Aldırma Sabahattin Ali Aldırma

“Cumhuriyet dönemiyle ilgili pek çok hatalar oldu, yanlışlar oldu. Nazım Hikmet’i kim hapse attı? CHP. Sabahattin Ali’yi kim öldürttü? CHP.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 9 Şubat 2012 tarihinde Kanal A’da başında bulunduğu partiyi böyle yerden yere vuruyor, düpedüz günah çıkarıyordu. 

Yakın tarihe dair bombaların pimlerinin birbiri ardınca çekildiği günlerdi. Yoğun bir yakın tarih hesaplaşması yapılıyor, bugün konuşulamayan birçok dosya kamuoyunun önüne sofra bezi gibi silkeleniyordu. 

Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından 12 gün sonra Balçiçek İlter, Sabahattin Ali’nin kızı Prof. Dr. Filiz Ali’yi Habertürk’teki Söz Sende adlı programına davet ederek CHP Genel Başkanının bomba etkisi yapan sözlerini sormuş ve şu cevabı almıştı:

Bir gerçeği dile getirdi Sayın Kılıçdaroğlu. Çünkü Sabahattin Ali 1948 yılında öldürüldü. CHP tek parti iktidarı olarak hükümetteydi. (…)Sabahattin Ali’nin CHP iktidarı sırasında öldürüldüğü zaten bir gerçekKılıçdaroğlu’nun bunca sene sonra bir gerçeği dile getirmesi iyi bir şeydir.

O zaman dile getirmesi iyi bir şeydi bence de ama bu sene Sabahattin Ali’nin 75. ölüm yıldönümü nedense sessiz sedasız geçiştirildi. CHP Genel Başkanı’nın Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturup PKK’ya destek olmak gibi daha mühim işleri vardı kuşkusuz. Şimdi Sabahattin Ali gibi ‘çulsuzlarla’ uğraşılacak zaman değildi. Saatin bir daha çalışacağı vakti beklemek gerekiyordu.

Evet, kitapları market raflarına kadar ulaşıp peynir ekmek gibi satılan maktul şair ve yazar Sabahattin Ali’nin koskoca 75. ölüm yıldönümünde yaşanan büyük sessizlik dikkat çekiyordu. Yaralar deşilmesin nevinden sade suya tirit açıklamalar yapıldı, timsah gözyaşları akıtıldı, o kadar. 

Onlar gündeme getirmedi, bari İslamî basında gündeme gelseydi. Orada da hatırlayan olmadı pek. Oysa yakın tarihin en adice işlenmiş kanlı cinayetiydi bu; üstelik CHP’nin başındaki kişi de onu partisi adına resmen üstlenmişti. Daha ne istiyorsunuz, girin topa işte! Yok, onların da daha mühim işleri vardı seccadeye basmak gibi…

Dünya görüşü olarak uzağım Sabahattin Ali’ye ama hem mazlum bir insan, hem de Tek Parti döneminde gadre uğramış, katledilmiş bir yazar olduğu için sahip çıkmak gereğini duyuyorum. Ne de olsa yıllar önce kalemimi tarihteki mazlumların sesi olmaya adayacağımı duyurmuştum. (2003’te çıkan Osmanlı: İnsanlığın Son Adası adlı kitabımın arka kapağını okuyanlar buna şahittir.)

Sabahattin Ali’ye sahip çıkar görünüp onu istismar, hatta tahrif eden, çarpıtan solcuların ne dümenler çevirdiğini uzun uzadıya anlatmaya hacet yok. “Aldırma Gönül Aldırma” diye meşhur olan “Hapishane Şarkısı”nın macerasına mercek tutmak meramımızı ifadeye kâfidir.

Öldükten sonra da sansür

Bilmem orasını bilir misiniz: Sabahattin Ali bu şiiri 1933 yılında Atatürk’e hakaretten Sinop Hapishanesinde yatarken yazmıştır. İşte şairin kahrolduğu ve gönlünü sık sık “aldırma” diye avuttuğu “ceza” budur. 

Bunu yazmaz ve söylemezler. Zaten ne söylerler ki? İşleri güçleri istismar ve çarpıtma.

Bakın siz şiirin başına gelenlere:

1) Şiirin asıl ismi “Aldırma Gönül Aldırma” değil, “Hapishane Şarkısı”dır. 

2) 1972 yılında Kerem Güney tarafından bestelenmiş ve bu güne kadar 50 civarında sanatçı tarafından seslendirilmiştir. Buna rağmen şiirin tamamı bestelenmediği gibi kelimeleriyle de oynanmıştır.

3) Mesela bestenin çok sevilen bir kıtası şudur:

Kurşun ata ata biter 

Yollar gide gide biter

Ceza yata yata biter 

Aldırma gönül aldırma. 

Gördüğünüz gibi şiirin aslında “Ceza yata yata biter” denildiği ve Kerem Güney’in seslendirmesindede bu haliyle geçtiği halde Edip Akbayram buradaki “ceza” kelimesini muhtemelen milletin aklına “Bu ne cezası?” (Atatürk’e hakaret vardır işin ucunda çünkü) sorusu gelmesin diye “mapus”a çevirmiştir. Böylece o mısra sanki adi bir suçlunun yakınışı gibi “Mapus yata yata biter” şekline büründürülmüştür.

4) Şiirin başına gelenler bununla kalmayacak, bir kelime de bu defa muhtemeldir ki kamuoyundan gelecek tepkiler göz önünde bulundurularak değiştirilecektir. Nasıl mı? Gösterelim:

Dertlerin kalkınca şaha

Bir sitem yolla Allah’a

Görecek günler var daha

Aldırma gönül aldırma. 

Yazımızın içerisine koyduğumuz Sabahattin Ali’nin el yazısıyla kaleme alınmış Osmanlıca metninde sitem kelimesinin yerinde küfür kelimesi bulunmaktadır. (Evet, 1933 yılında hala Osmanlıca yazmaya devam ediyordu maktul şair; hatta 40’lı yıllarda bile bazı savunmalarını Arap harfleriyle yazdığını Mahkemelerde adıyla toplanan kitabında örnekleriyle görebilirsiniz.)

5) Yine el yazısıyla kaleme alıp imzaladığı bu şiirin bestelenmeye değer görülmeyen, dolayısıyla az bilinen kıtası şöyledir:

Görmesen bile denizi

Yukarıya çevir gözü

Deniz gibidir gökyüzü

Aldırma gönül aldırma.

Defalarca aynı sözlerin tekrarlandığı şarkıya bu dörtlüğün neden dahil edilmediği hususunda bir fikrim yok ama tarihe ufak da olsa bir not düşmek adına bu noktayı belirtmek ihtiyacını duydum.

Sansürden yaşarken çok çekmiş ve hayatını sansürsüz bir Türkiye’ye adamış bulunan Sabahattin Ali katledilişinin 75. yıldönümünde hala sansüre uğruyorsa fikir hayatımızın ne denli güvenli olduğunun takdirini size bırakıyorum. 

06.04.2023, muzakerat.com

Bir yanıt yazın