Simyacı Newton

Simyacı Newton 
Geçen haftalarda bir yazımı, ünlü fizikci Newton’a ait simya ile ilgili yığınla notun ölümünden sonra bulunduğu bilgisiyle noktalamıştım. Yazıdaki amacım, modern bilimin, dışladığı düşünülen mitoloji ve gizli ilimlerden sandığınızdan çok daha fazla yararlandığını ortaya koymaktı.

Arayanlar, soranlar oldu, ‘Bizim bildiğimiz Newton simyacımıymış?’ diye. Anlaşılan arayanlar, zihinlerinde oluşturulmuş olan modern bilimin bu kurucu babası’na ilişkin tasavvura simya gibi abuk subuk bir ‘şarlatanlığı’ yakıştıramıyorlardı. Ben de kendilerine, bilim tarihinde karanlıkta kalmış ve resmi bilim kitaplarına dercedilmemiş çok sayıda temel nokta olup Newton’un simyacılığının bunlardan sadece birisi olduğunu söyledim ayaküstü.

Galiba meseleyi somutlaştırıp örneklendirmekte yarar var.

Simya, kökeni kadim çağlara uzanan geleneksel bir bilim. Temelindeki inanç şöyle özetlenebilir: Madenler, tıpkı bitkiler gibi toprağın içinden biter. Bütün madenler temelde birbirinin aynısıdır. Sadece olgunluk dereceleri değişir. Merdivenin en üstünde, bozulma ve çürümeye karşı direncinden dolayı altın bulunur. Diğer madenler olgunluk derecelerine göre aşağıya doğru sıralanır. Bütün ham madenler, toprak altında yeterli bir süre kaldıklarında altına dönüşeceklerdir (eğer oluşum aşamalarında bir bozulma olmazsa tabii). Simyacının görevi ise tabiatın madenleri olgunlaştırma yöntemini tekrarlayarak diğer madenlerin altına dönüşme süreçlerini kısaltmak ve yeryüzünde mevcut altın miktarını artırmaktı. Ünlü dinler tarihçisi M. Eliade, madenin mükemmelleşmesine yardım ederken simyacının kendisini de yetkinleştirdiğini ekler ve simyayı hem faili, hem de nesneyi mükemmelleştirme yolunda ikili işlevi olan bir bilim diye tanımlar.

İşte modern kimya, aynı zamanda manevi bir bilim olan simyanın deneysel teknikleri ve araştırma ruhundan doğmuştu. Simya, “dehalar asrı” denilen 17. yüzyılda pek çok bilim adamı gibi, Isaac Newton’u da cezbedecekti. Yaptığı simya deneylerinin ki bazılarının başarılı sonuçlar verdiği biliniyor; ürünlerini hiçbirzaman yayınlamadı Newton. Ancak 1940’ta keşfedildi bu notlar ve 1975’te Betty Teeter Dobbs tarafından Newton SimyasınınTemelleri (The Foundations of Newton Alchemy) adıyla günyüzüne çıktı. Dobbs’a göre Newton, öyle böyle değil , simya deneylerini “ne kendisinden önce, ne de kendisinden sonra ulaşılmayan boyutlarda” denemişti. Newton, simyanın yardımıyla mikrokozmosun (alemi suğra) yapısını keşfedip onu makrokozmosla (alemi kübra) bütünleştirmeyi amaçlıyordu.

Mc Guire ve P.M. Rattansi’ye göre Newton, Tanrı’nın din ve tabiat felsefesinin sırlarını önce birkaç imtiyazlı kişiye verdiği inancındaydı. Sonra bu bilgi başkalarının eline geçmiş ve efsanelerin, mitosların içine karışmıştı. Bu bilgileri gizli ilimlerin içinden çekip çıkartabilmek için Newton simya literatürünün en deruni bölümlerini, içlerindeki sırrı öğrenmek amacıyla didik didik ediyor, bununla da yetinmeyip bizzat simya deneylerine girişiyordu. Bu yüzden, bugün biz ‘biz’ bilimin naif pozitivist etkilerine maruz kalanları işaret ediyor burada- “tabiat dönüşüme hayrandır” gibi bir cümleyi Newton’a yakıştıramıyoruz. Oysa Dobbs’a göre “Newton’un 1675’ten sonraki bütün kariyerini, simya ile mekanik felsefeyi bütünleştirmek çabası olarak yorumlayabiliriz.”

Simya ile bu derece yoğun bir biçimde uğraşmasının sebebini, Newton’un tabiata bakışından çıkartabiliyoruz. O, diğer mekanikçi filozoflar gibi, fizikle tabiatın nihai olarak bütün sırlarının çözülebileceği kanaatinde değildi. Tabiat bize olduğu gibi verilmişti; fakat bazı yanları asla anlaşılmayabilecek bir kitaptı o. Her zaman anlayamayacağımız bazı mekanizmalar, deneyle ispatlayamayacağımız bazı derin ilişkiler çözülmeden kalacaktır.

Newton, matematikten elde ettiği araçları kapıda bırakmadan girdiği simyanın fantastik dünyasında, mekanik bilimin sınırlar içerisinde çözemediği sırları aradı yıllar yılı. 3000 sayfalık simya notlarının yanında 175 simya kitabı ve neredeyse kütüphanesinin yüzde 10’unu oluşturan simya risaleleri, onun, Tanrı’nın bazı insanlara fısıldadığı sırların ne büyük bir tutkuyla peşinde olduğunu açıkça göstermektedir.

Bir cevap yazın