TBMM rakıyı yasaklamıştı!

TBMM rakıyı yasaklamıştı!

Bundan tam 85 yıl önce de içkiyi tartışmış ve ardından yasaklamıştık. Hem de kanunla. Osmanlı zamanından bahsediyorum sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi içki yasağı koymuş bir meclistir ve daha da ilginci, bu yasak Cumhuriyet’in ilk 6 ayı boyunca yürürlükte kalmıştır.

Sahte rakı tartışması bütün hızıyla sürüp giderken, bilanço da gittikçe kabarıyor. İçtikleri etil alkol yüzünden şimdilik 21 kişinin hayatını kaybettiği bildiriliyor ve Türkiye alkolizmi yeniden tartışma gündeminin ön sıralarına alıyor. Bundan tam 85 yıl önce de içkiyi tartışmış ve ardından yasaklamıştık. Hem de kanunla. Osmanlı zamanından bahsediyorum sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Türkiye Büyük Millet Meclisi içki yasağı koymuş bir meclistir ve daha da ilginci, bu yasak Cumhuriyet�in ilk 6 ayı boyunca yürürlükte kalmıştır. İçkinin neden ve nasıl yasaklandığını öğrenmek için 13 Eylül 1920�ye gidip kulağımızı TBMM�nin kapısına dayayarak içeride neler konuşulduğunu işitmeye çalışalım. Meclis�in 23 Nisan�daki açılışının üzerinden henüz 5 ay bile geçmemiştir.* Başkanlık koltuğunda ulemadan Konyalı Vehbi Efendi oturmaktadır, kürsüde ise 3 yıl sonra Topal Osman tarafından öldürülecek olan Ali Şükrü Bey hararetli nutuklara kaptırmıştır kendini. Sözleri sık sık kesilmekte ve dinleyici sıralarından laflar atılmaktadır. Muhalefet saflarında yer almasına rağmen getirdiği içkiyi yasaklama teklifi, Birinci Grup�tan da bir hayli destek görmüş, komisyonlarda görüşüldükten sonra Genel Kurul�a kadar gelmişti.
Ali Şükrü, İslam�ın içkiyi bir ahlak ve fazilet müeyyidesi olarak yasakladığını ve ülkeyi felaketten kurtarmak için bu kanunun Meclis�ten geçmesi gerektiğini savunmaktadır. Sadece içkinin alenen alınır satılır olması değil, ülkenin gelirinin gayrimüslimlerin cebine gitmekte oluşu da endişelendirmiştir onu. �Trabzon�da 4 Rum meyhanesi vardı� der ve ekler acı bir dille: �Şimdi sayıları 73 oldu. Bir avuç Pontusçu rakı yapıp memleketi soyuyor, bu paralar Yunanistan�a kaçırılıyor… Rakı uğruna emlak ve akarlar bizden Rumlara, Ermenilere geçiyor. Maliye Vekili (Bakanı) tapu kayıtlarını tetkik etsin.�
Alkoliklerden sağlam bir millet, dolayısıyla sağlam bir ordu çıkmayacağına inanan Ali Şükrü, dünyadan örnekler getirir. Amerika�nın bazı eyaletlerinde kiliselere gitmeyenlerden 2 dolar ceza bile alınmaktadır. Dinî terbiyeyi önemseyen her millet geri kaldıysa Amerika�yı nasıl izah edeceğiz peki? Amerikalılar Hıristiyan oldukları halde bazı eyaletlerde içkiyi yasaklamışken, onu haram ilan eden bir dinin müntesiplerinin içkinin serbestçe alınıp satılmasına ve dahi içilmesine izin vermeleri olacak şey midir?
İşin garibi, bu kanuna karşı çıkanlar da, gerekçelerini, daha çok yasağın uygulanamayacağı ve afyon, esrar gibi başka keyif maddelerine yönelişi hızlandırabileceği noktasında toplamaktadırlar. Yasaklamaktansa ağır vergiler konulmasına taraftardırlar. Bu arada alkolün tamamen yasaklanmasının yerli ilaç sanayiine darbe vuracağını ve bir süre sonra eczane raflarının boş kalacağını ileri sürenler olmuş, bunun üzerine kanuna istisnalar getirilmiştir. Hatta Bursa Milletvekili Dr. Emin Bey, biranın da yasaklanması gerektiği, çünkü içki yasaklandığı takdirde kötü niyetlilerin serbestçe satılan biranın içindeki alkol miktarını artırarak kanunu delebilecekleri uyarısında bulunur.
Sıra 2. maddeye gelince işler daha da karışmıştır, çünkü içki içenlere hangi cezaların verileceğidir gündem; anlayacağınız, dayak faslındayızdır! Burada Osmanlı-Cumhuriyet sürekliliğine ilişkin hassas bir noktaya atıyoruz kemendimizi. Aslında 1920�deki bu kanun teklifinin çıkış noktasını, Said Nursi ve Mehmed Akif�in de üyelerinden olduğu İslam Üniversitesi�nin (Dâru�l-Hikmeti�l-İslâmiyye) TBMM kurulmadan bir yıl önce hazırladığı ve İstanbul hükümetinin İçişleri Bakanlığı kanalıyla valilere gönderttiği �içki yasaklama genelgesi� oluşturuyordu. Yani Osmanlı döneminin dinî bir içtihadı, TBMM tarafından uygulamaya geçirilmekte, böylece halef-selef oldukları bir kere daha ilan edilmekteydi. Öyle ki halen uygulamada olan ve camilerin 100 metre civarında içki satılamayacağına ilişkin polis genelgesi bile Osmanlı�dan kalmadır. Velhasıl, içki içenlere ve satanlara kaç sopa vurulacağı konusundaki müzakereleri, yasağın Müslüman olmayanları kapsayıp kapsamayacağı tartışması izler ve teklif, 14 Eylül�de nihai şeklini alır. Buna göre her tür alkollü içki üretimi, ithali, satın alınması ve kullanılması yasaklanıyor, alenen içenler veya gizlice içip de sarhoşluğu belli olanların 50 liradan 200 liraya kadar para cezası, 3 aydan 1 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacakları hükme bağlanıyordu. Memurlar içki içerlerse hem cezalandırılacaklar, hem de memuriyetlerinden olacaklardı; üstelik bu hükümler temyiz de edilemeyecekti.
TBMM oylamaya geçmiş, şu işe bakın ki, sayımda oylar eşit çıkmıştır. Bunun üzerine �eşitlik halinde başkanın oyu 2 oy sayılır� şeklindeki içtüzük hükmü uygulanmış ve kanun, 71�e karşı 72 oyla kabul edilmiştir. Cumhuriyet�in ilanından sonra 5 ay, 11 gün daha içki yasağıyla yaşadığımızı ve TBMM�nin 9 Nisan 1924�te �beklenen neticelerin elde edilemediği� gerekçesiyle kanunu yürürlükten kaldırdığını görüyoruz. Toplam 3 yıl, 6 ay, 25 gün yürürlükte kalan içki yasağı kalktığında kanunun fikir babası Ali Şükrü yaklaşık 1 yıldır toprağın altındadır, yakın dostlarından Said Nursi 1 yıldır Van�da inzivaya çekilmiştir, diğer dostu Mehmed Akif de 1 yıl önce Kahire�nin yolunu tutmuştur.
Tesadüfün başı dönmüştür. İçkiden değil elbette…

Bir cevap yazın