Burada yatan askerlerin şehîd
düştükleri muhârebe öyle mu’azzam
bir zaferle nihâyet bulmuştur ki, netîcesinde
Bursa ikinci def’a fethedilmiş ve kadîm
Osmânlı hükûmeti nihâyet bularak yerine
Hükûmet-i Cumhûriyemiz
te’essüs etmiştir. Bu şehîdler bu eserlerin
âbide-i mefharetidir. Mukaddes rûhlarına Fâtiha.
19 Muharrem 1341- 11 Eylül 1338[1]
Yukarıdaki satırlar, Bursa’da Tophane semtinde bulunan Osman Gazi türbesinin caddeye bakan tarafındaki Şehitler Anıtı’nda yazılıdır. Bursa’nın kurtuluşu, daha doğrusu Yunanlılardan “istirdadı”, yani geri alınması sırasında Hacivat Köprüsü civarında şehit olan 11 Mehmetçiğin mezarı da orada bulunmaktadır.
Zaten gayet basit bir dille yazılmış olan bu kitabeyi bugünkü dile aktarırsak karşımıza yaklaşık olarak şöyle bir metin çıkar:
Burada yatan askerlerin şehit düştükleri çarpışma öyle büyük bir zaferle son bulmuştur ki, sonucunda Bursa ikinci defa fethedilmiş ve eski Osmanlı hükümeti son bularak yerine Cumhuriyet Hükümetimiz kurulmuştur. Bu şehitler bu eserlerin övünç anıtıdır. Kutsal ruhlarına Fatiha.
Şehitler Anıtı dört ayrı kademeden meydana gelmektedir.
Birincisi, kaide kısmıdır ve iki renkten mermer bloğun üst üste konulmasıyla meydana gelmiştir.
İkinci kademe, bunun üzerine konulan kitabenin bulunduğu beyaz mermerden kısımdır. Birincisine göre daha dardır. Güney cephesine rik’a yazı ile hak edilmiş bulunan (sadece Hükûmet-i Cumhûriyemiz satırı sülüs yazı iledir) kitabenin en başında sağa dönük bir ay-yıldız motifi bulunmaktadır ve baş tarafına bitkisel bir süsleme konulmuştur. Kitabenin yazısı günümüzde yaldız boya ile iyice belirgin hale getirilmiştir.
Üçüncü kademe, daha dar ölçekte tek bir mermer bloktan oluşur ve dört tarafında okla delinmiş hilal motifi yer alır.
Son kademede ise anıtın tepe noktasını işaretlemek üzere iri bir mermi göğe doğru uzanmaktadır.
Üzerinde bir mermi ve dört tarafında hilali delen ok simgesi bulunan ve adeta Osmanlı’dan kurtuluş, hatta intikam çığlıkları atan bu anıtın hangi maksatla, kim tarafından ve ne zaman buraya dikildiği belli değildir.
Özellikle yer olarak Osmanlı Devleti’nin kurucusu Osman Gazi’nin türbesinin başı seçilmesi, anıtı dikenlerin niyetinin saf olmadığı, Osmanlı ile bir sorunları olduğu, garezlerini de bu anıtı dikmek suretiyle gösterdikleri anlaşılıyor.
Şimdi anıtta bulunan simgeleri teker teker inceleyelim.
1. Mermi: Anıtın üzerinde bir mermi vardır. Peki neden mermi kullanılmıştır? Bursa kurtarıldıysa işgalci Yunanlılardan kurtarıldı, Osmanlıdan değil. Üstelik İstiklal Savaşı’nda Hilafet ve Saltanatı kurtarmak uğruna mücadele edildiği açık. TBMM kurulurken tam bir Osmanlı’nın devamı hükümet gibi beyannameler yayınlanmıyor muydu? Bursa Yunanlıların eline düştüğü zaman Mecliste kopan fırtınayı hatırlayın lütfen. Ne içindi o haykırışlar?
2. Okla delinmiş hilal: Hilal, hem İslamiyetin simgesi, hem de eski Osmanlı bayrağında (üç hilal) bulunan bir unsur. (Gerçi Türk bayrağında da yıldızla birlikte yer alıyor.) Hilalin okla delinmiş olması, ‘mermi’ ve ‘ok’la sembolize edilen kurtarıcıların Osmanlı’dan intikam aldıklarını anlatıyor. Peki neyin intikamıdır bu? Yunanlılarla işbirliği yapmışlar diye mi? O zaman 1933’de hiçbir resmi sıfatı bulunmayan, İzmir katliamının baş sorumlusu, sürgündeki Başbakan Venizelos ve hanımını özel konuk statüsünde Ankara’daki kutlamalara çağıranlar kimlerdi? Bebek katili Venizelos’u affedenler, neden zaman kazanmaya uğraşan Osmanlı’yı bir türlü affedememişlerdi acaba?
3. Kitabe: Başlı başına bir skandal ve hata abidesi niteliğindeki kitabe, şehitlerin Yunanlıları değil, Osmanlıları yenerken şehit düştükleri izlenimini uyandıracak bir mana taşımaktadır. Üstelik “Bursa’nın ikinci defa fethi”nden söz edilmektedir ki, adeta bu defa şehir, Cumhuriyet Hükümeti askerleri tarafından Osmanlılardan fethedilmiştir! Böyle iz’ansız ve idraksiz bir el tarafından yazılmış bulunan bu tuhaf kitabenin altına konulan tarih, kitabenin konuluş tarihi değil, şehrin geri alınış tarihidir. Kitabenin Cumhuriyet’in ilanından sonra, muhtemelen 1924 veya sonrasında buraya konulduğu anlaşılmaktadır. Oysa üzerinde 1339, yani 1922 tarihi vardır ama kitabedeki “Hükümet-i Cumhuriyemiz” ibaresi bunu çürütmektedir. Zira Cumhuriyet 29 Ekim 1923’te ilan edilmişti. Yani en az bir yıl sonra.
Sonuç olarak, isteyen bir başka yere dikebilir bu sözde anıtı ama ben ve benim gibi düşünenler onun Osman Gazi’nin türbesinin başına dikilmiş, adeta Osmancık’ı böğründen yaralayan bir mızrak gibi orada durmasını istemiyor. Mutlaka kaldırılmasını istiyoruz. İsteyen alır, başka bir yere diker, onların sorunudur. Benim sorunum, atalarıma yönelen bu hakaretamiz kitabenin ve anıtın ‘oradan’ kalkmasıdır.
O anıt orada durdukça her yıl Osmanlı’nın kuruluş yıldönümünü kutlamak da, Söğüt’te Ertuğrul Gazi şenlikleri düzenlemek de birer gösteriden ileri gidemeyecek, geçmişle aramıza giren bu zehirli mızrak oradan çekilip çıkartılmadıkça yaramızın kanı dinmeyecektir.
[1] Kâzım Baykal, Bursa ve Anıtları, 2. baskı, İstanbul 1982, Taç Vakfı Yayını, s. 173-174.
13 Comments
Ömer
15 Ekim 2010 at 16:21Selamu aleyke. Allah razi olsun bizlere tarihimizi dogru anlattiginiz için.
“Söğüt’te Ertuğrul Gazi şenlikleri düzenlemek de birer gösteriden ileri gidemeyecek”
Artik daha fazlasiniz isteyenin olduguna ben inanmiyorum zaten. Insanlar, geçmisle övünür, onlar gibi olmak ister tabi hepsi dildedir, hepsi sözdedir. Kimse hayatina geçirmiyor, geçireni hor görüyor, çagirani azarliyor.
Gerçekten silkinmek gerek, olan biteni görmek gerek. Dogru okumak (igra) gerek.
V’es-Selam
mesutmete
17 Ekim 2010 at 08:25OSMANLININ TEKRAR DİRİLİŞİ ÜTOPYA MIDIR?Ölmüş müdür ki dirilttelim?Yoksa diri diri gömülmek mi istenilmiştir?Göz göre göre.Sorular sorular,soru sorarak arayıp bulacağız ,gerçeğin peşine düşeceğiz.Koskoca osmanlıyı düşünsel olarak zihnimizde canlandırmaya çalışsak ta beceremiyoruz ki, uygulamada nasıl başarılı olalım?Elimizde olanlarla yola başlayamıyoruz ki,doğrularımıza daha kendimiz bile inanmamışken,inanıp özümseyerek yola devam etmeden, bunu dünyaya nasıl anlatalım..Ortalık, milli olmayan tarihi kakalamaya çalışanlarla doldu taştı.Adamların ekmek kapıları sarsılmaya başladı,son yıllarda.Bir telaşlılar,bir öfkeliler ,dokunulmayanlarına dokunanlar var galiba .Zaman, herşeye muktedir.Göreceğiz bakalım ,tarih kendini aklayacak,kendi kendini gün ışığına çıkartacak; merakla ilgiyle bekliyoruz ömrümüzün yettiği sürede. Ancak, kesin olan, milli olmayan tarihimizin üzerindeki ,dar ,deli gömleğinin dikişleri pıtlamaya başladığı ,düğmelerinin kopmak üzere gerldiği ,sırtından atılan düğümlerinin gevşemeye başladığı.Ülke kalkınması denen kavram, sadece ekonomik alanda değil, sosyal, siyasal, hukuki vb yüzlerce alanın yanısıra, tarih alanında da kalkınma emareleri oluşturmaya işaret ediyor.Kesin olan, bizden sonraki nesillere, 1900- 2000 seneleri arasındaki dönen entrikalarla takılan prangaların, Osmanlıyı kuranların,Türkiye nin gerçek sahiplerinin, yürekten dua ve temennileri ve de insanüstü gayretleriyle, 2000- 2100 senelerinde yaşayanlara bırakacağı yüzbinlerce soru işareti ile kırılacağı. Gerçeğin, güneş gibi herkesi aydıntacağı güzel günler dileklerimle…
osman
18 Ekim 2010 at 13:57öncelikle sitenizi ilk defa ziyaret ediyorum sayın hocam çok saygı duyduğum bir hocamın tavsiyesi üzerine gerçekten çok değerli ilmi bilgileriniz ışığında yanlış bildiğim birçok şeyden,mahrum kaldığım birçok bilgiye engin bilgilerinizin ışık olacağını düşünüyorum.Gayretinizle Milletimizin gerçek tarihine sahip çıkacağından şüphemiz yoktur.
osman bozatlı
22 Ekim 2010 at 13:44bu yazımidır anıtmıdır neyse bunu vali mi beledıye baskanımı kım kaldıracaksa kaldırsın neyi bekliyorlar.mustafa armağan beyi gayretlerinden dolayı desdekliyorum.saygılarımla…
Osmanlı
7 Kasım 2010 at 23:14İnşallah oradan kaldırılır Osman Gazi Bizim İçin çok önemlidir bu anıtın oradan kaldırılması için ne gerekiyorsa yapılsın lütfen saygılar sunarım hocam.
Ali Özbek
15 Kasım 2010 at 08:50Bu anıtın ve kitabedeki yazının en azından düzene sokulması için ne yapabiliriz? nereye başvurabiliriz ? Osmanlı özlemi çeken bir Bursalı olarak çok rahatsız oldum bu durumdan .
başak
9 Aralık 2010 at 16:41Merhaba Mustafa Bey,
Yazınızı okuyunca çok şaşırdım, bu ne öfke! Ben Bursa’da yaşayan ve Tophane parkı girişinde padişahlarımızın türbelerinin yanında İstiklal Savaşı şehtilerimiz için bir anıt dikilmesine olumsuz değil, güzel anlamlar yüklemiş biriyim. Anıtın bir yere gitmesini istemem!
Bana cumhuriyetimizin Osmanlı’nın devamı oluşunun simgesi gibi gelir bu birliktelik. İstiklal Savaşı şehitlerinin o türbeleri ve tüm vatanı yabancı işgalinden korumak için canlarını verdiğini, işgalcilere çiğnetmediğini anlatır sanki. Anıtı dikenlerin de İstiklal Savaşı şehitlerini onurlandırmak istedikleri için getirip Osmanlı Devleti’nin kurucusunun türbesi yanına anıtı yerleştirdiklerini düşündüm hep. Yanılıyor muyum? Belki de. Anıtın üstündeki kitabenin “sorunlu” olduğunun farkındayım. Ben okuduğumda, koca imparatorluğun yıkılıp yeni bir rejimin kurulduğu yıllardaki o karmaşık ortamda Ankara hükümetine yaranmak isteyen birinin yazdığı izlenimini uyandırmıştı. Ama o yalakadan bize ne! Niye kovalım şehitlerimizin anıtını Osman Bey ile Orhan Bey’in yanından?
Mermi, Yunanlılara yönelmiş bir mermiyi simgeliyor kuşkusuz, neden Osmanlı’ya yönelmiş olsun? Ay’lı ok’lu sembolün anlamını bilmiyorum. Zaten Tophane Parkı’nda bir gezintiden dönüşümde sembolle ilgili bir bilgi bulur muyum diye internette aranırken gördüm sizin yorumunuzu. Kusura bakmayın ama bu yazıdaki öfkeli dili de kitabeyi kaleme alanınki gibi sorunlu buldum. Benim böyle güzel anlamlar yüklediğim anıtı hakaret anıtı olarak algılamanıza gerçekten üzüldüm.
mavi nike
18 Mayıs 2011 at 09:05hocam yazdıklarınızı tesadüfen okudum.Yazdıklarınızın haklı oldugunu düşünüyorum çünkü yapılan hiçbir durumun tesadüf oldugunu düşünmüyorum. Türk halkının milli bilinci törpülenmeye çalışılmıştır uzun bir süre kısmen başarılmıştırda, bu gibi durumları gündeme gelmesi bile iyi bir durum bence. Türk gençliginin de bu gibi hakaretleri kabul etmemeleri ve ecdadlarına yeterince saygılı davranmalarını temenni ediyorum.
fatih
5 Ekim 2011 at 10:41Anıttaki yazıya tenkit gereksiz biraz yürekten okuyunuz,o zamanki haleti ruhiyeyi anlamaya çalışınız, lütfen ufak bir zahmet lütfen. Yunanlının İzmir’i işgaline cevaz vermiş olan bir saltanat var, insanlarımız çok şaşkın, kongreler yapılmış sonucu bir Meclis oluşmuş, meclis karar alıyor asker topluyor cephe tutuyor, yunan iç anadoluya kadar ilerliyor ve başarılı,… aman Allahım ne stres ve meclis genel kurmay başkanını değiştiriyor (İnönü gidiyor Atatürk geliyor)……………. Anıtta Yunanla beraber hareket eden Osmanlı’yı yıktık demeleri abes değil.( Önerim: T.C Büyük Millet Meclisi adını T.C Gazi Meclisi yapalım dense yeridir. )
osmanlı
23 Ekim 2011 at 18:04Hocam;
Gerçekten yazılarınızı hayretler içerisinde ve zevkle önem vererek okuyorum. Engin bilgileriniz ışığında bizi aydınlattığıınız ve geçmişini bilmeyen bir neslin yetiştiği, ecdadımızın karalandığı bu dönemde yazdığınız kitaplarınız, söyleşileriniz ve televizyon programlarınızla bizleri aydınlattığınız ve geçmişimizi, ecdadımızı tarafsız bir şekilde önümüze koyduğunuz için RABBİM sizden razı olsun… Bu konu hakkında ki yazınız gerçekten güzel ve tarafsız olduğunuza her zaman kanaat getiriyorum… Başarılarınız devamını dilerim… “Tarihle birlikte düşünmek” için çıktığınız bu uzun yürüyüşte başarılarınızın devamını dilerim… Bizlerde sizinle birlikte yürümeye devam edelim …
hasan yıldırım
6 Ekim 2012 at 22:05osmanlı yadigarı ve hatırasına sahip çıkan muhterem insanlar unutmasın ki; ecadadın medhine ve alkışına mazhar olmanın şan ve şerefini alınlarında ve göğüslerinde ebediyen taşıyacaklardır… gerek siyasi gerek edebi ve tarihi çalışmaların her biri, kendi çapında adeta önce yazılan destanların tarihi yansımasıdır…
eksik ve müşevveş dil hem cehaletten hem de sanırım ecdadın adı anılırken içimde biriken buğuların dışavurumundan olabilir…selam ediyorum bu çalışmalara imza atanları…selam ediyorum ecdadın her hatırasına canhıraşane sahip çıkan kahraman yiğitlere…
Orhan Atak
27 Ocak 2013 at 02:56Merhaba Hocam;
Bu aksam anıtın çevresinin yüksek bir branda ile kapatıldığını gördüm, sanırım temas ettiğiniz abes kısımlar anıttan temizlenecek, müjdeler olsun, size de haber vermek istedim.
Saygılarımla,
Orhan Atak-Bursa
Erdinç AKÇİN
2 Mart 2013 at 02:1726 Ocak Cumartesi günü Osmangazi ve Orhangazi’nin türbelerini ziyaret ederken malüm mermer parçasının bir örtüyle çevrili olduğunu gördüm. Herhalde mermerleri parlatıp, temizleyecekler diye düşündüm. Daha sonra ortaöğretim talebelerini gezdiren bir Beyefendiye (gönüllü rehber olduğunu tahmin ediyorum) biraz sohbet ettikten sonra durumu sordum. Bilgisinin olmadığını söyledi.
28 Şubat Perşembe günü Türbeleri (Osmangazi ve Orhangazi)ziyaret ettikten sonra çıkarken başımı sağa çevirdiğimde bir boşluk gördüm. Mermer bloklar , kaideler, top mermisi yoktu. İnşallah birdaha gelmemek üzere gitmiştir. Akibetini bilmiyorum. Daha önce çektiğim fotoğrafları ve müsait bir zamanda çekeceğim fotoğrafı Hocam’a yollayacağım inşallah.
Bir müjdeli haberde güzel saydam bir malzemenin içine M. Akif ERSOY’un Bülbül Şiir’i yazılarak (iki türbenin arasından geçtikten sonra sol tarafa) dikilmiş. Eskiden orada ülkeleri ve o ülkeye olan yönü, mesafeyi gösteren metal yığını garip bir direk vardı.