• Home
  • Genel
  • “Feminizmi feministlerden kurtarmak”

“Feminizmi feministlerden kurtarmak”

“Feminizmi feministlerden kurtarmak”
Hatırlarsanız Radikal’in köşe yazarlarından Türker Alkan’la kadınların politikaya katılmaları konusunda bir polemiğimiz olmuş, Sayın Alkan’ın yazısı, feminist yazarların genellikle kurtulamadığı bir illet olarak tam bir çelişkiler yumağı görünümünde. Önce “Kadınların biyolojik bakımdan erkeklerden farklı olması, onların siyasal, toplumsal ve yasal alanlarda eşit olmalarını engellememelidir.” saptamasında bulunuyor (ben de bunu söylüyorum), ardından da bu eşitliğin gerçekte eşitsizlik anlamına geldiğini, dolayısıyla kadınlara politikada ayrıcalıklı muamelenin zorunlu olduğunu söylüyor ve kültürel, toplumsal ve siyasal eşitsizliği dengelemenin yolu kadınlara ek avantajlar sağlamaktan geçer diyor.

Kuşkusuz kadınlar Meclis’te yerlerini almalıdır; ancak bunun için mücadele etmeye ve kendilerinden kaynaklanan kusurları gidermeye, daha ve daha aktif çalışmaya ihtiyaçları vardır sadece; Deniz Baykal’ın deyişiyle “Maço” partilerin lütuflarına değil. Kendilerinde bu çalışma azmini bulamayan kadınların kontenjanlara sığınarak ya da yasal düzenlemeyle kota uygulanarak, ayrıcalıklı bir şekilde seçilmeleri gerçekte ülkemizdeki kadınların sorunları konusunda neyi değiştirecek, hangi dertlerine deva olacaktır zevahiri kurtarmaktan başka?

Şimdiye kadar sınırlı sayıda da olsa kadın milletvekilleri seçildi. Meclis’e; kadın bakanlar, hatta kadın başbakan bile çıkardı Türkiye. Sorarım size: Bunlar “kadınsı” bir politika mı izlediler? Kadın hakları konusunda hangi somut adımları attılar kendiliklerinden? Bütün çıplaklığıyla ortaya koyunca meseleyi, bu defa da “Canım Tansu Çiller erkek egemen söylemin sözcülüğünü yaptı zaten!” diye yan çiziyorlar.

İşte burada biraz durun lütfen. Demek ki sadece “kadın olmak” yetmiyor kadınca politika yapmaya; bir de erkek egemen politik anlayıştan “arınmış” olması gerekiyor. Peki var mı böyle bir örnek dünya üzerinde? Çiller’le aynı yıllarda iktidara gelen Kim adlı bir başbakan vardı Avrupa’da. Kadın hakları şampiyonlarının bir zafer gibi karşıladıklarını hatırlıyorum bu olayı. Fakat kısa süren başbakanlığında bu hanım kadınlara karşı öyle gaflar yaptı, onları o kadar aşağıladı ki alkışlayanlar bile bir süre sonra onun bir erkek olan devlet başkanı tarafından görevinden alınması için yalvar yakar oldulardı.

Demek ki Meclis’in yarısını kadınla doldurmakla halledilecek bir mesele değil kadınların politikada kadınca etkinleşmeleri.

Ancak burada temel bir noktayı belirtmesem olmaz: Kadınlara kota veya avantaj temin etmek isteyenler, politikanın zaten iyice düşmüş bulunan çıtasını biraz daha aşağıya çekmeye uğraşacaklarına, onu erkeklerin bile aşmakta zorlanacakları bir kaliteye çıkarmaya uğraşsalar daha iyi ederler. Çünkü istenen, iyiden iyiye etkisizleşip güçsüzleşmiş ve hareket kabiliyeti daraltılmış olan politika yapma etkinliği çıtasını, boylarını aştığı için aşağı çekmek gibi geliyor bana. Bunun ise kimseye faydası olacağını sanmıyorum.

Feminizm sanal bir dünya yaratıyor önce, sonra da herkesin buna inanmasını istiyor. Yıllardır erkek egemen söylemin ve dilin kadınlar adına yıkılması için mücadele veren bir kadın Prof, Hasan Cemal’le yaptığı sohbette bakın ağzından neyi kaçırmış: “CHP ise ‘Biz Maço parti değiliz!’ dedi. Önemli bir çıkış. Sözlerinin eri olup olmadıklarını 24 Şubat’a kadar göstermeleri gerekiyor. (Milliyet, 13 Şubat 1999)” Fark ettiniz herhalde, “sözlerinin eri”, feministlerin hiç de hoşlanmadıkları, onların deyişiyle “erkek egemenliği”ni çağrıştıran ve ataerkilliğin kalıntısı olan bir ifade ve bu söz, sadece bu söz, politikanın onlar tarafından bile hala erkeksi bir etkinlik olarak algılandığını yeterince sergiliyor sanıyorum.

Amerika’da feministlerin baş belası olan Camille Paglia, “Feminizmi feministlerin elinden kurtarmak” gerektiğini söylerken haklı değil miymiş?

Not: Bir de tavsiyesi var Paglia’nın politikaya girecek kadınlara: Futbolu inceleyin!

Bir yanıt yazın