• Home
  • Genel
  • Osmanlı, üçgeni bilmiyor muydu?

Osmanlı, üçgeni bilmiyor muydu?

Osmanlı, üçgeni bilmiyor muydu?

Baron de Tott’u hatırlayanınız var mı? Canım, hani şu eniştesi Fransız büyükelçisiyle birlikte İstanbul’a gelen ve sözde tercümanlıkla görevli Macar asıllı Fransız. Baron de Tott’un hatıralarında geçen bir anekdotu o kadar şevkle anlatırız ki, gören de Osmanlı bilim hayatını mahkûm etmek için elimize bir gerekçe geçmişçesine çığlık atıyoruz sanır.

Baron, 1773’de (doğru tarih 1775’tir) padişahla anlaşarak ilk mühendishaneyi kurmaya girişir. Ancak zamanın geometri (hendese) hocalarının bu mühendishaneye tepki göstereceklerini varsayarak bir plan yaparlar ve hocaları bir geometri sınavından geçirmeye karar verirler. Bundan sonrasını kendisinden dinleyelim:

“Mühendislere bir üçgenin üç açısının toplamının değerini sordum. Soruyu tekrar etmemi istediler; bir müddet düşündükten sonra içlerinde en cüretli olanı üç açının toplam değerinin üçgenine göre değiştiğini, her üçgen için ayrı değere sahip olacağını söyledi. Böyle saçma bir cevap alacağımı bilseydim bu soruyu hiç sormazdım.”

Şimdi bu fıkra gibi anlatılan hadisenin içyüzüne biraz daha yakından bakmaya çalışalım.

Diyelim ki bu hadiseyi okuduk bir yerde. Bu durum karşısında, omuzlarının üzerinde bir kafa taşıdığını iddia eden birisinin ne yapması lazım? Sorgulaması, değil mi? Şu üç soruyu sorarak elbette: 1. Bu hadiseyi “kim” anlatıyor? 2. “Niye” anlatıyor? 3. “Nasıl” anlatıyor?

İlk sorudan başlayalım.

Kimdir Baron de Tott? Anlattıkları ne kadar sıhhatlidir? Niyazi Berkes’in dediği gibi “Asıl görevi, Fransa tarafından işgal edildiği takdirde Süveyş dolaylarında gerekli topografik bilgileri toplamak” olan Baron, Türkçe öğrenmek için geldiği İstanbul’da yıllar yılı kalmasına rağmen doğru dürüst Türkçe bile öğrenmemiş, buna rağmen Türklerin ne kadar “cahil, sersem, ahlaksız, şeref ve haysiyet duygularından yoksun” olduğunu söylemekten geri kalmamıştır. Beraber yaşadığı kişileri hakir gören, olayları abartan, yalan söyleyen ve genellikle de tarihlerde hatalar yapan biridir. Hatta Baron’un “atmasyonları” o kadar meşhur olmuştur ki, zamanın Teksas–Tommikslerine bile konu olmuştur (mesela “Baron Münchausen’in Maceraları”).

Baron, yaptıklarının daha iyi anlaşılabilmesi için çevresindekileri aşırı derecede küçültme arzusunun esiri olmuşa benzemektedir. Kısaca, ne kadar önemli birisi olduğunu ispatlamaya çalışan, alçaklık kompleksine kapılmış birisinin kullanabileceği bir söylem hakimdir bu anlatıya. Osmanlı’yı dinleyip anlamaya hiç mi hiç niyeti yoktur Baron’un.

Peki bu olay kendisi tarafından sıhhatli bir şekilde nakledilmiş midir? İşin bamteli de bu soruda gizli zaten.

Bir defa Baron’un Osmanlı hendesecilerine yönelttiği ve sonunda cahilliklerine hükmettiği soru, değil olayın anlatıldığı zamanda, neredeyse 14 asırdır insanlığın, yaklaşık 9–10 asırdır da Müslümanların bildiği ve üzerinde çalışmalar, hatta tartışmalar yürüttükleri bir konudur. Öklid’in 5. postulasının geliştirilmiş formülasyonu olan bu konu üzerinde Ebu’l–Vefa ve Nasıruddin Tusi başta olmak üzere tarih boyunca pek çok İslam alimi ispatlama çalışmaları yapmış ve yer yer de eleştirmişlerdir. Dahası, üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece olması, küresel üçgenlerde (müsellesât–ı küreviyye) geçerli mi değil mi diye tartışmışlardır. Dolayısıyla 18. yüzyıl sonlarında bir hendese hocasının bu konuyu bilmemesi diye bir şey söz konusu olamaz. Hendesecimizin Baron’a verdiği cevap, olsa olsa, “Bu kadar basit bir şey de bize sorulur mu? Adam herhalde küresel üçgenlerden bahsediyor.” düşüncesiyle verilmiş olabilir. (Nitekim aynı yıllarda Mühendishane’de hocalık yapan Gelenbevî, üçgenlerle ilgili yazdığı kitapta bu konuyu enine boyuna tartışmıştır.)

Fakat daha da şaşırtıcı olanı, Osmanlı uleması tarafından kendini beğenmiş Baron’a verilen cevabın Öklid–sonrası geometri içinde yer alan küresel geometride tıpatıp aynen cevaplanmış olmasıdır. İster inanın ister inanmayın, TÜBİTAK Yayınları’ndan çıkan Robert Osserman’ın “Evrenin Şiiri” adlı kitabında (s. 76) aynen şunlar yazılı: “Bu yeni geometride bir üçgenin iç açılarının toplamı sabit bir sayı olmayıp ÜÇGENİNE GÖRE DEĞİŞİR; ama her durumda 180 dereceden küçüktür.”

Bunu okuduktan sonra siz yine Osmanlı mollasının cevabına mı gülüyorsunuz yoksa Baron de Tott’un cahilliğine mi?

06.08.2002

Bir cevap yazın