Fatih zehirlenmiş miydi?

Fatih zehirlenmiş miydi?
29 Mayıs yaklaştı mı, teyakkuzdayımdır. ‘Fatih içki içer miydi?’ yahut ‘İstanbul’un fethinde tüfek kullanılmış mıydı?’ yollu ciddi tartışmaları siz de hatırlayacaksınız.
Bu yıl da beklentim boşa çıkmadı ve Fatih’in zehirlenerek öldüğü iddiası gazetemizdeki yerini aldı.
Haberde, Türkiye’de tarih denilince akla geliveren birkaç isimden biri olan İlber Ortaylı’nın, Bükreş’teki bir bilimsel toplantıda “Evet, Fatih Sultan Mehmet, yönü belli olmayan bir sefere çıkarken zehirlenerek öldürülmüştür. Tarihî veriler bu seferin İtalya üzerine olduğunu gösteriyor ve İtalyanlar o dönemde zehir konusunda çok uzmanlaşmış bir milletti. Fatih Sultan Mehmet’in hastalığı vardı; ama o hastalıktan ölmedi, zehirlenerek öldü.” dediği kaydediliyordu (Zaman, 31 Mayıs 2007)
Haber üzerine kendisiyle telefonda görüştüğüm Osmanlı tarihçiliğinin yaşayan en büyük otoritesi Halil İnalcık Hoca, elimizde kesin deliller olmadığı için zehirlenme tezinin ancak bir ihtimal olarak ileri sürülebileceğini; ancak yok da sayılamayacağını belirtti. Böylesine bilgi boşluklarıyla dolu bir konuda kesin bir hükme varmanın doğru olmadığını, tarihçinin bütün ihtimalleri hesaba katması ve her zaman bir ihtiyat payı bırakması gerektiğini vurguladı.
Ben de bu yazıda İnalcık Hoca’nın tavsiyesine uyarak elimizdeki kaynaklarda Fatih’in ölümünün nasıl anlatıldığını inceleyip bir sonuca varmaya çalışacağım. Bakalım Fatih gerçekten zehirlenerek mi öldürülmüş?
Önce hafızamızı tazeleyelim mi?
Fatih 26 Nisan 1481 günü bir sefere çıkmak üzere Üsküdar’a geçti ve müzmin hastalığı olan nikris azınca burada üç gün kadar dinlendi. Daha sonra Gebze’ye kadar bir at arabası içinde ilerledi, sonradan Sultan Çayırı denilen mevkide sancıları iyice arttı ve hekimler tedaviye başladı. Ne var ki, vücudu ilaçlara cevap vermedi ve 3 Mayıs Perşembe günü saat 16.00 sularında Hakk’ın rahmetine kavuştu.
Onun ölümü hakkında bazı şüpheler uyandıran kaynağımız Âşıkpaşazade’ye bakarsak, zehirlenme iddiasını destekler gibi görünür:
Tabipler şerbeti kim verdi o hana
O han içti şarabı kana kana
Ciğerin doğradı şerbet o hanın
Hemin-dem zârı etti yana yana
Dedi niçin bana kıydı tabipler
Boyadılar ciğeri canı kana
İsabet etmedi tabip şarabı
Timarları verdi kamu ziyâna
Tabipler hana çok taksirlik etti
Budur doğru kavil düşme gümâna
Zehirleme teorisini savunanların ısıtıp ısıtıp gündeme getirdikleri Âşıkpaşazade’nin bu beyitlerinde ‘zehir’ kelimesi geçmiyor; ama her nasılsa bu ifadelerden, bir yanlış tedavi anlatısı çıkartılacağına, Fatih’in zehirlenerek öldürüldüğü iddia olunuyor. Halbuki Arslan Terzioğlu’na göre, Aşıkpaşazade’nin, Fatih’in öldüğü 3 Mayıs günü kırk mevlidi okunmuştur! Yani nasıl oluyorsa Fatih’in ölümünün hekim hatasından (zehirlenmeden değil) kaynaklandığını söyleyen en gözde kaynağımızın yazarı, Fatih’ten 42 gün önce ölmesine rağmen onun ölümünü gözüyle görmüş gibi anlatabilmektedir! Gözleri çakmaklanan okurlarım anlamıştır meseleyi: Fatih’in ölümüyle ilgili bölüm, Âşıkpaşazade’nin müritleri tarafından eklenmiştir.
Franz Babinger zehirlenme tezini Venedik arşivlerinden bulduğu belgelerle destekliyor; ama kesin konuşmaktan yine de kaçınıyor ve “Fatih’in ölüm nedenini tam bir güvenle bilemiyoruz.” diyor. Lakin bu iddiayı ondan alarak ortaya atan Yılmaz Öztuna o kadar cesurca konuşuyor ki, şaşmamak elde değil: “Fatih’in zehirlendiği bugün münakaşa mevzuu bile olamaz, o kadar açık bir keyfiyettir.” Peki delilleri nedir? Venedik arşivlerinde Fatih’i öldürmek için yapılan planlara dair belgeler. En önemlisi de, 1471’de Onlar Meclisi’nce Hekim Yakup Paşa’ya Fatih’i öldürmesi için vaat edilen paralara dair bir anlaşma belgesi.
Diyeceksiniz ki daha ne istiyorsun? Belgeyse belge… İyi de o belge 1471 yılına ait ve sadece bir teşebbüsten bahsediyor. Fatih ise bundan sonra 10 yıl daha yaşadı. Padişahla dostluğunu 30 yıl boyunca korumuş nadir kişilerden olan Hekim Yakub’un, Fatih’in hasm-ı bi-amanı Venediklilerle en ufak bir teması haber alınsa omuzlarının üzerinde ne taşıyacağını merak eden yok mudur aramızda? Fatih’in 30 yıl boyunca koynunda bir yılan beslediğini ve kendisine kurulan bütün tuzaklardan habersiz yaşamış saf bir padişah olduğunu mu söylemeye getiriyoruz yoksa? O Fatih ki, istihbarat örgütüyle İtalya’yı birbirine katıyor, getirttiği sanatçıları bile muhabir olarak kullanıyordu. Gafletin bu derecesini Ufukların Sultanı’na yakıştırmak hiç yakışık alır mı?
Evet, Venedikliler Fatih’i defalarca zehirleme girişiminde bulundular; ama hiçbirini başaramadılar. Üstelik Fatih 1479’da Venediklilerle ittifak anlaşması imzalamış ve yönünü Mısır’a çevirmişti. Nitekim son seferinin Memlûkler üzerine olduğu, Kayıtbay’ın Osmanlı elçilerinin kelleleriyle top oynamasından bellidir. Peki Fatih neden tam da yönünü doğuya çevirmişken Venediklilerce zehirlensin? Bunun bir mantığı var mı? İlle bir zehirlenme olayı varsa neden Memlûkler tarafından yapılmış olmasın? Nitekim Murat Sertoğlu, Memlûk Sultanı Kayıtbay’ın İranlı hekim Larî’yi ayarlayarak Fatih’i zehirlettiğini iddia ediyor. Buyurun yeni bir tartışmaya.
Hekim Yakup’un İslamiyet’i seçmiş bir Yahudi olması, onun ‘doğal olarak’ Venediklilerle işbirliği yaptığına kanıt teşkil eder mi? Sonra neden yapsın ki bunu? Yahudiler Venedik’te çok mu el üstünde tutuluyordu sanki? Para, mal derseniz, Fatih, Venedik’in vaat ettiğinin fazlasını zaten sağlıyordu kendisine. Hatta nesiller boyu doğacak torunlarını bile vergiden muaf tutmuştu. Bir Venedik belgesinde ismi geçti diye, hain yaftasını boynuna geçirmeye kalkarsanız, Osmanlı saray hekimlerinin hatırı sayılır bir kısmını hainler hapishanesine tıkmanız gerekirdi. Birileri Fatih’in ölümü üzerine Hekim Yakup’un yeniçerilerce öldürülmüş olmasını zehirleme iddiasına delil gösteriyorsa buna da sadece gülüp geçmek lazım. O zaman İranlı hekim Larî’yi de II. Bayezid’in öldürttüğünden yola çıkarak onu da mı hain ilan edeceğiz?
Sonuç olarak Fatih’in zehirletilerek öldürülmüş olması çok uzak bir ihtimaldir. Zira ölümün doğrudan doğruya zehirlenmeden meydana geldiğini söyleyen hiçbir birinci el kaynak mevcut değildir.
Not: Geçen hafta verdiğim sitenin doğru adresi şöyle olmalıydı:
http://www.rousseauassociation.org/aboutRousseau/musicalWorks.htm
Derin okuma rehberiŞehabeddin Tekindağ, “Fâtih’in ölümü meselesi”, İÜ Edb. Fak. Tarih Dergisi, Mart 1966, s. 95-108; Turgut Akpınar, “Fatih zehirlendi mi?”, Tarih ve Toplum, Mart 1993, s. 30-36; Arslan Terzioğlu, “Fatih Sultan Mehmed’in ölümü”, Tarih ve Toplum, Temmuz 1993, s. 24-32; Süheyl Ünver, İstanbul Risaleleri 1, Haz.: İsmail Kara, İst. 1995, s. 450 vd.; İbn Kemal, Tevârih, VII, Ank. 1991, s. 531 vd; Âlî, Künhü’l-Ahbâr, II, Ank. 2003, s. 178 vd.
m.armagan@zaman.com.tr

03 Haziran 2007, Pazar

3 Comments

  • İsmail Sevinç

    7 Şubat 2012 at 20:53

    Fatihin Türkislam birliğini sağlayıp bütün Avrupayı fethetme planları vardı. Bilgiler kesin. Bu sebeple Vatikan öldürdü. Kendi araştırmam. Belgeli. Çalışmamı size gönderdim.

    Cevapla
  • İsmail Sevinç

    7 Şubat 2012 at 20:54

    Fatihin ölümü sır değildir. Tam aksine onun ölüm sebebi neredeyse bütün detaylariyle
    bilinmektedir.Şöyleki
    Fatih dünyanın tek din ve tek hükümdarla yönetilmesi gerektiğine inanıyordu. Ona göre dün
    yadaki tek din İslam tek hükümdarda kendisi olacaktı. Bütün Avrupaya rağmen korkmadan hiç
    korkmadan çekinmeden İstanbulu fethetmişti.Avrupa hiçbir şey yapamamıştı. İstanbulun fethi
    ona büyük gurur getirmişti. İstanbulun fatihi dünyanın hakimi derdi.Anadoluda Türk birliği
    ni sağlamış, Balkanların fethini büyük ölçüde tamamlamış, Kırımı ve civarınıda almışdı.Doğu
    da Avrupanın gücüne çok güvendiği ve yeni Timur olarak gördüü Akkoyunlu hükümdarı Uzun Ha
    sanın ordusunuda yenmişti.Hatta 1463 te bir donanmasını oraları keşif için Amerikaya gönder
    diği bile yazılıp çizilmiştir. Bütün Avrupayı fethederek Hıristiyanlığı İslamiyetin güdümüne
    sokmak için sürekli planlar geliştiriyordu.Sultan Cem adında birinin Milattan Önce 2500-3000
    yıllarında bütün Avrupayı fethedip yönettiği efsanesine inanmış bu sebeple bir oğlunun adını
    da Cem Sultan koymuştu.Kendisini bazen Hindistanın Fatihi Büyük İskendere benzetiyor bazende
    doğu ve Batı Romanın tek varisinin kendisi olduğunu söylüyordu. Babası 2.Murad onu Edirnede
    ki sarayda Kuranı Kerimin Muhammet Suresini okurken dünyaya gelmiş a dı bu sebeple Muhammet
    olmuştu. Sonra babası İnna Fettahneke suresini okumuş ardındanda oğlulunun İslam için büyük
    fetihçi olması için yüce Allaha dua etmişti.Oda padişah olduğu zamandan beridir hiç boş dur
    mayıp ordusuyla sefer sefere koşuyor rızayı hak adına zaferden zafere ulaşıyordu. Nede olsa
    İslam peygamberi Hazreti Muhammed asm.ın 850 yıl öncesinden övdüğü kişiydi o.
    Fatihin neden öldüğüne bakmak için önce 1480 yılına bir bakalım. Bu sene Rodos adasının
    fethine girişildi. Komutan Mesih Paşa kalenin kuşatılması sırasında askerlerin kaledeki gani
    metleri yağmalamasına izin vermediğinden askerler istekli savaşmadı.Kurala göre kale devlet
    in ganimet askerlerindi.Bu kurala uyulmadı.Askerde bu yüzden isteksiz savaşarak Kaleyi kas
    ten düşürmediler.Kale alınamadığı gibi bir sürüde şehit verildi.Fatih askeriyle ters düşmezdi.
    Bu sefere bizzat gitse kale düşerdi. Bu sefere Fatihin gitmesi lazımdı ama bir sene içinde
    bir sürü yere sefer yapılıyor hepsine birden kendisi yetişemiyor mecbur bazen komutanlarını
    gönderiyordu. Mesih Paşa belkide mahsus böyle yapmıştı. Devlete olan hayınlığından. Dünyayı
    alacağım diyen koca Fatih küçücük bir adayı ve kaleyi alamamış bütün Avrupaya küçük düşmüş
    tü. Yinede önemsenmedi. Adanın ve kalenin fethi başka bir tarihe bırakıldı.
    1480 de Doğu Avrupadaki Altınorduyla kuvvetleriyle Osmanlı orduları Karadenizin kuzeyinde
    karşı karşıya geldiler.Osmanlı toplarını gören Altınordu hükümdarı Ahmet yenilmekten korkup
    savaşmaktan vaz geçti.Böylece Altınordu devleti itaat altına alınmış oldu. Osmanlıyla Altın
    ordunun savaşmaması Ruslarda ve Batı avrupa ülkelerinde tedirginlik yarattı.
    Memluk ülkesiyle iyi ilişkiler kurmaya çalışmasına rağmen Fatihin başarıları ve aradaki İs
    lam liderliği rekabeti iki devletin arasını bozuyordu. Memluk Sultanlığının Osmanlılara bağ
    lı olan Dulkadiroğulları beyliğinin topraklarını ele geçirmesi üzerine 1480 de Fatih Alaüddev
    le Bozkurt beyi Dulkadiroulları beyliğinin topraklarını tekrar fethetmek üzere buralara gön
    derdi.Kendiside bu ülkeye denizden bir sefer açacaktı.
    1480 de Fatih deniz yoluyla Memluk ülkesine İskenderiyenin fethine gitti. Memluk yurdun
    un fethi için buraya üs açmayı amaçlıyordu. Burasının fethedilmesiyle hem Suriye, Filistin,
    Hicaz ve batı Trablus önlerine kadar Mısırı ve Sudanın kuzeyini alacak hemde Hindistana gi
    den deniz yolunu ve buralardan işleyen denizyolu ticaretini ele geçirecekti. Ancak şehrin
    kalesi tahkimli savunması çok güçlüydü. Kaleyi almak için gelen kuvvette azdı. Kale alınama
    dı.Fetihten vazgeçilip tekrar gelinmek üzere geri dönüldü.1481 de Fatih 40000 yada 300000
    kişilik toplarla destekli bir orduyla buraları topyekün fethetmek için büyük bir sefer için
    yola çıktı. Ancak sefer yolundayken rahatsızlanıp Gebzedeki ordugahında hayatını kaybetti.
    Buraya tekrar döneceğiz.
    Fatih aynı yıl İranı paylaşmak üzere Timuroğulları ülkesi ile mektuplaştı. Buradada amacı
    İranı fethederek aşıp sonra Timuroğulları devletiyle birleşmek Bu ülkeninin ordusuyla birli
    kte Hindistanı ele geçirmek ve burasının imkanlarıyla batı yönüne gerisingeriye dönerek Al
    tınorduyla devletinin ordusuyla birlikte topyekün bir hücum ile bütün Avrupayı fethetmekti.
    Böylece Hıristiyanlık ortadan kaldırılacak İslamın güdümüne alınacaktı.(Orta Asyadaki Timur
    oğullarının soyundan olan Babür şah 1526 da Osmanlı devlet planının gereği ve Osmanlı topla
    rının yardımıyla Hindistanı ele geçirip Timuroğulları ülkesini Babürlü adıyla buraya taşıdı.)
    1480 de Gedik Ahmet Paşa komutasındaki Osmanlı donanma ordusu İtalya yarımadasına çıkarak
    Otranto şehrini ve kalesini fethetti. İtalya seferi böylece başladı. Neler olup bittiğini
    tam olarak anlamak üzere Papa tarafından İtalyadan İstanbula gönderilen İtalyan elçiler ve
    tarihçiler hatta ressamlar bir bir saraya doluşarak Fatihle sohbete girişip onun Otrantoyu
    fetih hareketindeki amacını anlamaya çalıştılar. Zaten Fatihin özel hekimi vezir Yakup Paşa
    İtalyan asıllı ve Venedikli bir Yahudi dönmesi idi.İtalya adına casusluk yaptığıda duyulup
    söyleniyordu. Asıl adıda Maestro Jozopo idi.Nüfusunu kullanıp İstanbuldaki aç ve açıktaki ya
    hudi takımını ve kendisi gibi yahudi dönmelerini saraya doldurmuş bu sebeple Topkapı sarayın
    da sır diye birşey kalmamıştı.Zaten Fatihinde hiç kimseden hiçbir çekincesi yoktu. Ordusunda
    gelişmiş toplar vardı. Askerleri yenilmek bilmez usta savaşçıydı. İtalyadan gelenlere hari
    tayı göstererek İranı, Hindistanı, Memluku, İtalyayı hatta bütün Avrupayı alarak dünyayı te
    k din ve tek devlet haline getireceğini açıkladı.Bir boşluk anına gelmiş devletin gelecek
    teki fetihlere yönelik olan bütün askeri planlarının tamamını açıklamıştı. Halbuki bu plan
    ların hem kendisi için hemde devletin geleceği için hayati derecede önemi vardı. Bir zaman
    lar sırlarımı sakalımın teli bilse onu keserim diyordu. Şimdi bu sırları hemde dost gibi
    yaklaşan can düşmanlarına bizzat kendisi açıklamıştı.Bu haber çok acele olarak İtalyaya ve
    Vatikanda bulunan papaya ulaştırıldı.Papa müthiş bir şekilde telaşa kapıldı. Alelacele Hı
    ristiyan ülkelerin temsilcileri çağırılarak herbirisiyle karşılıklı olarak toplantılar dü
    zenlenerek görüşmeler yapıldı ve Fatihin dehşet veren savaş planlarına karşı tedbirler ge
    liştirildi. Buna göre ilk önce Fatih alelacele öldürülecekti.Sultan Cemin hikayesini Papada
    biliyordu. Yine 1000 küsür sene evvelindede Avrupa Hun İmparatorluğunun Atilla isimli bir
    Türk hükümdarı başlarına bela olmuş doğusunu batısını her iki Roma imparatorluğunuda haraca
    bağlamıştı.onu 453 yılında evlendiği ilk günün gecesinde evlendiği kadına zehirleterek ve
    bu şekilde öldürterek zor kurtulmuşlardı gazabından.13 nisan 814 te İstanbulu denizden ku
    şatan Bulgar Kralı Kurum Handa 814 te kuşatma sırasında gemide ağzından burnundan kan gele
    rek bir şekilde hal olmuştu.Kuşatmada kaldırılmıştı. Moğol hükümdarlarından biriside bu
    yolla halledilmişti. Şimdi Fatihtende benzeri bir yola kurtulmak vardı. Hemen İstanbula
    Topkapı Sarayına elçi gibi haberci olarak gönderilen bir kadının Fatihle yakınlık kurması
    sağlanacaktı. Saraya gönderilen kadın Fatih ile sohbetleri sohbet sırasında ona yiyecek ik
    ram etti. Ancak bu yiyecek zehirli idi. Fatih kadının büyülü sözlerine aldandı. Ondan hiç
    şüphelenmeyip ikram edilen yiyeceği yedi. Kadın padişaha ‘Yakup Paşaya sakın güvenme seni öl
    dürtecek.’ haberini verdikten sonra çekip gitti. İtalyanlar zehir işinde çok usta idi.Yap
    tıkları zehir 8 yada 10 günde tesir ediyor 13 -15 gün içindede öldürüyordu. Büyük Hükümdar
    hiç bir şey anlamadı ama zehir bir hafta içinde yavaş yavaş etkisini göstermeye başladı.
    Fatih rahatsızlanıp artık beti benzi atmaya başladığı halde 27 nisan 1481 de muazzam ordu
    suyla Memluk Seferine yola çıktı.Hususi doktorları Yakup Paşa ve Lari Abdülhamit Çelebi hü
    kümdarı tedavi etmek için ilaç veriyor ancak builaçlar hiç bir fayda vermiyordu. Onun has
    talığı yüzünden bir iki günlük yol bir haftada ancak alınabilmişti. Padişahın hastalığı git
    tikçe arttı ve ordu Gebze yakınınlarındaki Hünkar çayırına gelince vücuduna tamamen yayılmış
    olan zehirin tesiriyle artık öleceğini anlayan hükümdar ordugahında iken ve oradakilerin du
    yacağı bir şekilde haberci kadınında sözünü hatırlayarak ve daha yeni zehirlendiğini düşüne
    rek ‘Doktorlar bana niçin kıydı?’ diyerek 3 mayıs 1481 de ikindi vaktinde 49 yaşındayken şe
    hadeten hayatını kaybetti. Gerçi kendisinin zenginlere özel olan gut diğer adıyla damla has
    talığı vardı. Ancak bu hastalık ayakları şişirip çok şiddetli ağrılar yapar ama bu şekilde
    öldürmezdi. İri cüssesi 100 kilonun üzerindeydi ve kilolarından sebep Şeker hastalığıda var
    dı o sebeple ölüyordu diyelim yada ani bir kalp krizi olduğunu varsayalım o tür hallerdede
    ölürken ağzından kan gelmezdi. Bes belliki zehirlenmiş bu sebeplede ciğerleri parçalanmıştı.
    Herkes Fatihi doktorların öldürdüğünü zannetti. Kendisi bile ölürken doktorları suçladı.
    Yakup Paşa Fatihin hem veziri hemde özel doktoru idi. İtalya için casuslukta yapıyordu.Lari
    Abdülhamit Çelebi (ölümü 1485) Fatihin İranlı doktoru idi. İranda Osmanlının düşmanı idi.
    Oda İran için casusluk yapıyordu belliki. Ama onların görevi o kadardı. Onlardan biri ze
    hir vermiş olsa padişahı zehirledikten sonra bir bahaneyle kaçıp hemen oradan uzaklaşırlar
    kendilerini kurtarırlardı. Hiç bir şeyden haberleri yoktu. Bu sebeplede kaçmadılar.Vati
    kan hükümdar öldürme işini kadınlara ısmarlardı. Öylede oldu. Kaçan kadın bulunamayınca
    suç bunlara kaldı. Ancak Fatihin öldürdüğü yer Gebze ve Gebze bölgesindeki köy yakın köy
    herkes Fatihi bir kadının öldürdüğünü bilir.Kimisine göre Yakup Paşa Venediklilerden epey
    para alarak Fatihi zehirledi. Bu sebeplede olaydan sonra hemen öldürüldü. Kimine görede bu
    olayla alakası olmadığından 1490 a kadar Osmanlı sarayında maliyeci olarak görev sürdürüp
    öyle öldü. Öldürülmüş olsa bile bu Fatihi onun öldürdüğünü göstermez. Çocuklarının ve
    eşinin öldürülmesi korkusuna böyle bir şeye girişmez. Üstelik o dönem Venedikle barış
    zamanıdır. Yakup paşa öldürme işinin içinde olsa 30 senede bu işi enaz 30 kere hallederdi.
    Kendiside yakalanmaz kaçar giderdi. Burada gizli el var. Oda kayıp kadının eli. Bu iş Ve
    nediki aşar, Vatikanın işidir. Cinayetin ardından Vatikan ve Osmanlı içindeki Yahudi dön
    meleri ise Fatihin Amasyadaki oğlu Bayezıtın üzerine sefer ettiğini bu sebeple ve birde
    taht Cem Sultana kalacak korkusuyla Bayezıtın kendi babasını zehirletip öldürttüğü yala
    nını uydurdular. Neticede Fatih öldü Memluk Seferi yarım kaldı. Avrupada ileride kendileri
    ne yönelik olarak topyekün gerçekleştirilecek olan Türk İslam saldırısı ve işgalinden kur
    tuldu. Tersine Osmanlı ülkesi bir süre için kardeşler arası saltanat kavgalarıyla karıştıy
    sada birkaç senede tekrar toparlandı.Fatihin ölümünde sorumlu olarak görülen 1410lu yıllar
    da ayaklanarak devleti ele geçirmeye çalışan Yahudi dönmesi şeyh Bedrettin ve adamlarının
    bu zamandaki uzantıları olan Yahudiler ve Yahudi dönmeleri suçlu olarak görülüp Yeniçeri as
    kerleri İstanbuldaki yahudilerin kimini öldürerek dükkanlarının tamamını yağmalayarak talan
    etti.İşin doğrusu bu ya herkes kendi düşmanını iyi biliyordu. Yahudi ve Hıristiyan dönmele
    ri her fırsatta Osmanlıya ihanet edip bu devlete karşı Avrupanın Hıristiyan devletleriyle
    bir takım gizli pazarlıklara ve geleceğe yönelik işbirliklerine girişiyorlardı.
    Öteyandan Vatikanda ve İtalyada hatta bütün Avrupa ülkelerinde Fatihin ölüm haberleri ça
    bucacık yayıldı.Bütün Hıristiyanlar bu haberi sevinç çığlıklarıyla karşıladılar. Olayı bay
    ram havasıyla ve büyük sevinçlerle kutlanıp kiliselerde çanlar çalınarak üçgün şükür ayinle
    ri yapıldı.Türk ve İslam ülkelerine karşı Avrupanın işgalinin önlenmesi ve karşı tedbir ola
    rak alınan dier kararlar hemen uygulamaya geçirildi. kararlar bütün Avrupa ülkeleri tarafın
    dan birer birer uygulamaya başlandı. İlk işlerinden biriside Otrantoyu geri kurtarmak oldu
    (10 eylül 1481). Aynı yıl içinde Altınordu Hükümdarı Ahmette bir şekilde bir suikaste kur
    ban giderek öldü ve ülkesi bölünüp dağıldı. Böylece Rusyada tam olarak bağımsızlık kazandı.
    Portekizliler mayıs 1481 de Diego Cio komutasındaki gemilerle Afrikayı dolaşıp Hindistana
    Türklerden önce ulaşma yoluna gitti. Portekiz Hindistana mayıs 1498 de bir başka denizciyle
    ulaştı.İspanya 1481 de yarımadadaki Müslüman Gırnatayı işgale girişti. İşgal 2 ocak 1492 de
    başarıyla tamamlanınca orasıda 1492 de henüz bulunamamış olan Hindistanı aramaya koyulmak ü
    zere gemilerle açık denizlere açıldı. İspanyollar bu şekilde aranırken Hindistan sandıkları
    Amerikayı buldu. Amerika imkanları çok geniş zenginlikleride uçsuz bucaksız olan yeni bir
    dünya idi.Aynı yıl İspanya ve Portekizdeki Müslümanlarla birlikte Yahudileride yurtlarından
    kovdu. Yahudileri hiçbir Avrupa ülkesi kabul etmediğinden onlarda mecburen Osmanlıya sığın
    dı. Onbinlercesi İzmir İstanbul ve Selanike yerleşti. Avrupadaki kararlar çok ayaklıydı. Ye
    ni bulunan yer ve ülkelerde misyonerlik yapılarak Hıristiyanlık hızla yayıldı. Kara Afrika
    ve Amerikada sömürgecilik ve köle ticaretiyle zenginleşme yoluna gidildi.Zayıf ülkelerin
    tamamı işgal edildi. Rusya Doğu Avrupadaki Türk yurtlarını subaylarını satın alıp birer bi
    rer ele geçirdi. Sibiryaya açıldı. Osmanlı Arabistanı ve Afrikanın yaklaşık üçte birini ele
    geçirdi.1526 daki Mohaç yenilgisinden sonra Avrupa ülkeleri ise Osmanlıya karşı meydan savaş
    ından kaçıp kendilerini kalelerde savundular.Bu şekilde büyük toprak kaybetmiyorlardı. Nere
    deyse bütün Avrupa devletleri Türklere karşı karada ve denizde birlikte hareket ederek tek
    devlet gibi savaştılar. Böylece Osmanlı durduruldu. Üstelik kendisine karşı batı Avrupa ülke
    leriyle ittifak kuran İranıda almak artık zorlaşmıştı. Burasıda zorlamalara rağmen bir tür
    lü alınıpta Osmanlı Orta Asyaya açılamadı. Buradaki devletlerle ve Hindistandaki müslüman
    larla birleşemedi.Bu sebeplede Türk islam birliği kurulamadı. Hıristiyan Avrupa hep birlikte,
    İslam ülkelerini birer birer işgal ederken 1764-1858 arasında Hindistanda sömürgecilik faa
    liyetlerine çok sonradan giren fakat bu konuda herkesten daha başarılı olan İngiltere tarafın
    dan işgal edildi.Osmanlı ordusunada ülkeyi zarar vermek içeriden çökertmek üzere gizliden
    hıristiyan subaylar doluştu. Ancak bu durum anlaşılınca bu sefer Yahudi asıllı sabetaistler
    biz müslüman olduk diyerek 1681 de Osmanlı ordusuna subay olarak girdiler.Bunlarda Avrupa
    devletlarıyle devlet sözü karşılığında. Onlar içerden avrupa ülkeleri dışarıdan olmak üzere
    birlikte Osmanlıyı çökerteceklerdi. Avrupa artık iyice zenginlenmiş silahlarıda çok geliş
    mişti.Neticede Osmanlı devleti yenilmeye ve gerilemeye başladı.Tatar ve Arnavut ihanetleri
    devlete büyük darbe vurdu. Rusyada çok güçlenmiş Orta Asya Türk yurtlarınıda işgale başla
    mıştı. Osmanlı Fatih sonrası güçlensede 1683 ten itibaren hızla geriledi.1690larda Avustur
    yaya karşı Macaristan ve çevresi kaybedilirken 1780 li 90lı yıllardada Ruslara karşı Kara
    denizin kuzeyi tamamen kaptırıldı. Devlet 1820 lerden itibaren son hızla parçalanmaya başladı.
    Avrupa devletleri 240 yıllık bir çabayla Osmanlıyı önce parçaladı, sonrada tamamen ortadan
    kaldırdı.1920 ye gelindiğinde dünyada Hıristiyanların galine uğramamış hiç bir müslüman dev
    let kalmamıştı. Fatih savaş sırlarını koruyamamış bu sebeplede kendisi şehit edilip fetih plan
    larıda ters tepmişti.
    (Not:Fatih Sultan Mehmetin savaş plan ve sırlarını ismi bile belli olan hangi İtalya
    na bizzat kendisinin anlattığının konuşmalarla birlikte belgesi elimde var. Çok değerli saklı
    yor açıklamıyorum. Meçhul kadının saraya geldide iyi biliniyor. Avrupayı ele geçiren Sultan
    Cem efsanesi 1925-35 dönemi ülke gündemindeydi.Nis’i o kurmuş. Geri kalan olaylar yaşanan ge
    lişmelerle ortadadır. Fatihe karşı tarihi bir cinayet işleniyor. Bu suçu hiç kimse sahiplenipte
    belgelere dökmez.Suikast pazarlığı için adı geçen yahudi Rivieli Solomon Zino, Longo degli Al
    bizzi, Valçı yada Vlako isimli birisi ve bu iş için ortada dolanan 25000 düka altınlık paralar
    vs. hepside boş detaylardır. Ancak zaten herşey ayan beyan ortadadır.(İsmail Sevinç Gebze)

    Cevapla
  • İsmail Sevinç

    16 Şubat 2012 at 07:51

    Fatihin ölümüyle ilgili bahsine girmediğimiz bir olay Fatihin ölümünden sonra dönme paşalardan Rum İshak paşa başta olmak üzere tamamının Konyadaki Cem Sultanın yeni hükümdar olmasını
    engelleyerek o sırada Amasya valisi olan Bayezıtın hükümdar olmasını sağladıkları açıktır. Tahtın gerçek varisi olarak gördükleri Konya valisi Cem Sultanın tarafını tutan Türk paşalardan Karamani Mehmet Paşanın bunun bedelini canıyla ödemiş olması Cem Sultanın ise yenilerek Osmanlının can düşmanlarının eline düşmesi dikkat çekicidir. Bayezıt Rum İshak Paşanın yardımlarıyla hükümdar olmasına rağmen olayın ertesi yılı idam edilmiştir. Bu Fatihin öldürülmesi ve devletin başına açılan müşküllerle alakalı olmalıdır. İshak paşada Rum, Rum, Arnavut ve Yahudiler zaten her fırsatta Osmanlıya ihanet ediyor. Topkapı Sarayına Yahudilerin doluşması ve İtalyan tarihçi
    ve ressamların elçi yada sanatcı yalanıyla saraya sokulup Fatihin savaş sırlarının açığa çıkarılmasını hep bu dönme paşaların oyunu olarak görmek lazımdır.
    Yine Fatihin şehit olması olayına dönelim. Fatih Anadolu yönüne sefer ediyor. Ancak hangi ülkeye sefer ettiğini henüz açıklamış değildir. Askerler Diliskelesinden gemilere bindirilip İtalyaya deniz seferi edilir korkusu dönme paşalardan bazılarını telaşlan dırmış bağlantısı bulundukları papadan önceden aldıkları emir gereği Fatih Sefer hazırlığına başlar başlamaz kendisine gizli bir el ile zehir verilerek aslında ölümüne yolculuk başlatılmış oluyor. Halbuki Fatih İtalyaya yada Rodos adasına sefer yapılacak olsa Dil iskele sindeki gemiler İstanbula getirtilir gemiye yine İstanbuldan bini lirdi. Sayısı 40000 yada 300000 olan askerlere toplarla birlikte 55-60 kilometre yolculuk yaptırılmazdı. Böylesi daha kolay olurdu. Fatih Asya yönüne sefer yapsa bile nasılsa zafer kazanır dahada güçlü olarak geri dönerdi. Yine onların başına bela olurdu. Bu sebeple beklemeksizin ölmesi Papayla ittifak yapan bazı gizli din sahibi bazı paşaların işine gelmiştir. Fatihin asıl katillerini devletin dönme paşalar kanadında aramak gerekir. Bu Yakup Paşa olur, İshak paşa olur daha başkası her kimse olay çözülüp Bayezıt onları cezalandırmış ancak bunu açıklamamış olmalıdır. Ancak Yakup paşa Fatih zaten zehirlendikten sonra ilaç veren kişidir. Fatih
    önce zehirlenecekki işi Yakup Paşaya düşsün. Otranto Fatihi Gedik Ahmet Paşa dahi dönme olup Osmanlının paylaşılma planında payı olsa gerektir. Bayezıtın tahta geçmesine faydası olduğu halde Cem Sultanı yakalama işini kasten becerememiş, Osmanlı bölünsün, İtalya fethedilemesin istemiş,bu sebeplede idam edilmiştir. Kimbilir İtalya Otrantoda Osmanlının ne sırlarını verdide Osmanlı bu hallere düştü. Fatihin ölümünden sonra belkide bütün dönme paşaların kumpasına alındığını eğer İtalyaya sefer ederse kendisininde bir şekilde öldürüleceğini anlayan Bayezıt İtalya Seferinden tamamen vazgeçtiği gibi sonraki yıllarda Cem Sultan için Papalığa haraç öder du
    ruma getirilmiştir. Dönme paşalar canları bahasına her fırsatta ve her şekilde Osmanlıya ihanet etmişlerdir. Fatihin sağlığındada dönme paşaların ihanetleri çokca olmuştu. Fatih bu durumu görüp bunlara öneli görevler vermemeliydi.

    Cevapla

Bir cevap yazın