• Home
  • Genel
  • Atatürk, Avrupa’ya “Filistin’den elinizi çekin” dedi mi?

Atatürk, Avrupa’ya “Filistin’den elinizi çekin” dedi mi?

İsrail’in Gazze’deki katliamının bilançosu her geçen gün kabarıyor. Şimdiden şehit edilen bebek ve kadınların sayısı yüzlerle ifade ediliyor. Dünyada vicdan ehli feryatta: “Yeter artık, Filistinliler de ‘insan’.” Bir Gazzeli Batılı bir televizyona şöyle anlatıyor durumun vahametini: “Gazze bir mezbaha gibi. Yakınlarımızın öldürüldüğünü görüyoruz ama yapılacak bir şey yok; sıramızı bekliyoruz.”

Postmodern filozoflardan Gianni Vattimo bile patladı. Elimden gelse İsraillileri vuracağım, dedi. Bir şey daha dedi: Avrupalılar Hamas’a silah alabilmesi için yardım kampanyası düzenlemeli.” Tabii Siyonist çevreler ayağa kalktı, Türkçeye “Modernliğin Sonu” adlı kitabını çevirttiğim Vattimo’nun sözlerini ‘iğrenç’ ve ‘insanlık dışı’ bulduklarını söylediklerinde ‘şaka yapmıyorlar değil mi?’ diye tekrardan okumak ihtiyacını hissettim. Hayır, gayet ciddiydiler. İsrail iğrenç, insanlık dışı bir şey yapmıyor, Vattimo yapıyordu ve bunlar düşünce özgürlüğünün ‘ikna da bir tür şiddet belirtisidir’ türünden entelektüel zırvalarla idare edilen postmodern mahfillerde dillendirilenlere hiç benzemiyordu.indir

Bu mürailikleri görüp de Mehmet Akif gibi,

Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:

Tükürün maskeli vicdanına asrın tükürün

demekten başka bir şey gelmiyor elimizden. Maalesef.

Çağın bu “maskeli vicdanı” altında inleyen ‘son sömürge’ Filistin her geçen gün katmerlenen zulüm ve katliama karşı yeni bir intifadaya başlıyor. Bu, zincirlerinden başka kaybedecek şeyleri olmayanların başvuracağı son çaredir ve Filistin halkının çığlığını dünyaya duyurabilmek için seçeneği kalmamıştır.

İşte 1937 yılında Filistin halkının aleyhine, yeni yerleşen Yahudi mülteciler lehine Peel Komisyonu’nun raporuna karşı yükselen tepkileri kimse duymayınca bir Hindistan gazetesi can havliyle Atatürk’e bir demeç verdirmişti(!)

ATATÜRK’ÜN DEMECİ

Önce Peel Komisyonu nedir? Filistin’deki İngiliz mandasının artık işlemediğini ve toprakların Yahudiler ile Filistinliler arasında taksimi önerisini getiren rapor 7 Temmuz 1937’de yayınlanınca hem Araplar, hem de Siyonistler tepki vermişler ve ortalık karışmıştı. Araplar onu ihanet olarak görmüşler, Siyonistler ise bir Yahudi devleti kurulmadıkça ortalığın yatışmayacağını savunmuşlardı.

Peel Raporu’nun kamuoyuna duyurulmasından 20 gün sonra Hindistan’da çıkan “The Bombay Chronicle” gazetesi ilginç bir habere imza atmıştı. Başlığı şöyleydi: “Filistin’den elinizi çekin- Kemal Paşa Avrupa’yı uyarıyor- Türkler mukaddes topraklarda yabancı hakimiyetine tahammül etmeyeceklerdir.” (İngilizcesi: “Hands off Palestine- Kemal Pasha warns Europe- Turks won’t tolerate foreign control over Holy Land.”)

Neresinden baksanız ilginç. Başbakanlık Arşivi’nde ne yazık ki gazete kupürü yok ama daktiloyla yapılmış bir çevirisi var. Belgeye göre “Kemal Paşa” TBMM’de şöyle demiş:

“Arapların Avrupa siyasetine nüfuz edemeyip bu sözde istiklâl kelimesine inandıkları ve bu uğurda Arap memleketlerini Avrupa emperyalizmine esir kıldıkları çok şayanı teessüftür. Kemal Atatürk’ün, Filistin’in, Arabistan’da vuku bulacak harekâtın merkezini teşkil ettiği takdirde bura Araplarına yapılacak herhangi bir fenalığa Türklerin de tahammül edemeyeceğini söylemektedir.”

“Bombay Chronicle” gazetesi bundan sonra doğrudan Atatürk’ün sözleri olduğunu iddia ettiği cümlelere yer veriyor. Buna göre Atatürk, Avrupa emperyalizmine çok kızgındır:

“Arapların arasında mevcud olan karışıklığı ve hoşnutsuzluğu kimse bizim kadar bilemez. Biz vakıa birkaç sene Araplardan uzak kaldık. Fakat şimdi kendimize kâfi derecede güvenip ve kudretimizi bildiğimiz için İslamiyet’in mukaddes yerlerinin Musevilerin ve Hıristiyanların nüfuzunun altına girmesine mani olacağız. Binaenaleyh şunu söylemek istiyoruz ki, buraların Avrupa emperyalizminin oyun sahası olmasına müsaade etmeyeceğiz.”

indir (1)

Metindeki kişinin (iddiaya göre Atatürk’ün) üslubu sona doğru sertleşmektedir:

“Biz şimdiye kadar dinsiz ve İslamiyet’e lakayt olmakla ittiham edildik. Fakat bu ittihamlara rağmen Peygamber’in son arzusunu, yani mukaddes toprakların daima İslam hakimiyetinde kalmasını temin için hemen bugün kanımızı dökmeğe hazırız. Cedlerimizin, Selahaddin’in idaresi altında, uğrunda Hıristiyanlarla mücadele ettikleri topraklarda yabancı hakimiyet ve nüfuzunun tahtında bulunmasına müsaade etmeyeceğimizi beyan edecek kadar bugün Allah’ın inayeti ile kuvvetliyiz. Avrupa bu mukaddes yerlere temellük etmek için yapacağı ilk adımda bütün İslam âleminin ayaklanıp icraata geçeceğine şüphemiz yoktur.”

NEDEN?

Şimdi hemen diklenmeyin, ben de farkındayım tuhaf bir metin olduğunun. Ama internette de çok dolaşan bu metin üzerinde biraz düşünsek fena mı olur?

Önce olgusal bakalım:

Hindistan gazetesi Atatürk’ün bu sözünü “Hakimiyet-i Milliye” gazetesinden aldığını belirtmiş. Yine aynı gazeteye göre bu sözler Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yapılan bir konuşmadan Filistin’le ilgili kısımlarmış.

1) O tarihte (1937) Hakimiyet-i Milliye adlı bir gazete çıkmamaktadır. Üç yıl önce bu gazetenin ismi “Ulus”a dönüşmüştür.

2) TBMM zabıtlarında böyle bir konuşma bulunmamaktadır.

3) Atatürk’ün Söylev ve Demeçler dahil sözlerini toplayan hiçbir kaynakta geçmemektedir.

O yok, bu yok. Elimizde İngilizce bir ‘asparagas haber’ ile Başbakanlık Arşivi’ndeki kötü çevirisi dışında elle tutulur bir tarafı olmamasına rağmen belgenin günümüz için anlamı ve mesajı önemli.

Erhan Yarar’ın dikkatimizi çektiği gibi Atatürk’e ait böyle bir konuşma “varid” değilse bile İngiliz egemenliğinde yaşayan Hindistan Müslümanlarının bir yayın organında bu içerikte bir yazının yayınlanmış olması bile önemlidir, zira onların da İngiliz emperyalizmine karşı savaşın modeli olarak -1924’ten sonra ümitleri büyük ölçüde kırılmış olsa bile- hâlâ Türkiye’yi gördüklerini anlıyoruz.

Bu asparagas haberin arkasındaki gaye, Türklerin asıllarına dönüp nihayet Filistin’e sahip çıktıkları, başta mecburen uzaklaştıkları İslam dünyasına yeniden yönelmekte oldukları ve Avrupa’ya kafa tutabilecek konuma geldikleri gerçeği olmasa bile hayali, özlemi, umudu ve beklentisiydi. Dolayısıyla İngiliz efendilerine bu haberle aba altından sopa göstermekte ve Türklerin hilafete yeniden sahip çıkmakta olduklarından hareketle ayağınızı denk alın mesajı verilmektedir.

Tabii haberin gerçekliği yoktu ve Filistin heyetleri Lozan’da ‘Bizi İngilizlerin eline bırakmayın, olacaksa Türk mandası olsun’ diye yalvarırken onlara ‘Sizinle bir alakamız yok, başınızın çaresine bakın’ diye postaladığımızı unutmadık. Hatta 1930’lu yıllarda yapılan bir Filistin Kongresi’ne eski sahibi sıfatıyla bir heyet çağrılınca bizim bir alakamız olmadığını söyleyip gitmemiştik.

Ancak mektupta dile gelen dürtü, Osmanlı ve Hilafet’in sahibinin bir gün uyanacağı ümidiydi. Uyanır mıyız? Uyandırırlar mı?

27 Temmuz 2014, Pazar

Bir yanıt yazın