Para Felsefesi

Para Felsefesi
Kolay kolay bir araya gelmeyecek iki terimi yan yana, ustelik de bu sutunlarda, gorunce sasirdiniz belki. Kim bilir belki de icinizden ironi yaptigimi dusundunuz.

Bugun ironi yapacak durumda degilim; biraz karmasik olan ilgilerime Alman sosyologu Georg Simmel’i katali beri, kulturun zaten ironi yuklu oldugunu ogrenmis bulunuyorum ve bu yazida da onun Para Felsefesi adli kitabinin ana fikirlerini aktarmaya calisacagim.

Simmel’den daha once size soz etmistim. Modern hayatin ayrintili bir haritasini cizmeye yonelik calismalariyla temayuz etmis olan Simmel, bir ara ekonomik gostergelere de merak salmisti. Fakat bu gostergeler icinde birisi vardi ki, yalniz ekonomik planla sinirli kalmiyor, giderek butun modern hayat uzerinde, bireyler kadar kurumlar uzerinde de bagimsiz bir hukumranlik tesis ediyordu: Para.

Ona gore para, mutlak, objektif ve kisisel olan her seyi yok eden bir guctur bugun. O, herhangi bir nesne olmaktan cikmistir. Normalde iliski surecimizde esya, her birimizde farkli tesirler hasil eder. Oysa para, karsisinda farkli tavirlar, farkli psikolojiler gelistirmemize izin vermez. O, bir tek sey ister: Kendisinin ne kadar onemli ve vazgecilmez oldugunun kabulunu… Paranin rengi, kokusu, niteligi, hadi biz ekleyelim ‘milleti’ yoktur. O, saf niceliktir. Kendisine olumlu veya olumsuz bir deger yuklenmesine de razi olmaz.

Buyuk sehirler ozellikle, her yanina “para ekonomisinin sinmis oldugu” yerlerdir. Para, Simmel’e gore, “esyanin ozunu oyar”, “kendisine mahsuslugunu, ozel degerini.. kemirir”. Para, buyuk sehirlerde hayatin temposunu da belirleyen guc haline gelir. Kisi, para ekonomisinde islevleri yerine getirmekle mukelleftir. Parayla olan iliskileri disinda onlarin kendilerine mahsus ozellikleri soz konusu edilmez.

Aslinda modern kulturun trajedisi yatmaktadir paranin egemen oldugu bu dunyanin temelinde. Esyanin hayatlarimizdaki egemenligi ve sayisi arttikca kisisel olarak onlari gogusleme kabiliyetimizin alani da daralmaktadir. Esya, ustumuze ustumuze gelmektedir bugunun dunyasinda; buna karsilik onu durdurup kendimize benzetecek olan kisisel kabiliyetimizin ise eli ayagi baglanmistir. Boylece esya, ilk defa “objektif” bir varlik haline gelmektedir insanlik tarihinde. Eskiden esyaya tasarruf eden insanin onlara yukledigi degerler ve anlamlardi belirleyici olan. Simdiyse esya, bir buyuk orgutlu guc halinde insanin karsisinda, hatta uzerinde tahakkum kurabilmekte ve onun kendisini yonetmesine izin vermemektedir.

Iste para, modern kulturdeki bu bunalimin en bariz temsilcisidir. Ona gore para, gunluk hayat bilincinde gorunmez bir ele donusmustur. Bu “gorunemez el”, insanlar sanki iradeleriyle hareket ediyorlarmis gibi davransalar da, onlarin iradelerinin ipini elinde tutan bir buyuk irade halini almistir.

Para, modern kulturun modeli olmustur. Dahasi para, “toplum denen kumasin oruldugu ipliktir” (D. Frisby). Niceligin nitelik uzerinde kazandigi zafer, paranin zaferidir. O, karsisinda farkli turden hicbir irade birakmamacasina her seyi dumduz eden ve mutlak bicimde tek olcut haline gelen bir aractir artik.

Burada ilave etmeliyiz ki, Simmel’in sozunu ettigi “gorunmez el” bugun iyice egemen hale gelmistir hayatimizda; zira “kaydi para”, yani kredi kartlarinda, kimsenin yuzunu gormeden birbirine bilgisayar ekranlarindan transfer ettikleri mevhum nesne, elini ayagini cekmektedir dunyamizdan; ancak garip bir bicimde hayatin kodlarini daha fazla eline gecirmektedir. Ilginc, degil mi?

Not: Simmel’in goruslerini sergilerken Werner Jung’un kitabindan yararlandim: Georg Simmel: Yasami, Sosyolojisi, Felsefesi, Cev: Dogan Ozlem, Ankara 1995.

Birdergi

Yol Kulturu

Istanbul’un asfalt uretim ve yatirim hizmetlerini ustlenmis belediyeye bagli bir sirket olan Isfalt, baslattigi agac dikme seferberliginden sonra bizleri yine sasirtti. Bu defa yol uzerine, kitap hacminde bir dergi ile giderek coraklasan kultur hayatimizi agaclandirip yesillendirmeye koyulmus bulunuyor.

Yol Kulturu, uc aylik bir kultur ve teknoloji dergisi. Dergide birazdan sozunu edecegimiz yol kulturuyle ilgili yazilarin yaninda dogrudan yol ve asfalt teknolojisiyle ilgili meslekten olanlara yonelik yazilar da yer aliyor. Yol Kulturu, yol teknolojisiyle yol kulturunu ayni potada kivamlandirmaya soyunan bir dergi olarak yola cikmis. Hayirli olsun!

Kuse kagida tamami renkli olan 192 sayfalik derginin icerigi son derece yuklu. Mesela Sertac Kayserilioglu’nun Istanbul’da tramvaylarin hikayesini anlattigi yazisi kadar Iskender Pala’nin Divan edebiyatindan yol ile ilgili siirleri isledigi arastirmasini beraberce okumak ne buyuk saadettir sehir tutkunlari icin! Keza A. Turan Alkan’in hos bir denemesi, E. Nazif Gurdogan’in Amerika’yi yeni “Kizil elma” olarak konumlandirdigi heyecan verici yazisi, Erdem Bayazit’in “yol” cesitlemeleri, Saadettin Okten’in sokaklarin yol olusuna iliskin anilarla yuklu denemesi ve daha bircok tanidik ismin yazilari: Irfan Ciftci, Recep Senturk, Asaf Ataseven, Levent Elpen, Dr.Nazif Velikahyaoglu, Akif Tunc, D. Mehmet Dogan, Edip Gonenc… Istanbul Buyuksehir Belediye Baskani R. Tayyip Erdogan ve Isfalt Genel Muduru Abdulalim Karabiyik’la yapilan roportajlar disinda fakirin de “Yolda” bir denemesinin yer aldigi derginin en ilginc tarafi ise fiyati.

Dergi ucretsiz. Sadece Isfalt’tan temin etme imkaniniz var. Adres soyle: Tibbiye Cad. Atolyeler Sok. No: 6, Selimiye-Uskudar / Istanbul, Tel: (0216) 343 24 92

Ilgiyle okuyacaginizi umuyorum, Yol Kulturu’nu.

IKTIBAS

Toplumumuzun hal-i pur-melali Toplumumuz, birakin farkli yasam tarzi, dunya gorusu veya siyasal bakislari kabullenip bunlarin hak arayislarina alan acmak, kendisi ile ayni durumda ve fikirde olan insanlarin haklarini gozetmek hevesinde bile degil. Birakin farkli talepler icin mucadele etmeyi, kendi talepleri icin bile mucadele etme konusunda usengec. Degil toplumsal hayata sekil verecek inisiyatif gosterme hevesinde olmak, elinden gelse kendi hayatina iliskin kararlari verme hakkini da baskasina devredecek.

Nuray Mert, “Demokrasi sirki ve seyircileri”, Dergah, Ekim 1997.

Bir cevap yazın