• Home
  • Genel
  • Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı?

Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı?

Mevhibe İnönü başını nasıl açmıştı?

Türkiye, Başbakan Erdoğan’ın gündeme getirdiği Zübeyde ve Latife hanımların başlarının kapalı mı yoksa açık mı olduğunu konuşadursun, biz bir başka First Lady’nin hayatına eğilerek başörtülü Cumhuriyet liderlerinin eşlerinin başlarını nasıl açtıklarını Mevhibe İnönü örneği üzerinden göreceğiz.

Bu ilginç bir nokta, çünkü Mevhibe Hanım genellikle gözlerden uzak kalmayı tercih eden bir lider eşi olarak bilinir. Bu yüzden hayatındaki ayrıntılar, torunu Gülsün Bilgehan’ın çalışmasına kadar (Mevhibe, Ankara 1994, Bilgi Yayınevi) büyük ölçüde gözlerden saklanmıştır. İlk defadır ki, bu çalışmayla İsmet İnönü’nün eşi Mevhibe Hanımın hayatı, bilinmeyen yönleriyle kamuoyunun önüne açılmış oldu. Ne diyelim, darısı Latife Hanım’ın başına!

Yazıyı okumaya başlamadan dikkatinizi çekmek istediğim husus, Mevhibe Hanım’ın başını 1927 gibi nispeten geç bir tarihe kadar açmamış olmasıdır. Yani Başbakanın hanımı başörtülü olabiliyordu Cumhuriyet’in 4. yılına kadar. Nitekim Latife Hanım’ın da başı, Cumhurbaşkanının 1925’teki boşanma kararına kadar kapalıydı. Aynı durum aşağı yukarı Cumhuriyet’in kurucu kadrosunun tamamı için geçerlidir.

Kitaptan günümüzdeki tartışmalarla ilgili kimi parçaları aşağıya alarak, herkesin Latife Hanım’ı konuştuğu bir zamanda Mevhibe Hanım’ın kendisi ve Atatürk’le ilgili hatıra, gözlem ve bilgilerine yer vereceğiz. Bakalım Mevhibe Hanım ilk olarak başörtüsünü nasıl çıkarmış, aynı akşam Atatürk, İngiliz Elçisinin hanımına nasıl öpme teklifinde bulunmuş ve yine muhtemelen bir Arap elçisinin hanımıyla başörtüsü üzerine nasıl tartışmış? (Alıntılar, kitabın 195-198. sayfalarındandır.)

Mevhibe Hanım başını nasıl açtı?

1927 yılı son dönemin sıkıntılarını unutturan büyük bir balo ile başladı. Gazi Paşa hem kendisinin, hem başkentlilerin bunalımdan çıkıp Cumhuriyetin ilk yıllarının gayretli havasına yeniden dönmesini arzu ediyordu. Ankara’daki sosyal hayat gün geçtikçe gelişiyordu. Sıra Ankara’ya tek tük gelmeye başlamış yabancı elçilerle devlet ileri gelenlerini büyük bir eğlencede bir araya getirmedeydi… Gazi, bekâr olmasını engelleyici [bir unsur] gibi kabul ederek, ilk Cumhuriyet balosunu Başbakanın köşkünde vermek istedi. İsmet Paşa arkadaşının arzusunu emir olarak nitelendirip derhal hazırlıklara girişti… Mevhibe’ye ev sahibesi sıfatıyla önemli görev düşüyordu.

(…)

Balo akşamı nefis bir mehtap vardı. Ankara kar içerisindeydi, bembeyaz boş tepeler ay ışığı altında bir masal dekorunu andırıyordu… Pembe Köşk’ün saçaklarının altına yerleştirilen ampuller yakılmıştı, karla yüklü çam ağaçlarının ortasında ev de sanki sihirli bir şatoya benziyordu. Şiddetli kış yolları kapadığından, konuk otomobilleri Çankaya yokuşunu zorlukla tırmanabiliyorlardı.

(…)

Mevhibe, bu özel gecede giyeceği elbiseyi Brüksel Sefiresi Lütfiye Hanım’a rica ederek, Belçika’dan ısmarlamıştı. Yakası sivri, “V” şeklinde açık, kolları mendil biçiminde, mor lame bir balo kıyafetiydi… Genç kadın Mustafa Kemal ile kocasının bu ilk cumhuriyet balosuna verdikleri önemi bildiğinden birkaç gündür uzun düşüncelere dalmış, nihayet bir karara varmıştı. O gece konuklarının önüne saçları açık olarak çıkacaktı. Ankara’nın tek kadın kuaförü olan Beyaz Rus’un dükkânına gitmiş, kumral saçlarını hafifçe kabartarak, arkasında gevşek bir topuz halinde toplamıştı.

(…)

-“Gazi Paşa geliyorlar!”

Pembe Köşk’ün sahipleri, haberi duyar duymaz, büyük misafirlerini karşılamaya çıktılar. Cumhurbaşkanlığı otomobili durdu, içinden Mustafa Kemal çevik bir hareketle atlayarak çiftin önünde belirdi. Etraftakiler paltosunu çıkarmak için yardımına koşuyorlardı ki, Gazi bir işaretle onları durdurdu. Gözleri genç kadının üzerindeydi. Belli belirsiz bir hayranlıkla arkadaşının eşini süzdü. Mevhibe jaketatay giymiş, çok şık, dimdik duran eşi İsmet Paşa’nın yanında zarif, mahcup ve çok güzel görünüyordu. Gazi, ev sahibesinin karşısında hafif tebessüm ederek eğildi, sonra genç kadının çekinerek uzattığı elini dudaklarına hafifçe dokundurdu. Mevhibe’nin yanakları heyecandan kıpkırmızı olmuştu. Cumhurbaşkanı ilk defa elini öpüyordu. Yumuşak bakışları Mustafa Kemal’in sert, mavi gözleri ile karşılaştı ve onlarda teşekkür ve saygı okudu. Gazi, Başbakanın eşine kalabalığın önüne başı açık olarak çıkma cesaretini gösterdiğinden dolayı nazik bir şekilde teşekkür ediyordu.

Sonra, İsmet Paşa ile selamlaştılar ve içeri girdiler…

Gazi İngiliz Elçisinin hanımını nasıl öpmüştü?

İngiliz Elçisi Sir George Clerk’in karısı da boylu boslu, gösterişli bir hanımdı. Çevresinde zekâsı ve şakaları ile ün yapmıştı.

Elinde içki bardağı ile konuklarla sohbet eden Cumhurbaşkanının en çok onun yanında oyalandığı dikkati çekmişti. Fransızca konuşuyorlardı ve kadın sürekli bir şeyler anlatarak, Gazi’yi bol bol güldürüyordu. Bir ara sefire, salonun ta öteki ucunda duran eşine yüksek sesle seslendi:

“Şekerim, bak reisicumhur hazretleri bana iltifat ediyorlar! Beni öpmek için izin istiyorlar, ben de sana sorayım dedim…”

Bir an sessizlik oldu, öbür davetliler hayretle başlarını çifte çevirdiler. Gazi de şaşırmıştı. Yapılan şaka sinirlerini bozmuştu. İngiliz leydinin alnına acele bir buse kondurarak derhal yanından uzaklaştı. Neyse ki durumu Mevhibe kurtardı. Yemek salonuna kurulan büfe açılmıştı; misafirleri yemeğe davet etti…

Atatürk bir yabancı kadınla başörtüsünü tartışıyor!

Mevhibe, bir ara kocasının kalabalığın ortasında genç bir kadınla konuştuğunu gördü; tanımıyordu. Ufak tefek bir hanımdı, yabancı sefirelerden biri olabileceğini düşündü. Aynı anda dikkati yine Gazi’ye çevrildi. Mustafa Kemal başını sıkı sıkıya örtmüş, hatta yüzünü yarıya kadar saklamış bir bayanla tartışıyordu. Bütün uğraşlarına rağmen, kadını ikna edemediği anlaşılıyordu. Üstelemedi; hanımların kendi iradeleriyle çağdaş hayata ayak uydurmaları taraftarıydı…

2 Comments

  • Rıza Altındağ

    22 Ocak 2012 at 11:08

    Mustafa Kemal’in çok defa başkalarının kadınlarına göz koyduğu bilinen bir gerçektir. Mevhibe’yi de böyle anlatıldığı şekilde değil, şap diye öpmüş, kadın ağlayarak kaçmıştır. Örneğin yine bir balo sonrası, Sakallı Nurettin Paşanın kızı Melahatın kocasını bir bahaneyle otomobilini verip göndermiş, geri döndüğünde adamı köşke kabul etmemiş, karısı ise köşkte sabahlamıştır. Dr. Rıza Nur bu tür onlarca olay anlatır ve hep yalanlanmıştır. Ancak Mustafa Kemal’in başkalarının kadınlarına düşkünlüğünü doğrulamaya cesaret eden bir kişi vardır: Zsa Zsa Gabor. Burhan Belge ile evlenmiştir ama henüz çok gençtir, ilişki kurmamışlardır. Mustafa Kemal görür, beğenir, “Burhan karını bana gönder” der. Zsa Zsa Gabor anılarında bekaretini Mustafa Kemal’e verdiğini anlatacaktır.

    Yanıtla
  • dr. aygün gürkan

    14 Mayıs 2013 at 17:21

    Gençliğimde yurtdışındayken Ankara’daki ilk resmi baloya Gazinin MV’lerine eşlerinin başı açık katılmaları yönündeki emir verdiğini ve böyle olağanüstü zor bir durumda kalan MV’lerin de Beyoğlu’nun malum eğlence merkezlerinden gayri-müslim kadınları trenle Ankara’ya getirdiğini okumuş ve hatta balodan da bir fotoğraf görmüştüm. Bu hikayeyi doğrulamanız mümkün mü?

    Yanıtla

Bir yanıt yazın