• Home
  • Genel
  • Üç kuşak aydını o yetiştirdi

Üç kuşak aydını o yetiştirdi

Türk düşünce dünyasının önemli isimlerinden Cemil Meriç’in 1964 ile 1987 yılları arasında çeşitli yerlerde yayınlanan röportajları Bulutları Delen Kartal isimli kitapta bütün olarak okuyucuya sunuluyor

HARUN KARABURÇ

Mustafa Armağan’ın Sezai Coşkun ile beraber hazırladıkları Bulutları Delen Kartal, Türk düşünce dünyasının önemli isimlerinden Cemil Meriç’in röportajlarından bir derleme sunuyor okura. Dördüncü baskısı Timaş Yayınları tarafından yapılan kitabın yeni baskısında birkaç önemli değişiklik yapıldığını Armağan’dan öğreniyoruz. İlk baskılarda Armağan ile yapılmış bir söyleşi kitabın yeni baskısında bulunmuyor. Bunun yanında Cemil Meriç’in 1981-1983 yıllarında Türk Edebiyat Vakfı’nda yaptığı düşünülen bir söyleşisi daha eklenmiş yeni baskıya.

“Klasiklerimizi yeniden okuma; yani Şinasi’yi, Namık Kemal’i, Ali Suavi’yi, Ahmet Mithat’ı, hatta “Kin” şairi Emin Bülend’i; Elbette Tunuslu Hayreddin Paşa’yı, Mehmed Akif’i, Bediüzzaman Said Nursi’yi, Said Halim Paşa’yı, Necip Fazıl’ı, Nuretin Topçu’yu, Sezai Karakoç’u, ve selefleri kadar “büyük” teklifleri olmasa da Kemal Tahir’i, Peyami Safa’yı, Yahya Kemal’i ve diğerlerini yeniden okuma zahmetine katlanmadan mesafe alabileceğimizi, hakikaten “yeni” bir şeyler söyleyebileceğimizi zannediyorsak aldanıyoruz.” diyor Mustafa Armağan kitabında. Cemil Meriç de bu bağlamda alınacak mesafeyi hızlandıracak aydınlarımızdan en önemlilerinden biri şüphesiz. Armağan’ın “Cemil Meriç’i 21. Yüzyıl’ın bu çetin dönemecinde gözümüze giderek ‘batar’ hale getiren şey nedir sahiden de?” sorusu ve tespiti de bu kitabın okunma gerekliliği.

FİKRİN GELİŞİM SEYRİ

Kitabın yeni baskısı için yapılan değişiklerden sonuncusu ise daha önce sistematik olarak sıralanmış olan söyleşilerin bu kez kronolojik olarak sıralanmış olması. Bu sayede Meriç’in fikirlerinin gelişim seyrinin takibini kolaylaştırdıklarını belirten Armağan, Cemil Meriç’in külliyatına bir nebze de olsa katkı sağlamış olmak dileğinde. Kitabı hazırlayan diğer isim Sezai Coşkun ise Türk düşünce hayatında Cemil Meriç’in yadsınamayacak yerine dikkat çekiyor. Meriç’i bir medreseye benzeten Coşkun, “1970’ten itibaren Türkiye’de yetişen üç kuşak içerisinde Cemil Meriç medresesinden geçmemiş yok gibidir” diyor.

Kitaptaki söyleşilere gelecek olarsak sayıca çokça kabul edebileceğimiz bu röportajlar Doğu-Batı meselesi, Türk toplumunun medeniyet serüveni üzerine ince fikirleri masaya yatırma gereksinimi uyandırıyor. Türk aydını kimdir, nasıl olmalıdır soruları bir kez daha zihinlerimizde çakıyor.

ROMAN ŞÜPHENİN VE SUALLERİN ÜLKESİ

1964 ile 1987 yıllarını kapsayan röportajlar “Başlıca işim düşünmek ve düşündüklerimi cemiyeti sunmaktır.” diyen Cemil Meriç’in düşünce dünyasına dair ilginç kabul edilebilecek bilgiler de sunuyor okura. Divan edebiyatında Avrupai anlamda romanın olmayışını insani ilimlerin gelişmiş olmasına bağlanıp bağlanmayacağı sorusuna Meriç’in verdiği cevap oldukça düşündürücüdür: “Efendim, Osmanlı’da, âlem-i İslam’da ilimler vasıtadır ve son derece inkişafa mazhar olmamıştır. Çünkü ehemmiyet verilmemiştir fazla. Mühim olan dini ilimlerdir. Dini ilimler de vahye dayanır, nassa dayanır. Binaenaleyh romanın at koşturacağı bir saha yoktur. Yani vahyin hâkim olduğu sahada romanın ve romancının söyleyeceği bir söz yoktur. Bu itibarla romanın gelişmesine imkân yoktur. Çünkü romandan çok daha ciddi, çok daha kat’i, çok daha mutlak hakikatlerin ifade edildiği dini ilimler vardır. Mutlaklar dünyasında romana ihtiyaç yoktur. Roman şüphenin, henüz belli olmayanın, hatta suallerin ülkesidir. Esasen edebiyat bütünüyle bir eğlencedir. Yani bir boş vakit geçirme vesilesidir. Şiir de öyledir, hikâye de öyledir.” Bu sözlerinden sonra “Bu durum, Türk edebiyatı için bir noksanlık kabul edilebilir mi?” sorusunu ise Cemil Meriç, “Ne münasebet efendim, hayır. Roman, hasta toplumların mahsulüdür” diyerek cevaplıyor.

 Osmanlı’nın irfanı Türkiye’nin kültürü

Doğu-Batı ve medeniyet algısı hususunda Türk aydınının görüşleri, tavırları, aldığı tepkileri nasıl olmalı sorunsalına da günümüzden bakma fırsatı sunuyor Cemil Meriç’in cevapları. Her biri zihinlerimizde yeni kapılar aralıyor. Örnek olarak Meriç’in kültür ve irfan üzerine Mehmet Akif Ak’a söylediği şu anlamlı sözleri aktaralım: Bence kültür, bir Batı mefhumudur. Bu itibarla Batı’dan aldığımız bilgiler için, başka bir deyişle irfanımızın sığlaşmış, soysuzlaşmış, yabancılaşmış kısımları için kullanılmalıdır. Yani bir Osmanlı irfanından, bir de Cumhuriyet kültüründen söz edebiliriz.

YAYIN TARİHİ: 14.07.2011

Kaynak: http://www.yenisafak.com.tr/KulturSanat/?i=329868

Bir yanıt yazın