediğimi yapar” yorumunda bulunduğunu aktardı.  Doğu’ya giderek Kars’ı Ermeni zulmünden kurtardığını, Ermeniler ile silahlarına el koymak ve Serv Anlaşması’ndaki imzalarını geri çekmeleri karşılığında ateşkesi kabul ettiğini, bu hareketinin ne kadar önemli bir liderlik vasfı barındırdığını gözler önüne serdiğine dikkat çekti. Ama bu sürecin hemen ardından dışlanmaya başladığını, çok istediği halde Lozan’a gönderilmediğini ve gidişattan memnun olmadığını belirterek “Lozan Antlaşmasını İngilizler’in imzalaması için hilafetin kaldırılarak tekke ve zaviyelerin kapatılması ve şeyhülislâmların görevden alınması gibi köklü değişikliklerden taraf olmadığını görüyoruz. Çünkü Kazım Karabekir her zaman manevî dinamiklerin korunmasından yana oluyor. Böylelikle CHP’de bölünmeler başlıyor ve Kazım Karabekir, silah arkadaşlarını da yanına alarak lideri olduğu yeni bir parti kuruyor. (Terakkiperver Cumhuriyet Partisi) Başta kabul gören bu oluşum, sonrasında yargılanmasına sebep oluyor” dedi.

 BEYAZIT’TA ‘KAZIM KARABEKİR GERÇEĞİ’Nİ ANLATMAK…

 Partisinin kapatılma sürecinde, “Bu partiyi biz emirle kurmadık ki, emirle fesh edelim. Kapatma kararını ancak kongre verebilir” sözleriyle kendini savunduğuna dikkat çeken Armağan, “İslâm’a hürmetlerinden dolayı partinin kapatılması istendiği açıkça belirtirmiştir. 1925’te İstiklâl Mahkemesi’nde yargılanarak siyasî yasaklı olur. Oysa ki Sarıkamış’ta ilk anaokulunu bile o kurmuştu. Herşeye rağmen evine çekilince boş durmadı ve bugünü aydınlatacak ipuçlarının çok zor şartlarda da olsa bize ulaşmasını sağladı” diyerek Kazım Karabekir gibi iman gücü, liderlik vasıfları üstün olan bir insanı bu ülkeden mahrum etmenin büyük bir vebal olduğuna dikkat çekti. Bu ülkede Kazım Karabekir adının hala yaşamakta ve yaşatılmakta olduğunu, bugünkü normalleşme sürecinde hakettiği ve zaten sahip olduğu itibarın kendisine yeniden teslim edildiğini ve yazdıklarının tarih kitaplarına girmesi gereken gerçekler olduğunu belirterek “Normalleşmeye başladığımızdan olsa gerek, Beyazıt’ta böyle bir konuşmayı yapabiliyorum” dedi ve sözlerini noktaladı.

Beyazıt Ramazan Sohbetleri için Pazar günü Prof. Uğur Derman, saat 18.00’de Beyazıt Camii bitişiğindeki sohbet çadırında olacak.

 

4 Comments

  • HÜSEYİN

    5 Mart 2012 at 16:02

    s.a mustafa abi
    ben sizlerin, peygamber efendimiz SAS ve osmanlı VB ECDATLARIMIZ VE ATALARIMIZI KARALAYANLAR ASLINDA BİZİM DİNİMİZLE MÜCADELE EDİYORLAR. VE BUNLARIN KARŞISINA GEÇİP GEREKLİ CEVAPLARI KENDİLERİNE VERİLMEDİĞİNDEN TOPLUMUMUZ VE ASIMIN NESLİNİN AKLI KARIŞIYOR.BEN BU İŞTEN ENFAZLA MUZDARİP OLAN VE ÜZÜLEN KİŞİLERDEN BİRİYİM.KİŞİSEL FİKRİM SİZ VE SİZİN GİBİ TARİHÇİLERE BU KİŞİLERİN KARŞISINDA DURMANIZ VE GEREKEN CEVAPLARI ANINDA VERMENİZ GEREKİYOR VEYA BUNLARA MEYDANI BOŞ BIRAKMAMANIZI BEKLİYORUM.
    BEN OSMANLI TARİHİ ALANINDA YÜKSEK LİSANS YAPMAYI DÜŞÜNÜYORUM BANA MAİL YOLUYLA CEVAP VERİRSENİZ ÇOK MEMNUN OLURUMİSTERSENİZ CEP TELEFON MUMARAMDAN BANA ULAŞIRSANIZ DA MEMNUN OLURUM 05467616156
    ALLAHIN SELAMI ÜZERİNİZE OLSUN

    Yanıtla
  • tarihci

    27 Mayıs 2012 at 15:07

    Hocam kitaplarınızı uzun bir süredir okuyorum. Özellikle köşe yazılarınızdaki çarpıcı iddalarınızı daha fazla kaynakla desteklerseniz girdiğim tartışmalarda bana kolaylık sağlamış olacaksınız. Allah yardımcınız olsun..

    Yanıtla
  • öğrenci

    24 Haziran 2012 at 18:22

    hocam,tarihçi arkadaşımızı bu konuda destekliyorum yazılarınızı bıraz daha fazla kaynakla desteklersenız benim de girdiğim tartışmalarda bana da kolaylık sağlayacak:)…

    selametle…

    Yanıtla

Bir yanıt yazın