• Home
  • Genel
  • Sultan Osman nasıl “Genç Osman” yapıldı?

Sultan Osman nasıl “Genç Osman” yapıldı?

Sultan Osman nasıl “Genç Osman” yapıldı?
1622 Mayıs’ında Osmanlı padişahı II. Osman’ın henüz 18 yaşındayken feci bir şekilde öldürülmüş olması, onu, bir semaîde geçtiği gibi, “genç bir arslan” katına yükseltmekle kalmamış, Osmanlı tarihinin ilk büyük reformcusu, ilk milliyetçi padişah ve ilk laik yönetici gibi birbiriyle çelişen birçok etiketin karanlık labirentlerine de gömmüştür.
Kimdi sahiden de “bu” Genç Osman? Neler yapmak istemişti? Neden böylesi feci bir ölümle noktaladı hayatını? Ve neden ölümünden sonra bir laiklik kahramanı, bir milliyetçi “başbuğ”, bir büyük reformcu olarak kutsandı tarihçilerimiz tarafından? Dahası, çektiği acılar biz tarih tüketicileri tarafından neden bu kadar derinden hissedildi? Daha kışkırtıcı bir tarzda soracak olursak, tarihte yaşamış Sultan II. Osman ile tarih kitaplarımızdaki “Genç Osman”, birbirlerini tanıyorlar mıydı? Ya da şöyle sorarak ilginizi iyice kırbaçlayayım: Tarihçilerimiz bize II. Osman’ı “Genç” göstermek için hangi geçmiş zaman aynalarını kırdılar ve onu bize bu kırık aynaların arkasından seyrettirdiler yıllar yılı?
Baki Tezcan’ın “Osmanlı” ansiklopedisinin 7. cildine yazdığı “II. Osman örneğinde “ilerlemeci” tarih ve Osmanlı tarih yazıcılığı” başlığını taşıyan çarpıcı makalesi ile geçen eylül ayında TESEV’de yaptığı “II. Osman’ı Gençleştirmek: Osmanlı Tarihyazımı ve Türk Modernleşmesi” başlıklı konuşma kadar Gabriel Piterberg’in 2003’te California Üniversitesi Yayınları’ndan çıkan “An Ottoman Tragedy” adlı değerli çalışması da, Genç Osman’ı artık farklı gözlerle değerlendirme vaktinin gelip çattığını hatırlatıyor bize. “Ne yani, Genç Osman’ı da mı elimizden alacaksınız? Bu kadarı da fazla!” diyenler varsa şimdiden gözlerini başka yazarlara çevirsinler derim. Bu köşe, yorulmayı göze alanların köşesi. (Ne dersiniz, bilmem, bu köşenin girişine şöyle bir yazı asmayı düşünüyorum: “Dünyada kolay bir şey yoktur, bizim için birileri tarafından kolaylaştırılmış şeyler vardır. Biz, kolaylaştırılarak ağulanan beyinlerimizi, zorlaştırarak iyileştiriyoruz.”)
Sultan Osman nasıl “genç”leşti?
Önce Baki Tezcan’ın ana tezini onun ağzından aktarmak istiyorum: “17. yüzyıl tarihçilerinin büyük çoğunluğu Osman’ın katlini şiddetle kınamış olsalar da kendisinin tahttan indirilmesini çok başka bir çerçeveden izlemişlerdir. Osman gençtir, tecrübesizdir, inatçıdır; kendine çok kötü akıl hocaları seçmiş ve onların olumsuz etkilerinden kurtulmayı becerememiştir. Kendisine karşı harekete geçen askerin yaptıkları ise 17. yüzyıl tarihçilerinin çoğunca meşrû gösterilmeye çalışılır… Buna karşılık 20. yüzyılda Osman’ın hal’i ve katli, 17. yüzyılın başlarında yeşermeye başlayan Osmanlı reform hareketinin gerici çevrelerce daha doğmadan öldürülmesi olarak sunulur. Bu bakış açısına göre II. Osman Türk yenileşme hareketinin atası ve Mustafa Kemal’in reformlarını üç asır öncesinden başlatmayı hedefleyen bir kahramandı.” Tezcan’a göre, 17. yüzyıl tarihçilerinin “Hâile-i Osmaniye” dedikleri Genç Osman’ın öldürülmesi olayına yaklaşımları, 19. yüzyıl sonundan itibaren tamamen değişmiş ve II. Osman’ın kafalarımızdaki imajı, neredeyse bir devrim geçirmiştir. Peki bu “devrim” nasıl gerçekleşmiştir? Cevap, Sultan Osman’ın “gençleştirilmesi”yle… Burada bir parantez açarak devrimin tarihçilerimizi nasıl etkilemiş olduğunu gösterelim. Mesela Yılmaz Öztuna’ya bakarsanız, Genç Osman, “Türkiye tarihinde ilk ciddi yenileşme hamlesinin kahramanı”dır ve o tarihten bugüne kadar Türk tarihinde muhafazakârlık ve inkılapçılık çatışma halindedir. Osman, “Yeniçeri ve Kapıkulu Ocakları’nı ilga ederek bunların yerine Anadolu, Suriye ve Mısır Türklerinden kurulu… yeni bir piyade sınıfı kurmak istiyordu.” Dikkat edilirse, burada Sultan Osman’ın reformcu yönüne, bir miktar da milliyetçilik ilave edilmiş bulunmaktadır. Anadolu, Suriye ve Mısır’daki “Türkler”den müteşekkil bir ordu kurulması, ister istemez tarihçimizin içindeki millî duyguları ateşlemekte ve II. Osman’dan hem bir erken yenileşme öncüsü, hem de milliyetçi bir önder heykeli yontmak istemektedir.
Şimdi tarihçilerimizin tarihle nasıl oynadıklarına dikkat edilsin. Öztuna ve benzeri birçok tarihçinin zikrettikleri yeni asker toplama kararında sadece Türkler veya Türkmenler zikredilmekte iken, gerçekte Sultan Osman’ın bu orduya Kürtler ve Araplardan da asker yazmak istediğini söylüyor kaynaklar. Peki neden “Kürtler ve Araplar” kısmı atılmıştır onun bu “proje”sinden? Genç Osman’ı milliyetçi ve Türkçü bir padişah olarak yeniden kurgulamak maksadıyla elbette. Böylece steril, temiz bir Türkçü ve reformcunun, ve dahi “Şeriatçı olmayan” laik bir padişahın (onun bazı fetvaları, şeyhülislamın gözü önünde yırtıp attığı bilinmektedir) Osmanlı tarihindeki izlerini yakalamış olacaktık!
Bu yolun diğer bir yolcusu ise İsmail Hami Danişmend’dir. Ona göre, Genç Osman bu konuda yalnız Türklerin değil, 18. ve 19. yüzyıllarda ortaya çıkacak laiklik ve milliyetçilik fikirlerinin de öncüsüdür. Nihayet Stanford Shaw, Genç Osman’ı Atatürk’ün 300 yıl önceki öncüsü olduğunu söylemeye kadar vardırmıştır işi. Oysa Sultan Osman’ın ne laiklikten haberi vardır, ne milliyetçilikten ve elbette ne de Kemalizmden. Tezcan’a göre bu gerçekten de Sultan II. Osman’la hiç ilgisi bulunmayan “gençleştirilmiş Osman” portresi, büyük ölçüde, romancı ve popüler tarihçi Mizancı Murad’ın eseridir. Özellikle 1908 Jöntürk Devrimi, Osmanlı sisteminde yapacağı reformlarda, ideolojik bir ata (öncü) arayışı sırasında rastladığı Mizancı Murad’ın bu “Genç” Osman profiline dört elle sarılmıştı (ne de olsa “Jöntürk”, Genç Türk demekti). Böylece Jöntürkler safına katılan “bu” Genç Osman, Cumhuriyet dönemindeki inkılap masasına üç kere vuran ruhlardan birisi olmuş ve bu dönemde bir kere daha “gençleştirilmiştir”. Jöntürk ve Cumhuriyet devrimlerinden çifte su alan Genç Osman ise, inkılabın “Şeyh-i Ekberi” ilan edildiğinden habersiz bir şekilde, belki de asıl feci ölümün tarihçilerin elinde gerçekleştiğine yanarak dönmektedir kabrinde.
Sultan Osman iki defa öldürülmüştür böylece. Birincisinde, yeniçerilerin elinde, Yedikule zindanında, ikincisinde, tarih kitaplarımızda. Hangisinin onun ağırına gittiğini ise varın siz düşünün.

Bir cevap yazın