• Home
  • Genel
  • Vahdettin Milli Mücadele’yi destekleseydi sürgüne gönderilmeyecek miydi?

Vahdettin Milli Mücadele’yi destekleseydi sürgüne gönderilmeyecek miydi?

Vahdettin Milli Mücadele’yi destekleseydi sürgüne gönderilmeyecek miydi?
Vahdettin Milli Mücadele’ye taraftar olsaydı bile sonuç değişmeyecek, 1924 Mart’ında o da sürgünü boylayacaktı. Atatürk’ün silah arkadaşı Şehzade Osman Fuad Efendi ve Milli Mücadele lehine casusluk yapan Fehime Sultan’ın durumları, başka türlüsünü düşünmemize elvermiyor çünkü.
Son günlerde ağızlarda bir sakız: Vahdettin İngiliz yanlısıdır, hatta casustur. Neden? Çünkü Milli Mücadele’yi desteklememiş, İngilizlerle işbirliği yapmış, hatta onlara Ankara hükümeti hakkında bilgi ve belge de sızdırmıştır. Bu mantıktan gidersek şu sonuca ulaşmamız mümkün: Eğer Vahdettin Milli Mücadele’yi desteklemiş olsaydı padişah ve halife olarak yerinde kalacak, en azından, kendisi başta olmak üzere hanedan üye ve mensupları yurtdışına sürülmeyeceklerdi.
Bu kargaları bile kahkahadan kırdıracak iddia, onlarca yıldır ciddi ciddi dillendiriliyor, Cumhuriyet’in günah keçisi yapılan Vahdettin, bu beylerin istediği tarzda hareket etseydi baş tacı edilecekmiş gibi bir hava yayılıyor etrafa. Oysa tarihin karanlık sayfalarını karıştırdığımızda durumun hiç de böyle olmadığını, Milli Mücadele’ye destek çıkan, hatta onun lehine casusluk yapan hanedan üyelerinin bile istisna getirilmeden yurtdışına sürüldüklerini öğreniyor ve bu iddianın, bir iddia olmaktan çok bir bahane ve silah olarak kullanıldığını fark ediyoruz.
Sultan V. Murad’ın torunu Osman Fuad Efendi, 1895’te doğmuş, askerlik mesleğini tercih ederek generalliğe kadar yükselmeyi başarmıştır. 1911’de İtalyanlar Trablusgarb’a hücum edince Osman Fuad, “icabında merkezi tanımayarak müstakil hareket etmek selahiyetini haiz olmak üzere” grup komutanı olarak bir denizaltı gemisiyle Derne’ye gitmişti. Burada Mustafa Kemal ve Enver Beylerle beraber milis kuvvetleri örgütleyerek bir mücadele başlatmışsa da, 1912’de Balkan Harbi’nin başlaması üzerine hükümet, Trablusgarb’ı düşmana teslim ederek geri çekilmesi emrini göndermiştir kendisine. 18 bin kişilik Osmanlı ordusunu İtalyanlara teslim etmek istemeyen Ferik (Tümgeneral) Osman Fuad, merkezin emrini dinlemeyerek çöle doğru çekilmiş ve kuvvetlerini Tunus’a geçirmişti. Ancak merkezden gelen ikinci bir emirde Trablusgarb’ın İtalyanlara bırakıldığı belirtilince geri dönüp teslim olmuş, Napoli’de 8 ay kadar esir kaldıktan sonra İstanbul’a dönmüştü.
Birinci Dünya Savaşı’nda Süveyş cephesinde görevlendirildiğini görüyoruz Osman Fuad’ın. Stratejik bir görüşme yapmak için gittiği Almanya’dan dönüşte bindiği denizaltı gemisi İngilizlerin hücumuna uğramış, başından ağır bir yara almıştı. 1915’te Sina cephesine tayin olundu, Süveyş cephesinde savaştı ama başarısız olunca Halep’e çekildi. Burada başındaki yaranın yeniden iltihaplanması üzerine ameliyat olmak için Almanya’ya gitti. 1924’te görev icabı Roma’da bulunuyordu. Bir gün ajanslar Osmanlı hanedanının sürgüne yollanacağı haberini geçtiler. Sürgünlerin listesinde kendi ismini de okudu Osman Fuad; yıkılmıştı. Memleketi için yıllarca hizmet veren ve “gâzilik” rütbesine nail olan bir general, sırf hanedandan diye sınır dışı edilmiş, vatanının kapıları yüzüne kapatılmıştı. O günlerde askerî bir kurye, kendisine bir posta ulaştırdı. Mektup Gazi Mustafa Kemal Paşa’dan geliyordu: “Ana vatan dışında kalışınız için çok esef ederim. İstisna yapamadım. Kanun umumi idi” diyordu. Mustafa Kemal, silah arkadaşı için istisna getiremediğini bildiriyordu.
General/Şehzade Osman Fuad, 1973’te sefalet içinde yaşadığı üçüncü sınıf bir otel odasında hastalanmış ve bir hastane odasında yalnız başına ölünce Paris’te Bobini Mezarlığı’na defnedilmiştir. Vatan hasretiyle son nefesini verdiği günlerde TBMM, Osmanoğullarının Türkiye’ye girişini serbest bırakacak kanunu çıkarmak üzereydi. Göremedi.
Gelelim Fehime Sultan’a
Yıllardan 1920, aylardan Nisan’dır. Milli Mücadele’nin başlarında Ankara’nın gizli istihbarat teşkilatı, sarayın neler düşündüğünü fena halde merak etmektedir. İçeriden bilgi sızdıracak bir köstebek aranmaktadır. Sonunda, çırağ edilmiş (yani evlendirilerek saraydan çıkarılmış) bir cariye vasıtasıyla V. Murad’ın kızlarından Fehime Sultan’a ulaşılır.
Altunizade semtindeki bir köşkte gerçekleşen buluşma, Fehime Sultan’ın özellikle Vahdettin’e ve hanedan mensuplarına yönelik sert eleştirileri, onları gaflet, hatta ihanetle suçlaması ve Milli Mücadele lehine attığı coşkulu nutukla bambaşka bir çehreye bürünür. Ankara’nın istihbarat elemanları şaşkına dönmüştür. Fehime Sultan’ın Damat Ferid Paşa’ya duyduğu öfke, onu tam 2 saat konuşturmuş, bildiği ve gördüğü bütün “mel’anetleri”ni sayıp dökmüştür. Ayrıca sarayın içindeki tasavvur ve teşebbüsleri de anlatmıştır kendilerine. Dahası, İstanbul’daki Millîci gruplardan da haberdar olduğunu, isim isim sayarak zikretmiş ve istihbaratçılara şok üzerine şok yaşatmıştır. Güya bu isimleri ilgililerden başka kimse bilmemektedir!
Bir sonraki buluşmada Fehime Sultan, İstanbul’dan Anadolu’ya gönderilen adamların isimlerini ve gittikleri şehirleri not ettirmiş, kimlerle işbirliği yaptıklarını, hangi amaçla gittiklerini de belirtmekten geri kalmamıştı. Ayrılırken de büyük bir kararlılıkla şu sözleri söylemişti: “Bugünden itibaren benliğini, tıpkı sizler gibi aziz milletimizin selamet ve saadetine adamış bir fedai addediyorum kendimi.” Ezcümle, Fehime Sultan, gizli bilgileri Mustafa Kemal’in adamlarının önüne sermiş ve Milli Mücadele hareketi için bir muamma olan sarayın içini bir ayna gibi aksettirmişti kendilerine.
Peki sonuç ne oldu dersiniz? Anadolu hareketi lehine casusluk yapan ve bu yüzden “kahraman” ilan edilip madalya takılması gereken hanım sultana da bir istisna getirilmemiş ve bir gece kendisini yurtdışında bulmuştu. Fehime Sultan 1929 yılında Nice’de veremden vefat etmiş, ölmeden önce de vatanımıza hitaben açık bir mektup kaleme almıştı. Fransa’da ve Mısır’da basılan bu mektubun Türkiye’de yayınına izin verilmemiş olduğunu söyleyeyim de, varın gerisini siz düşünün.
Yani Vahdettin, Milli Mücadele’ye taraftar olsaydı bile sonuç değişmeyecek, 1924 Mart’ında o da sürgünü boylayacaktı. Atatürk’ün silah arkadaşı Osman Fuad Efendi ve Milli Mücadele lehine casusluk yapan Fehime Sultan’ın durumları, başka türlüsünü düşünmemize elvermiyor çünkü.

Bir cevap yazın