Yolun açık olsun Albatros!

Yolun açık olsun Albatros!

Bilim adamları siyasete girmeli mi? Bu soru, yakınlarda yeniden celâllendirdi ortalığı.

Partiler aday adaylarını belirlerken çeşitli meslek sahipleri politikaya soyunuyor: İşadamları, bürokratlar, şarkıcılar, eşraf, topluma söyleyecek sözleri olduğuna inanan akademisyenler vs. Bu arada Yaşar Nuri Öztürk CHP’ye, Mehmet S. Aydın da AKP’ye üye oldu ve tartışmalar başladı. Sevgili köşedaşlarım Ali Bulaç ile A. Turan Alkan da Mehmet Aydın hocanın kürsüyü bırakıp politikaya atılmasını tasvip etmediklerini bildirmek ihtiyacını hissettiler. Sayın Bulaç, hocanın “büyük bir iktidar alanı”ndan “küçük bir iktidar alanı”na, yani tefekkürden siyasete niçin geçiş yaptığını tam olarak anlayamadığını ve üzüldüğünü söylerken, Sayın Alkan da bu kanaate katılıyor ve hocanın yakasında parti rozetindense kurşun kalem görmeyi tercih ettiğini yazıyordu.

Kuşkusuz eleştirilerin haklı oldukları yanlar var. Bilim alanındaki geriliğimiz ortadayken, zaten sayıları bir elin parmaklarını geçmeyen uluslararası çapta değerli akademisyenlerimizin siyasete atılmalarının bilim cumhuriyetimizi zayıflatacağı endişesi tamamen yersiz değil. Lakin bir de meselenin öbür yüzüne bakmak gerekmez mi?

Bir: Siyasetçilik bir meslek değildir, olmamalıdır da. Siyaset, insanların farklı alanlardaki “yatırımlar”ından elde ettikleri birikimleri siyasî alana taşıyıp dolaşıma soktukları bir etkinlik. (Bu “birikim”, maddi bir birikim veya nüfuz birikimi olabildiği gibi, manevî yahut bilimsel de olabilir.) Kamunun yönetimi, ancak bu birikim çeşitliliğinin verimlerine açık tutulduğu zaman toplumsal dokunun siyasete “denge”li bir şekilde yansıdığından söz edebiliriz. Yoksa zaten siyaseti meslek olarak benimsemiş insanların siyaset postlarını işgale devam etmeleri, Duverger’nin deyişiyle, bir tür “seçimle gelen krallar” ortaya çıkartır sadece.

İki: Siyaset mi bilim adamlığı mı? ikileminden sıyrılmanın hazır bir formülü yoktur. Aslında bu, modern dönemde sandığımızdan da çok aydını derinden düşündürmüş zorlu bir ikilemdir. Mesela sosyolog Max Weber, “Meslek olarak Siyaset” ve “Meslek olarak Bilim” adlı konferanslarında bu derin kaygının en bariz örneklerini sergiler. Siyasetin “şeytanla oynamak” olduğunu ve kendi alanlarındaki saflığı bu karanlık alanda bulamayacak olanların bu işe hiç kalkışmamaları gerektiğini ısrarla belirtir. Ne var ki Weber aslında bizzat “modern dünya” hakkında karamsar olduğu için epeyce karanlık bir tablo çizer ve bu yüzden siyaseti şeytanların cirit attığı bir arena olarak tanımlar. Yine de “Bilim adamlığı mı siyaset mi?” sorusuna öyle kolay ve hazır bir cevabı yoktur.

Üç: Bir bilim adamı yahut düşünür, kendi disiplinine ihanet etmeden siyasete atılamaz mı? Yani kulvar değiştirdiğinde birikimini mutlaka “ziyan” mı etmiş olur? Fakültesinde yahut fildişi kulesinde sabit–kadem olmak bir aydın için “kahramanlık” mıdır ki, orayı terk edenleri “hain” statüsüne yerleştirelim?

Dört: Bir aydın mevcut şartlarda yapamadıklarını karar verme mekanizmasının içinde gerçekleştirebilmek ümidiyle, Weber’in bahsettiği şeytanlarla sadece fikir sahasında değil, bizzat siyasetin içinde de mücadele edileceğini göstermek için veya sadece diliyle müdahale edebildiği haksızlıklara artık “eliyle” de müdahale etme imkânına erişmek için girer. (Bu hususta hemen aklıma geliveren bir örnek, ünlü romancı ve düşünür Andre Malraux’nun Fransa’da Kültür Bakanı olarak yaptıklarıdır. 1958– 1969 arasında De Gaulle hükümetindeki bakanlığı sırasında Fransız kamuoyunun ufkunu Avrupa dışındaki, özellikle de Doğu medeniyetlerinin zenginliklerine açmayı başaran Malraux, aynı zamanda ülkesi Fransa’nın Hindiçin’deki emperyalizmini de, İspanya ve Almanya’yı saran faşizmi de aynı yüreklilikle protesto etmeyi bilmişti. Yani siyasete girmek daima siyasîlere yaranmak için taviz vermek anlamına gelmez.)

Beş: Şu veya bu partiden siyasete atılmak tartışılabilir elbette ancak siyaset, toplumun diğer kesimlerine açık olduğu kadar bilim adamlarına veya aydınlara da sonuna kadar açık olmalıdır.

Ben Mehmet Aydın hocaya hayatının bu hiç de kolay geçmeyecek safhasında başarılar diliyorum; onun şahsında dürüst ve ülkesine siyaset kanalından verebilecek “sahih” şeyleri olduğuna inanan bilim adamlarımıza da. Onun gibi güzide değerlerimizin siyasetin nüzul inmiş gövdesine akıl, kalite, renk ve can katacaklarına inanıyorum.

Yeni yolun açık olsun Albatros!

27.08.2002

Bir yanıt yazın