Katerina’nın ‘baltası’ tarihimizi nasıl kesti?
Prut’ta Rus Kraliçesi Katerina’nın kocasını ve ordusunu kurtarmak için Baltacı Mehmed Paşa’nın çadırına kadar geldiği ve orada Paşa’yı “ikna ettiği” söylentisi yeni bir raunduyla yine gündemde. Aslında büyük bir gazetede çıkan Putin’in Rus kaynaklarında hadisenin başka türlü anlatıldığı yolundaki açıklaması da, bizim söylentimiz kadar hatalıydı. Göz göze dahi gelmemiş olan Baltacı ile Katerina’nın etrafına ördüğümüz bu ateşten çemberi ne zaman kıracağız? Tarihimizin karanlık bir sayfasını daha aralıyoruz bugün…
Putin ülkemize gelemedi ama tarihteki tartışmaları, akıncı kolları olarak medyamıza göndermiş görünüyor. Koskoca bir devlet başkanına sorulan soruya ve alınan cevabın yansıtılmasına bakan biri, bu ülkenin tarihle yatıp tarihle kalktığını sanır. Galiba sorulması gereken soru tam da burada gizli: Tarihi nasıl bu kadar kolay kurban ediyoruz?
Ne zaman Rusya’dan bahis açılsa diller çözülüverir ve Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa’nın Deli Petro’nun karısı Katerina ile nasıl “iş pişirdiği” ve elbirliğiyle Osmanlı’ya nasıl ihanet ettikleri ballandırır sohbeti. ‘Keşke Baltacı, o zevk gecesi uğruna avucuna düşmüş olan Petro’yla ordusunu serbest bırakmasa ve gelecekteki büyük kuzey tehlikesini oracıkta imha etseydi vs.’
Tarihteki hadiseleri tek değişkenle izaha bayılmamızın anlaşılır bir sebebi var: Zihin tembelliğimiz. Bu yüzden bir televizyon reklamı süresini aşan açıklamalardan köşe bucak kaçıyor, ‘İşin içerisinde fark etmediğimiz incelikler olamaz mı?’ sorusunun yanımıza yaklaşmasına zinhar izin vermiyoruz. Bu da, “Baltacı-Katerina derbisi”nde olduğu gibi muhteşem bir sığlıkla ödüllendiriyor bizi.
Putin de yanılır
Ertuğrul Özkök, 2 Eylül 2004 tarihli Hürriyet’te Putin’le aralarında aynen şu konuşmanın geçtiğini yazmış:
“Sohbetin sıcaklığına ve samimiyetine sığınarak bir şaka yapıyorum: -…Şu Katerina-Baltacı Mehmed Paşa olayı. Bize anlatılana göre, Osmanlı ordusu, Rus ordusunu imha edecekmiş. Ama Katerina ile Baltacı arasında bir mesele olmuş ve Katerina Rusları kurtarmış. Ama siz böyle değil diyorsunuz. Başkan Putin yüz hatlarını hiç değiştirmeden, aynı ciddiyetle bu olayı izah ediyor: -Bizde bu olay başka türlü biliniyor. Rus ordusu kuşatma altındayken, Katerina kuşatmayı yöneten komutana rüşvet vermiş. Tüm kadınların takılarını zorla toplatmış ve kendi mücevherleriyle birlikte paşaya rüşvet olarak vermiş. Böylece Türk kuvvetleri, Rus askerlerini savaşmadan serbest bırakmış. Bu olaydan sonra Petro, özel olarak kadın nişanı çıkarmış. Adını da ‘Kutsal Katerina’ koymuş. Petro, Moskova’ya döndüğünde ilk eşini manastıra sürgüne gönderip Katerina’yı kendisine eş olarak almış.”
Ben Rusların tarihlerini iyi bildiklerini sanırdım ama yanılmışım. Şimdi Putin’in bu konudaki hatalarını tek tek düzeltelim:
1) Katerina’nın bırakın rüşvet vermeyi, Baltacı Mehmed Paşa’yla görüştüğü rivayeti bile bizim “aşna fişna” iddiamızdan daha sağlam değil. Bir Kraliçe’nin kalkıp da Sadrazam’ın çadırına gitmesi, en başta güvenlik mülahazasıyla sakıncalıdır. Gerisini siz düşünün.
2) Kocasını ve ülkesini kurtarmak için harekete geçen Katerina’nın -kendi mücevherleri haricinde- zengin subaylardan borç istediği, onların da eşlerinin mücevherlerini toplayarak kendisine verdikleri doğru. Ama onun bu “hediyeleri” Paşa’ya rüşvet olarak verdiği yanlış. Her şeyden önce Dışişleri Bakanı Şefirov gibi aracılar devredeydi. Sonra görüşmelere Baltacı’nın çadırında değil, yardımcısı Osman Ağa’nın çadırında nokta konulmuştu. (Sadrazamı barış yapmaya ikna eden, hatta zorlayan kişi, yardımcısı Osman Ağa’ydı.) Nitekim İstanbul’da Osman Ağa’nın hazinesi içinde Katerina’nın yüzüğü ile Moskova’da basılmış 20 bin altın bulunmuştu. Yani rüşveti alan kişi Baltacı değil, yardımcısı Osman Ağa’dır ve bunu bize, olayları o sırada Osmanlı çadırında bulunan İsveç Kralı’nın yaveri Ponyatovski’den dinleyen Voltaire haber vermektedir! (Allah’tan ki Baltacı’nın Voltaire gibi bir Doğrucu Davut’u varmış.)
3) Petro’nun Moskova’ya dönüşünde Katerina’yla evlendiği doğru. Doğru olmayan taraf ise ilk eşini “bu sırada” manastıra kapattığı bilgisi. Putin unutmuş olabilir lakin bu manastıra kapatma olayı, Prut’tan tam 11 yıl öncedir. İlginçtir, Evdoksiya Lopuhina adını taşıyan bu ilk eşi, Petro’nun “gâvur” adetlerini Rusya’ya getirmesine şiddetle karşı çıkıyor, onun Avrupaî kıyafetler giymesine, bir “Rus” gibi davranmayışına, dil ve zihniyetindeki değişmeye sürekli itiraz ediyordu. Bir başka deyişle Petro’nun “delilikler”ine tahammül edemiyor, onun Rusya’yı dejenere ettiğine inanıyordu. Yatak odasındaki bir muhalefete tahammülü olmayan Petro da onu 1700 yılında Suzdal’da bir manastıra kapattırmış ve bir rahibe gibi çarşafa sokmuştu! Üstelik de saçlarını sıfıra vurdurarak!
Baltacı’yı yakan kim?
Gelelim “bizimkiler”e! Henüz güllelerin vızır vızır başların üzerinden uçtuğu bir ortamda, üstelik bir Kraliçe, düşman ordusunun karargâhına kadar gelecek ve Sadrazam’la, orada olduklarını bilen on binlerce insanın içinde baş başa bir gece geçirecekler! Bunu düşünmek dahi komik geliyor insana. Bir evde bile çoluk çocuktan saklanan bir ilişkiyi, 200 bin kişilik mahşerî bir kalabalığın ortasında, üstelik yaşını başını almış bir Sadrazama yakıştırmak kadar manasız bir durum tasavvur edilebilir mi?
Son derece hassas birisi olan Baltacı Mehmed Paşa, kendisiyle görüşmek için gelen Dışişleri Bakanı Şefirov ve Mihail’in hediyelerini dahi özellikle bir iftiraya kurban gitmemek için herkesin ortasında almış ve bu hediyeleri de dönüşünde hazineye beyan etmiştir. Nitekim şüphe üzerine yapılan soruşturmada, Osman Ağa’nın rüşvet aldığı ortaya çıkmış ve derhal idamla cezalandırılmıştır. Malum “mesele”den dolayı Baltacı’ya tek bir sual dahi sorulmadığı anlaşılıyor.
Bütün bunlardan sonra ‘İyi güzel de Baltacı-Katerina söylentisi nereden çıkmış öyleyse? sorusu hâlâ cevaplanmadı’ diyorsanız, söyleyeyim: Bize Rusları ezdirmek isteyen, böylece Baltık Denizi’nde rakipsiz kalmaya çalışan İsveç Kralı Demirbaş Şarl’ın, en büyük hasmı Petro’yu yok edeceği sırada serbest bıraktıran Sadrazam’a attığı bir iftira olduğu açık değil mi bunun? Nitekim Demirbaş Şarl, Prut’tan dönüşte Baltacı’yı saraya şikayet ede ede başını yiyecektir. Baltacı’nın suçu, Prut’taki antlaşmaya, Demirbaş Şarl’ın İsveç’e dönmesi için hususi bir madde koydurmuş olmasıdır! Bilmem anlaşıldı mı şu “mesele”?
Petro, Vahideddin, Atatürk aynı kaplıcada
Prut’ta yapılan antlaşma, diplomatik bir başarı sayılmazsa da, Rusların Karlofça’da bizden kopardıkları Azak ve Taganrog kalelerinin geri alınması, Karadeniz’den Rus filosunun temizlenmesi gibi küçümsenmeyecek kazançlar da getirmişti. Nitekim bu antlaşma, Petro’nun sıcak denizlere inme hayallerine son vermiş ve ona Osmanlıların kolay lokma olmadıklarını göstermişti. Petro, bundan sonraki bütün gayretini kuzeyde İsveç ve güneyde İran’a yöneltecektir.
Petro, “güneydeki Petersburg” yapmaya hazırlandığı Azak kalesinin elinden çıkmasına fazlasıyla üzülmüş ve geçirdiği depresyondan sonra soluğu Avusturya’daki Karlsbad kaplıcalarının şifalı sularında almıştı. İki yüzyıl kadar sonra Karlsbad kaplıcalarında Osmanlı şehzadesi Vahideddin ve yaveri Mustafa Kemal’in de sıkıntılı demlerinde beraberce şifa aradıklarını görüyoruz. Böylece bir mekân parçası Petro, Vahideddin ve Atatürk gibi üç farklı kişiliği kendisinde buluşturmuş oluyordu.
Do you want Search?
Random Post
Search