• Home
  • Genel
  • Mimar Sinan’ın kafatası nerede?

Mimar Sinan’ın kafatası nerede?

Dün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nca Süleymaniye Camii avlusunda düzenlenen Mimar Sinan’ı anma töreni yapıldı. 9 Nisan tarihi aynı zamanda Türkiye’de Mimarlar Günü olarak da kutlanır.

Gerçi bu 9 Nisan tarihi neden ve nasıl seçilmiştir? Tam olarak bilmiyoruz, zira bildiğimiz Mimar Sinan’ın sadece vefat yılı. Ayı ve günü ise belli değil. Yine de eserlerini 365 gün kullandığımız dâhi mimarımızın bir günlüğüne de olsa hatırlanmasına vesile olması hasebiyle sesimizi çıkarmıyoruz. Varsın tarih yanlış olsun ama Sinan’ın adı ve ebedî mesajı kulaklarda baki kalsın.

Bu yılki “Sinan ihtifali”ne ise katılım üst düzeydeydi. Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı başta olmak üzere pek çok bakan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu da katılanlar arasındaydı. Başbakan Davutoğlu zengin muhtevalı konuşmasında Mimar Sinan ve Süleymaniye üzerinden önemli mesajlar verdi. Ayrıntılarını bugünkü gazetede okuyacaksınız. Başbakan’ın beni heyecanlandıran, Mimar Sinan’ın ikramına layık olma çağrısı ve “İstanbul’da taş üstüne taş koyarken bin kere düşüneceğiz” mesajı oldu.

Başbakan’ın “Şimdi seferberlik vakti, Mimar Sinan’ın hakkını verme vaktidir” cümlesini bir kenara not ederken asıl sürpriz sonda geldi. 1935 yılında devrin ırkçılığa yelken açmış yöneticileri tarafından Mimar Sinan’ın Süleymaniye Camii’nin gölgesindeki kabrinin açılıp kemiklerinin çıkarıldığı, kafatasının bir müzeye konulmak üzere mezarından alındığı ve sonradan kaybedildiği bilgisini naklettikten sonra “Tarihimizdeki bu kara lekeyi temizleme görevini yerine getireceğiz” derken müsteşarına da bu olay hakkında bir inceleme başlatma talimatını verdiğini de üzerine basa basa ifade etti.

Tabii birden hatıralarım sağıldı hafızama. İyi hatırlıyorum, 1998 yılıydı. Dimitri Kitsikis’in Türk-Yunan ilişkileri üzerine yazdığı Tencere Dibin Kara adlı ilginç kitabını okuyordum. Bir dipnot dikkatimi çelmeledi: 1935 yılında Mimar Sinan’ın mezarı “Türk” olup olmadığını tespit için bir heyet tarafından açılmış ve “Türk” olduğu tespit edilince de memnuniyetle kapatılmıştı.

Soluğu Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nda almış ve eski gazete koleksiyonlarının sayfalarına dalmıştım. Gerçekten de dâhi mimarımızın mezarı açılmış ve kemikleri “incelenmişti”. Bu arada her gazete karıştıran araştırmacı gibi yeni bilgilere de ulaştım.

Mesela mı? Mesela 5 Ağustos 1935 tarihli Akşam gazetesindeki şu haber gibi:

 

 


Mimar Sinan Türk mü? araştırması

“Büyük Türk mimarı Sinan’ın kafatası mezarından çıkarılmıştır. Kafatası antropoloji müzesinde saklanacaktır. Kafatası üzerinde yapılan tetkikatta bunun brakisefal yani yassı yuvarlak olduğu görülmüştür. Bütün Türkler brakisefal olduklarından büyük mimarın yalnız kültür itibariyle değil, ırk itibariyle de Türk olduğu bir kere daha meydana çıkmıştır.”

Peki aynı 5 Ağustos günü Cumhuriyet gazetesi ne yazmış, şimdi ona bakalım:

“Süleymaniye’de büyük Türk mimarı Sinan’ın mezarında araştırmalar yapılmış, Mimar Sinan’ın kafatası çıkarılmıştır. Koca Mimarın kafatası sağlam ve bozulmamış olarak bulunmuştur.”

Bugün solcu ve enternasyonalist geçinen Cumhuriyet gazetesi o günlerde ırkçılığın doruklarında gezinmektedir. İşte Cumhuriyet’in o ırkçılık kokan cümleleri:

“Koca dâhinin kafatası üzerinde yapılan tetkikat, büyük Mimarın yalnız kültür itibariyle değil, ırk noktasından da Türk olduğunu göstermiştir.

Türkler ırk itibariyle Brakisefal, yani yassı yuvarlak kafalıdır. Mimar Sinan’ın kafatasının muayenesinde bu büyük başın da Brakisefal olduğu meydana çıkmıştır.”

Cumhuriyet’in haberinde Mimar Sinan’ın artık Türk olduğu ispatlanmış olan(!) kafatasının Antropoloji Müzesi’nde muhafaza edileceği kaydı da yer almaktaydı.

Durun, bitmedi.

Bu çağdaş(!) gazetemizde Kültür Bakanlığı’nın (bugünkü Milli Eğitim Bakanlığına o tarihte bu sözde Türkçe isim verilmişti!) bir genelgesi de yer alıyordu. Bu ırkçı yöntemlerin hangi noktaya ulaştığını gösteren ve öğretmenlere gönderilen genelgede (tamim) onlardan “eski mezarlardan çıkacak olan Selçuk ve Danişmend oğullarına aid kafataslarını İstanbul’da Antropoloji Müzesi’ne göndermeleri istenmekteydi.

 

Mimar Sinan, Kanuni’nin cenaze töreninde.

 

İyi de diyoruz, İstanbul’da bir Antropoloji Müzesi yok ki? Müze kuruldu mu? Hayır. Peki kafatası mezarına geri konuldu mu? Onu bilen hiç yok.

Yalnız İbrahim Hakkı Konyalı’nın, Mimar Koca Sinan üzerine yazdığı kitapta geçen, mezarı 1940’ların başında restorasyon maksadıyla yeniden açıldığında içinde kafatasının olmadığı ipucu var elimizde. O kadar.

Kafatasları müzesi?

Fakat bir başka gazetedeki haber meselenin daha vahim bir boyutun seriyor ortaya. Meğer diğer kemikleri mezarına iade edilirken Sinan’ın kafatası incelendikten sonra alıkonulmuş. Bunun haberini ise 8 Ağustos tarihli Türk Dili gazetesinde buluyoruz. Buna göre “Büyük Mimarın kafatası Antropoloji müzesinde saklanacaktır.”

Yani kurulmamış, daha kurulması düşünülen bu müzede saklanmak üzere Mimar Sinan’ın kafatası mezarından çıkarılıyor, fakat ortada müze yok. Dahası müze için Selçuklu, Danişmend oğulları gibi Türk hanedanlarının öğretmenlere toplatılan kafataslarının da nerede saklandığını merak ediyoruz.

Onun cevabını ise 6 Ağustos tarihli Akşam gazetesi veriyor:

Toplanan kafatasları şimdilik Türk-İslam Eserleri Müzesi’nde saklanmakta olup kurulması düşünülen müze açılınca oraya nakledilecektir.

Böylece Mimar Sinan gibi göğe koyamadığımız dâhimizin kafatasına yeri de çok görmüş olduğumuz sonucu çıkıyor ki, bununla ne kadar iftihar etsek azdır!

Eğer Cumhuriyet fazilet ise Mimar Sinan’ı mezarında idam etmek gibi bir şenaate imza atanların teşhiri ve ilk kez 18 yıl önce gündeme getirdiğim bu hazin meselenin bir an evvel aydınlatılması gerekir. Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun talimatının hiç olmazsa bu noktada bizi aydınlatacak bir adımın başlangıcı olacağına inanıyorum.

Şimdi yandaki gazete kupürlerine bakıp derin derin iç çekelim ve “Ne devirlermiş yahu! Irkçılıklarından Mimar Koca Sinan’a mezarında bile rahat vermemişler” diyelim. Elimizden gelen başka bir şey yok zira.

Bir yanıt yazın