Feminizmin eşitlik manevrası

Feminizmin eşitlik manevrası
Radikal’deki köşesinde Sayın Türker Alkan, “Feminizm eşitlik mi istiyor, ayrıcalık mı?” başlıklı yazıma değiniyor ve kadınlara seçimlerde ayrıcalık tanımanın biz erkeklerin boynunun borcu olduğunu, hatta bugünkü az kadınlı parlamento manzarası karşısında utanmamız gerektiğini ileri sürüyor.

Şekli bir noktadan başlamak istiyorum. Türkiye’de şekil meseleleri ciddiye alınmadığı için kimin ne dediği kolayca gürültüye getiriliyor ve çoğu zaman da kimse kimseyi anlamak niyetinde olmadığını bir tür şekli oyunlarla itiraf etmiş oluyor. Sayın Alkan yazısına benden aldığı bir paragrafla başlıyor, ne var ki sözlerimi doğru aktarmıyor. Benim cümlelerim şunlar:

[Feministler] “Toplumsal planda kadının kadınlığının biyolojik olarak belirlenmiş ve farklı olduğunu kabul etmiyor, buna karşılık siyasi mücadelede kendilerine ayrıcalık tanınmasını talep ediyorlar. Ya biyolojik farklılığı kabul edip ona göre “kadınsı” bir politik söylem geliştirmeleri gerekiyor ya da eşitliği esas kabul edip toplumsal ve siyasal alanda kendi elleriyle eşit olmayan bir muameleye razı olmamaları. Feminizmin kaderi bu ikilemin boynuzlarına takılmış görünüyor.”

Belki inanmayacaksınız ama Sayın Alkan, bu üç cümleyi tam üç hata ile ‘aktarıyor’! Ben “politik söylem geliştirmeleri” diyorum. Alkan’ın yazısında “politik söylem gerçekleştirmeleri” oluyor. Hadi buna tashih hatası diyelim; ama ardından iki kelimeyi (“ve siyasal”) metnimden çıkartıyor. Bununla da yetinmiyor, meselenin can damarını teşkil eden olumsuz bir cümlemi olumluya çevirerek düşüncelerimin tam tersi bir istikamet kazanmasına yol açıyor (“razı olmamaları” yerine “razı olmaları” diyor). Dolayısıyla en basit bir bilimsel formasyon meselesi olan bir metni aslına sadık kalarak aktarma kuralı ‘Profesör’ Alkan tarafından ciddi biçimde ihlal ediliyor.

Hal böyle olunca, bırakın Radikal okuyucularını, sayın yazar tarafından söylediklerimin ne kadarının anlaşıldığından kuşkulanmaya başlıyorum. Nitekim ‘ne demek istediğimi’ kendince özetlediği satırlar kuşkularımı doğruluyor. Yukarıdaki sözlerimden şunları ‘anlamış’ Sayın Alkan: “Ey kadınlar, siz farklısınız, o nedenle eşit değilsiniz, boşuna erkeklerin oyununu oynamaya kalkmayın. Siyaset oyununa ille de girecekseniz, erkeklerin belirlediği kurallar ve koşullar çerçevesinde girin.”

Sayın yazarın söylediklerimi özetlemesine, gerçekteyse tamamen görmek istediği kılığa sokmasına gerek yoktu. Çünkü öyle söylemek isteseydim, herhalde söyleyebilirdim; ne ki muradım o değildi. Ben kadınlara, eşit olmadıkları için ellerinin hamuruyla bir “erkek oyunu” olan siyasete girmeye kalkışmamalarını değil, tersine, siyasete gireceklerse ve kendileriyle tutarlı olmak istiyorlarsa “eşitlik” veya “farklılık” yollarından birisini seçmeleri gerektiğini söylüyorum: Ya kadınlara karşı her türlü erkek ayrımcılığını dışlamak, böylece her alanda erkeklerin lütuf buyurdukları haklarla yetinmeyi kökten reddetmek ya da kadınların farklı olduklarını savunmak, böylece farklılık üzerinden bir siyaset takip etmek.

Şahsen bu görüşte değilim; ancak bir toplumda eşitliğe inanmayan insanlar da var olabilir ve onlar da görüşlerini kısıtlama olmaksızın dile getirebilmelidirler. Kadın erkek eşitliğini savunmak gibi bir mecburiyetimiz olmadığına göre (var mı yoksa?), bazı insanların eşitlik konusunda farklı siyasal tavırlara sahip olması niye garip karşılanıyor? Üstelik özgürleştirici olduğunu iddia eden feminizmin bazı kavramları tekeline alarak tabu haline getirdiğini birilerinin sorgulaması niye “utanç vesilesi” olsun ki?

Eşitlik, zannedildiği gibi türdeş bir siyasal tavır olmayıp tesis yolları konusunda da bir görüş birliği oluşmuş değildir. Dolayısıyla burada “Nasıl bir eşitlik?”, “Neyin eşitliği?”, “Kimin için eşitlik?” gibi neredeyse bütün modern siyasal düşünce tarihini boydan boya kat eden temel sorulara inmek mecburiyeti doğuyor.

İşte feminist hareketin haksızlık etmemek için bu hareket içinde tartıştığımız konuda benim gibi düşünenler de olduğunu ekleyelim bulanıklaştırdığı nokta tam burası: Basit eşitliği (herkese eşitlik) ister gibi bir tavırla yola çıkıyor; fakat belli etmeden karmaşık eşitliğe (kendi hemcinsleri için eşitlik talebine) sıçrayıveriyor; hatta hızını alamayıp “kota” gibi ayrıcalık ve eşitsizliği mucip muameleleri talep etmeye başlıyor. Bu ustaca manevranın benim için anlaşılabilir bir tarafı varsa da, siyasal açıdan tutarlı olmadığını söylemek ne zamandan beri kadınların erkeklere eşit olmadığını ve olamayacağını savunmak anlamına geliyor, Sayın Alkan, merak ediyorum.

Biliyorum beni yine yanlış anlayacaklar çıkacak; ama bu güncel konuya devam edeceğim.

Bir cevap yazın