• Home
  • Genel
  • II. Abdülhamid’in Filistin hassasiyeti (1)

II. Abdülhamid’in Filistin hassasiyeti (1)

II. Abdülhamid’in Filistin hassasiyeti (1)

İsrail’in işgal ettiği Filistin topraklarında devam eden insanlık dışı katliamlar ne zaman gündeme gelse, uzun zamandır susmuş veya susturulmuş bilinçaltımızda II. Abdülhamid ve Siyonistlerin Filistin’den toprak satın almak için yaptıkları cazip teklifleri elinin tersiyle reddetmesi hadisesi canlanır. Sanılır ki Abdülhamid’in Filistin’e Yahudi iskânıyla ilgili aldığı tek tedbir bundan ibarettir. Oysa çok daha karmaşık bir hikâyedir bu. Mim Kemal Öke’nin yakında Ufuk Kitapları’ndan yayınlanacak olan “Küresel Çatışma Çağında Filistin Sorunu” adlı kitabını okurken bu Son Padişah’ın, Siyonizm konusunda Düvel–i Muazzama’nın bir İsrail devleti kurulması yolundaki riyakârca baskılarına nasıl direndiğini bir kez daha görme fırsatını buldum.

Siyonizm’in ve aslında İsrail Devleti’nin kurucusu ve teorisyeni Theodor Herzl, 1896–1902 arasındaki beş ziyaretinden yalnızca birisinde Padişah’la görüşebilmiştir. Her vesileyle Sultan’ı Yahudilerin Filistin’de iskânına ikna etmeye çalışan Herzl’in çabaları akim kalmış ve Abdülhamid tahtta kaldığı sürece İsrail devletinin kurulamayacağını anlamıştır.

Herzl, ilk teklifi, Newlinski adlı Polonyalı bir soylu vasıtasıyla yaptığında Padişah’tan şu cevabı alır: “Ben bir karış dahi olsa toprak satmam, zira bu vatan bana değil, milletime aittir. Milletim bu vatanı kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır…” Herzl, yalnızca para değil, başka cazip fırsatlar da sunuyordu. Mesela Museviler Avrupa basınına hakim oldukları için o zamanlar Ermenilerin Abdülhamid aleyhine başlatmış oldukları karalama kampanyasını susturabileceğini, hatta “Batı kamuoyunu Türkler lehine çevirebileceğini” iddia ediyordu. Avrupa para piyasalarını elinde tutan Musevi bankerleri bir koz olarak kullanabileceğini düşünen Herzl, 1901 Mayıs’ında Abdülhamid’le görüşmeyi başarır. Bundan sonrasını Öke’nin kitabından okuyalım:

“…II. Abdülhamid’e Batı ülkelerinde ırkdaşlarının uğradığı haksızlıkları ve çektikleri zulümleri anlatan Dr. Herzl, Musevi uyruklarına göstermiş olduğu iyilik ve adaletten dolayı Padişah’a dünya Yahudiliğinin şükranlarını iletti… Osmanlı ülkesinin Mezopotamya’da bulunan petrol yatakları, altın ve gümüş madenleri, verimli toprakları ile ileri düzeyde iktisadî potansiyelinin olduğunu hatırlattı. Fakat tüm bu zenginlikler Avrupa devletleri tarafından sömürülmekteydi.” Siyonizm’in babası, Batı’yı Padişah’a şikayet etmekte ve Musevilerin selametinin ancak Osmanlı topraklarında mümkün olacağını, hatta topraklarına çekeceği Musevilerin bilgi, yetenek ve imkânlarıyla imparatorluğun dağılmaktan kurtulabileceğini söylemektedir. Mantık, gerçekten de mükemmel kurulmuştur ve Padişah’ın bu yaklaşım karşısında teslim olması beklenmektedir.

Fakat beklenen olmaz. Herzl’i dikkatle dinleyen Abdülhamid, Yahudilerin Filistin’e yerleşmeleri ve özerk bir idare kurmaları karşılığında Musevi bankerlerin Avrupa’daki Osmanlı borçlanma tahvillerini toplayarak devlete rahat nefes aldırabileceklerini de içeren bu cazip teklifleri, ülkesinin selameti bakımından tehlikeli bularak reddedecektir. (Liberallerimizin, mesela Kıbrıs karşılığında böyle bir teklif yapılsa kabul etmeden önce kaç dakika düşünme ihtiyacını duyacaklarını, doğrusu insan merak ediyor.) İş burada da kalmaz. Osmanlı maliyesinin zorda kaldığı bir dönemde Abdülhamid bu defa kurnazca bir karşı teklifte bulunur. Osmanlı borçlarının konsolide edilmesi karşılığında Filistin haricinde herhangi bir Osmanlı toprağına yerleşebilirlerdi Museviler. Ama Siyonistlerin gözü, “herhangi” bir toprakta değil, Filistin’dedir ve bu karşı teklifi bu defa kendileri derhal reddederler.

Hem Yahudileri topraklarından kovmak hem de onların Filistin’e yerleşmesi üzerinden çıkar sağlamak isteyen ikiyüzlü Alman ve Rus politikalarının farkında olan Abdülhamid ise karşı politikalar geliştirmekte gecikmeyecektir.

16.04.2002

Bir cevap yazın