• Home
  • Genel
  • O Montrö Belgesi Neden Bazılarını Kudurttu?

O Montrö Belgesi Neden Bazılarını Kudurttu?

6 Mart 2022 günü Yeni Akit gazetesinde çıkan “İnanmayacaksınız ama Montrö’ye zafer değil diyen M. Kemal’di” başlıklı yazımda aslıyla beraber neşrettiğim bir belge birilerini fena halde ürküttü. Tahmin edilebileceği gibi hızlarını alamayıp hem sosyal medyadan, hem de Cumhuriyet gibi Koç türevi gazetelerden seslerini yükseltti. Sen hem Koç gibi Türkiye’nin en büyük kapitalistinin koltuğunun altına gizlenecek, hem de kalkıp bana solculuk, antikapitalizm ve milliyetçilik/Kemalistlik taslayacaksın, öyle mi?

Neşrettiğim belgeyi zaten biliyorlarmış da, yeni değilmiş de…

Ben de yeni demiyorum zaten ama neden ben yayınlayana kadar bundan söz etmediniz? Var olduğunu biliyordunuz da neden gizlediniz bu zamana kadar? “Atatürk’ün yeni bulunan fotoğrafları” diye kim bilir kaçıncı defa ısıtıp ısıtıp sürülen görüntüleri yayınlamaktan bıkmadınız ama nedense Montrö hakkında devrin Cumhurbaşkanının Dışişleri Bakanına yazdığı ve sonuçtan “pek memnun olmadığı”nı söylediği tebrik telgrafını nasılsa atladınız öyle mi?

Güldürmeyin adamı… Böyle hayatî bir dış mevzuda devletin tepesindeki zatın Dışişleri Bakanına gönderdiği telgraf karşısında “Hay Allah, nasılsa gözümüzden kaçmış” diye komiklik etmeniz kusura bakmayın ama ne kadar ciddiyetsiz olduğunuzu ve izinden gittiğinizi söylediğiniz lideri ne kadar takmadığınızı gösterir.

Takmıyorsunuz zaten ve kötü tarihçiler gibi malzemenin işinize geleni alıyor, gelmeyeni unutulmuşlar mezarlığına gömüyor veya resmen ya makaslıyor hatta sansürlüyorsunuz. Lakin “Tarih” dediğimiz birikim keyfinizce at oynatacağınız bir saha değil. Onun hakiki sahipleri var Allah’tan.

İşte o sahiplerden biri, işte o görmezden geldiğiniz belgeyi bu defa aslıyla beraber yayınladı, tabii kudurdunuz. Ne yapalım, siz de kuduz hastanesi açmak zorunda bırakmayın bizi.

Ciddiyetsizsiniz, biliyorum ama yine de belgenin hatırına cevap veriyorum.

Önce “Kamal Atatürk” imzalı ve 19 Temmuz 1936 tarihli tebrik telgrafı ne diyor, ilk iki paragrafını aşağıya alıyorum (tamamı için yazıdaki fotokopisine bakınız):

“Dr. Aras / Montreux

TEBRİK EDERİM; MONTREUX KONFERANSINI PEK PARLAK DEMİYECEĞİM, MAKUL İNTAC EDEBİLDİĞİNDEN DOLAYI. ÜMİD EDERİM Kİ DÜNYA MEDENÎ VE İNSANÎ ÂLEMİ BİZİM TÜRKLÜK NAMINA ALDIĞIMIZ UYSALLIĞI, ABNEGATION’U TAKDİR EDECEKLERDİR.

YUKARIDA VERMEK İSTEMEDİĞİM PARLAKLAKLIĞI, BU MUVAFFAKİYETİNİZİ ZAFER HALİNE GETİRECEK BUNDAN SONRAKİ YÜKSEK NETİCELER ALMANIZA SAKLIYORUM…”

Şimdi de Atatürk’ün Bütün Eserleri adlı külliyattaki sadeleştirilmiş halini aktarıyorum, belki o dilden anlarsınız:

“Tebrik ederim; Montreux Konferansı’nı pek parlak demeyeceğim, makul neticelendirebildiğinden dolayı. Ümit etmek isterim ki, dünya medeni ve insanı âlemi bizim Türklük namına aldığımız uysallığı, abnegation’u (fedakârlık, özveri) takdir edeceklerdir.

Yukarıda vermek istemediğim parlaklığı, bu muvaffakiyetinizi zafer haline getirecek bundan sonraki yüksek neticeler almanıza saklıyorum…”

Dediği ana hatlarıyla şunlar:

  1. Montrö tebrik edilecek bir başarı ama pek parlak bir değil, makul bir sözleşmedir,
  2. Montrö’de uysal davrandık ve fedakârlıkta bulunduk,
  3. Umarım medeni dünya (Batı) bizim Montrö’de gösterdiğimiz fedakârlık ve uysallığı takdir edecektir,
  4. “Adına “zafer” diyeceğim asıl parlak neticeyi ileride alacağınıza inanıyorum.

Bunda anlamayacak ne var Allah aşkına? Aptala anlatır gibi tane tane anlatmış.

Yok memnun olmadığı şey İtalya’nın Montrö’yü imzalamamasıymış, yok Cumhurbaşkanının bu dert içinde kalmış, onun için pek parlak değil demiş, yok İtalya 2 Mayıs 1938’de imza koymuş da zafer tamamlanmışmış.

Bu ne tamamlanmaz bir zafermiş böyle.

Mudanya Mütarekesi zafer ama ortada henüz vatan yok.

Lozan Antlaşması zafer ama Boğazlar ve İstanbul denetim altında, daha tam egemen değiliz.

Montrö zafer ama küskün İtalya’ya bir türlü imzalatamadığımız için o da tam değil.

İtalya 1938’de imza koyuyor ama zafer yine tamamlanamıyor. İkinci Dünya Savaşına kadar tıngır mıngır gidiyor.

Dürüst olmayı deneyin bir kere de:

Yayınladığım belge açıkça Cumhurbaşkanı Kamal Atatürk’ün Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nden “pek parlak değil” diyerek tam memnun olmadığını ve onu “zafer” olarak görmeyip bir “uysallık” ve “fedakârlık” (abnegation) neticesinde kazanılmış muvaffakiyet seviyesinde kaldığını, ancak ileride kazanılacak yeni diplomatik başarılarla zafer seviyesine çıkabileceğini söylüyor. Bütün bunlar da sizin koro halinde dile getirdiğiniz “Montrö zaferdir” söylemine tam manasıyla soğuk duş yaptırdığı için yaşadığınız şaşkınlığı anlayışla karşılıyoruz.

Alışacaksınız baylar, ne yazık ki gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.    

10.03.2022, muzakerat.com

Bir yanıt yazın