1934 Kasım’ına kadar “Gazi Mustafa Kemal” diye imza atan ilk Cumhurbaşkanımız, çıkarılan kanunla “Mustafa”yı tamamen reddetmiş, yalnızca “Kemal” adını bırakmıştı. Yeni çıkardığı nüfus cüzdanında ise bu defa “Kemal”i kale anlamına geldiğini söylediği “Kamâl” ile değiştirmiş ve adını resmen “Kamâl Atatürk” yapmıştı.
Yani bugün “Gazi Mustafa Kemal”, “Mustafa Kemal Atatürk” veya “Kemal Atatürk” diyenler bu özel kanuna ve nüfus cüzdanındaki sarih bilgiye karşı gelmiş oluyorlar. Bilelim ki, öldüğünde adı Kamâl, soyadı Atatürk’tü. Yine bilelim ki, “Mustafa Kemal”i kendisi hayattayken öldürmüştü!
Lafı şuraya getireceğim: Özellikle yakın tarih hakkında konuşurken ‘tarihçi titizliği’nden o denli uzaklaşıyoruz ki, sonuçta sahibinin “Kamâl” yaptığı isme “Kemal” demek gibi teknik garabetlerin içine yuvarlanıyoruz. O titizliği yakalamak, yakın tarihin yeni bir bakışla değerlendirilmesi açısından son derece önemli.
Sadede mi geleyim artık? Hemen geliyorum. Bugün İnkılap Tarihi kitaplarında ya düpedüz atlanan ya da üstü örtülen bir olayı gündeme getireceğim. Balkan Savaşı’nda Binbaşı Mustafa Kemal’in kurmay başkanı olduğu Bolayır’daki Mürettep Kuvvetlerin Bulgarlar karşısında aldığı o hezimetten söz ediyorum. Duymadınızsa şaşmayın. Zira maalesef resmi tarih kitaplarında okuyamazsınız. Sansür lodosu hâlâ etkisini yitirmedi ki!
Atatürk zamanında çıkan “Tarih III” adlı ders kitabında savaştan dahi söz edilmez (s. 145).
Son yıllarda yazılan en geniş kapsamlı Atatürk biyografilerinden (tam 1.210 sayfa) Erol Mütercimler’in “Fikrimizin Rehberi”nde (Alfa: 2009, s. 229) Mustafa Kemal’in Bolayır Kolordusu Kurmay Başkanlığı’na getirildiği belirtildikten sonra birdenbire Balkan Savaşı’nın kaybından kimin sorumlu olduğu bahsine geçilmesi dikkat çekicidir. Harp Akademileri’nde tarih hocalığı yapmış olan Celal Erikan’ın “Komutan Atatürk” kitabında Mustafa Kemal’in kurmay başkanı olduğu 10. Kolordu’nun bozguna uğradığı kabul edilirse de, kabahat Hurşid Paşa ve Enver Bey’e yüklenir. Onlar “düzenlemede yapılan bir yanılgı sonucu taşıtları geç getirttiğinden” ve harekâtın “birleşik bir komutaya bağlanmaması yüzünden” emekler boşa çıkmıştır (İş Bankası: 2006, s. 94).
Ancak Erikan ilginç bir not ekliyor ve Atatürk’ün Selanik’teyken Batı Trakya’dan bir kolordu kaydırarak Ergene ırmağında toplanacak orduyla Bulgarlara saldırmayı düşündüğünü, bunun dışındaki bölgelerde ‘kesin sonuçlu savaşlara girişmeyi düşünmediğini’ yazıyor. Oysa elimizde 17/18 Şubat 1913 tarihli Fethi (Okyar) Bey ile birlikte Mahmut Şevket Paşa’ya yazdıkları bir uyarı mektubu var. Mektupta Binbaşı M. Kemal Çatalca’dan Bulgarlara şiddetle taarruz emri verilmesi gerektiğini söylüyor, dahası, taarruzun bir an dahi ertelenmesinin doğru olmadığında ısrar ediyor (Atatürk’ün Bütün Eserleri 1, s. 147-9).
Görüldüğü gibi resmi metinler tarihi örtme harekâtının parçası olmakta yarışıyor. Bütün başarısızlıklar başkalarına, başarılar tek bir kişiye. Madde 1) Patron haklıdır, Madde 2) Haksız göründüğü durumlarda 1. madde uygulanır!
Nitekim geçenlerde vefat eden Altan Deliorman, “Mustafa Kemal Balkanlarda” (1957) adlı kitabında M. Kemal’in Bolayır’daki başarısızlığın sebebini, Enver Paşa’nın harekât emrini bir gün önce vermesinde bulduğunu yazabiliyordu!
Peki işin aslı nedir?
Neyse ki burada Fahrettin Altay’ın anıları imdadımıza yetişiyor. Şöyle yazıyor Altay: “Plana göre her iki kolordu aynı günde hareket edecekler idiyse de Bolayır Kolordusu bir gün önce saldırıya başlamıştı. Bu yüzden meydana gelen aksaklık bu kolordunun muvaffakiyetsizliğine sebep olmuştu” (10 Yıl Savaş ve Ötesi, 2008, s. 64).
Neymiş? Olayın tanıklarından Fahrettin Altay’a göre yanlış hareketin sebebi, Mustafa Kemal’in kurmay başkanı olduğu 10. Kolordu’nun planlanandan bir gün önce hücuma geçmesiymiş. Buna göre, erken hücum emrini veren Enver Bey değil, Mustafa Kemal’dir.
Örtme harekâtının sisleri ağır ağır dağılırken, yabancı kaynaklara da bakmak geliyor aklımıza. Onlar ne diyor acaba?
Lord Kinross Bolayır’da “feci bir yenilgi” yaşandığını, Edirne’nin bu yüzden düştüğünü yazar (Atatürk, 1970, s. 99).
Bir başka “Atatürk” kitabı yazarı Andrew Mango çok daha ayrıntılı olarak ele alır Bolayır taarruzunu. Ona göre 10. Kolordu, Enver Paşa’nın çıkarma gemilerinin denize açıldığı bilgisini doğrulamadan harekete geçtiği için başarısız olmuştu. Yani bir koordinasyonsuzluk vardı ama bunun sorumlusu Enver Paşa değildi (Londra, 2002, s. 118).
Yolculuğumuza araştırmaya dayalı iki eserle devam edelim. General Fahri Belen “XX. Yüzyılda Osmanlı Devleti” adlı kitabında gecikti denilen çıkarma gemilerinin sabah saat 10.45’te Şarköy sahiline geldiklerini ama bu sırada Bolayır’daki kuvvetlerin perişan olup kaçıştıklarını yazar (1973, s. 164-5).
En geniş bilgiyi ise Balkan Savaşı uzmanı olan Richard C. Hall verir. Onun yazdıklarına göre Gelibolu’daki savaşta ilk anda Osmanlı birlikleri ilerlemiş ve Bulgarları geriye atmışlardı ama yoğun Bulgar ateşi karşısında dağılıp geri çekilmişlerdi. “Osmanlı kayıpları felaket düzeydeydi” diye yazıyor Hall. “Yaklaşık 6 bin ölünün yanı sıra 18 bin yaralı vardı. Bulgar kayıpları ise 114 ölü ve 416 yaralıydı” (Balkan Savaşları, Homer: 2003, s. 108).
Bu tam anlamıyla bir hezimet bilançosudur. 8 Şubat 1913 günü Bulgar ölü ve yaralılarına kıyasla 50 kattan fazla şehit ve gazimiz vardır.
Peki birisinin şu soruyu açıklaması gerekmez mi? Acaba Türk ordusu hangi tarihte düşmandan 50 kat fazla ölü ve yaralı vererek savaş meydanından ayrılmıştı? Tabii Mahmud Şevket Paşa’ya ‘Bir an önce taarruz edilmeli’ diye “uyarı mektubu” yazan Fethi ve Mustafa Kemal beylerin Cumhuriyet devrinde “kurucu babalar” olmaları, kaçınılmaz olarak onların yenilgisinin üzerini örtmeyi getirecekti.
İnkılap tarihçiliğinde “örtme harekâtı” dediğim stratejinin emir hali şu: Açamıyorsan örteceksin!
25 Comments
liberte
8 Ekim 2012 at 01:09“Nitekim geçenlerde vefat eden Altan Deliorman, “Mustafa Kemal Balkanlarda” (1957) adlı kitabında M. Kemal’in Bolayır’daki başarısızlığın sebebini, Enver Paşa’nın harekât emrini bir gün önce vermesinde bulduğunu yazabiliyordu!
Neymiş? Olayın tanıklarından Fahrettin Altay’a göre yanlış hareketin sebebi, Mustafa Kemal’in kurmay başkanı olduğu 10. Kolordu’nun planlanandan bir gün önce hücuma geçmesiymiş. Buna göre, erken hücum emrini veren Enver Bey değil, Mustafa Kemal’dir.”
diye yazmışsınız. Burada atatürkün ordusu üzerinde enver paşa etkili olmuş olamaz mı? Sonuçta atatürkün ordusuna 1 gün önceden saldırma emrini belki enver paşa vermiştir. Burası bence tam aydınlatılamamış.
Ahmet
22 Ekim 2012 at 12:16çok doğru, yazıda ( kendince bir şeyleri aydınlatmış ama) aydınlatılmamış çok şey olduğu gibi kaybın sebebi sadece ordunun 1 gün önce harekete geçmesi olarak yansıtılmış. Sanki bir gün sonra harekete geçselerdi kazanacakları garantiymiş gibi. Halbuki daha birçok sebep var. Ordunun siyasete karışması, osmanlı ile ittihat ve terakki arasındaki çekişme, Osmanlının siyasi yoksunluğu, karşı tarafın müttefiklerinin çok fazla oluşu ve çok donanımlı olmaları vs. vs.. Mustafa Armağan adeta bir Atatürk düşmanlığı hissiyatıyla yanlı olarak yazmış bu yazıyı.
safiye
9 Ekim 2012 at 17:01sayın mustafa bey ben bu yazının amacı konusunu pek anlayamadım eger böyle bir yenılgı varsa bile sizin bunun üzerınden bu kadar başarıya sahip birini yargılamanız acık aramak gibi oldu. atatürkün ismi ne olursa olsun bu onun bu ulkeye kattıklarını değiştirmez ne kullandıgınında pek bir önem yok bence
karahan
15 Ekim 2012 at 05:17bu ülkeye kattıkları değişmeyecek denmiş yorumlarda..iyide değişmeyecekse güya kattıkları! (ben kaybettikleri diyorum o başka mesele)neden ört bas edilir ve tam aksi bi tarih daha sabi beyinlerimize mıh gibi saplanmak istenir..özgürlük demokrasi cumhuriyet fikir teatisi savunucuları papağanları nerdesiniz bunu neyle açıklarsınız.. armağan beyin bu yazısı devede kulak bunlar gibi bir sürü örtülmüş gizlenmiş şeyler mevcut artık arşivler açıldı beş yaşındaki çocuk bile yarı tanrı olarak kabul edilen şahısların aslında yarardan çok zarar verdiklerini duyunca şaşırmıyor..neden kör kütük bir saplantı içerisinde çouklar ve gençler yetiştirlmeye çalışılıyor..neyden koparılmak nerye sürüklenmek isteniyor.. ki unu zaten daha 100 yaşını doldurmamış rejimimiz gösteriyor.. avrupanın dahi hayran kaldığı mertliğimiz cesaretimiz ekneğimizi karşılıksız paylaşma kadınlarımızı canımız pahasına kıskanma haram lokmadan ateşten kaçar gibi kaçma hasletlerimizin yerini neler aldı görmezmi gözler anlamış değilim.. fuhuş ahlaksızlık hırsızlık halkın umusamazlığı kapı komşularının bile birbirinden habersiz olduğu daha çocuk yaşta kızların liselerde doğum kontrol hapı uyuşturucu taşıdığı gençlerin okumaktan çok medeniyet sosyalizm adı altında eğlence ve vakit öldürme meylinin artması nelerin saklanıp nereye sürüklenmemizi istedikleri apaçıktır.. işin en tuhaf tarafıda şu cunhuriyetin ilk yıllarında rejimi destekleyenlerin haddinden fazla ekonomik yönden müreffeh olmaları,çarşaflı kurana saygılı hala osmanlı evladı olduğunun gururunu taşıyan namaz kılan halkın ise haddinden fazla zaruret çekmesidir. sanırım büyük bi inkılap ancak böyle teşekkül edebilir
mehtap
15 Ekim 2012 at 09:36Sayın mustafa bey bende bu yazınızn amacı ,konusu ya da varmak istediği noktayı anlmadım diyodumki bu yazınız da görünce çabanınızı gayet anladım :)Allah sizi ıslah etsin mustafa bey kalp gözünüzü açsında, akıl fikir versin, içinizdeki temmenniyi karanlığı yayamak için güzel dinimiz kullanmayın ,Atatürkü de rahat bırakın,vicdanınız varsa. Allah bu yazıyı yazdırtan küçüğü de doğru insanlarla kaşılaştırsın inşallah,zira bir iki insanının yaptığıyla koca vatanı yunalaılara teslim etmesin.İşte o ‘duygu yüklü’ yazınız! “8 yaşında hafızlığa başladım. Sık sık ev basılıyor, Kuran-ı Kerim bulundurmak en büyük suç. Bir elif cüzü bulunduysa vay haline! Korkudan evde ders çalışamadım. Fındık bahçesinde bana bir yer yaptılar. Orada Kur’an’a çalışıyorum. Bir baktım, bir onbaşı ve iki jandarma beni bulmuşlar. “Çabuk git babanı çağır” dediler. Gittim, babamı getirdim. Onbaşı babamı sakalından tuttu, elimdeki Kuran’ı aldı. Babamın kafasına kafasına vurmaya başladı. (Gözleri doluyor, konuşamıyor.) Rahmetli gömleğini yırttı ve dedi ki: ‘Oğlum, Deli Halid Paşa’nın emir subaylığını, tabur komutanlığını yapmış adamım. Birinci Dünya Savaşı’na, İstiklal Harbine katıldım ki, bu memleketi kurtarayım da şu Kitabımı rahat rahat okuyayım diye. Keşke bu harplere girmeseydim de şimdi Kuran’ıma, dinime küfreden Yunan piçidir deyip kendime teselli verirdim.” Alıp götürdüler babamı…”
örtmen inkılap örtmeni:)
22 Ekim 2013 at 00:05Doğduğumdan bu yana bir adam vardı cahildim yine o vardı tahsilliyim yine o var ; sanki bozulmuş bir dinin içindeydim de yeni uyandım gibi:) ne keklemişler amma helal olsun zehir gibi kafa var hepsinde yoksa bizde mi kafa yok!:D artık neyi seçerseniz doğruyu yanlışı hak hukuku bir yana bırakın da tarafsızca bir bakın neler vadolunmuş elinizde neler var; gidin bir tarihinizi araştırın tabi dilini anlarsanız:)
İsmail Sevinç
15 Ekim 2012 at 10:13Bu yenilgi Rıza Nurun hayat ve hatıralarım kitabındada yazıyor. Bazen çok büyük kahramanlar aslında çok büyük yenilgileri sayesinde bir yerlere gelebilmişlerdir. Bizim milletimiz için hayati etki eden o yenilgilerden o kadar çok varki paşanın hayatında.Koruma kanunlarının nelerin üzerini örttüğünü, Osmanlının tasfiyesi olayının bize nelere mal olduğunu bir bilebilseniz. Üstelik Atatürk sabatayist kökenli bir arnavuttur. Süper kahramanlık hikayelerini unutun. Uluslararası oyunlara bakın 20. yüzyılın başlarında oluşturulan yeni dünya düzeninde Mustafa Kemalde kendi üzerine düşen rolü hakkıyla yerine getirmiş ve bunun karşılığında kendisine verilen Türkiye ödülünü almıştır.
İsmail
15 Ekim 2012 at 14:59Çanakkale savaşları içinde birçok yenilgisi (19 mayıs 1915 hücumu Türk kaybı 10000, ingiliz kaybı600, Zafer olarak görülen İngilizlerin atıldığı Conkbayrında Türk kaybı 18000, İngiliz birkaçbin, birbaşka bozgunda 17000 kişilik kuvvetin 16000 i şehit, 57. alaydan hiçkimsenin sağ kalmaması vs.) olan Mustafa Kemalin hernedense bu halleri gizlenmiş olup kimi yenilgileri bile zafer olarak gösterilmiştir. Bulgaristanın 1915 sonbaharında müttefikimiz olarak savaşa girmesiyle yetişen Alman top, tüfek ve mühimmat yardımı Çanakkale cephesinin bizim açımızdan çökmesini önlemiş Almanyayla Osmanlının karasal bağı kurulup tek devlet gibi olunmuş bu sayede zafer ümidini kaybeden İngiliz ve Fransızlar cepheyi boşaltıp gitmişler. Düşmanlarımızın bu cepheyi boşaltıp gitmeleri 1920 lerde ve sonraki baskı dönemlerinde Mustafa Kemalin zaferiymiş gibi gösterildi. 1918 de Ceninde (Cumhuriyet çınarı adlı eserde yayınlanan anısında Nablus yenilgisi olarak anlatılır) İngilizlere karşı aldığı yenilgi ile 65000 kişilik kuvvetin zayi olmasına Suriye ve Lübnanında elden çıkmasına yolaçtı. Mustafa Kemal Paşanın bu yenilgisininde üzeri örtüldü. 1920 de alınan Gediz yenilgisi dahi Ali Fuat paşanın üzerine atıldı.Zafer kazanılmış olsa Mustafa Kemalin olacaktı. Tarihçi Mehmet ÇELİKe göre 1921 de İnönü savaşlarında bile Yunanlılara karşı yenilgi alınmış, ancak bu durum kamuoyuna zafer olarak lanse edilmiştir.
İsmail
15 Ekim 2012 at 15:10Gerekli görürseniz yorumlarımı iptal etmenizde benim için bir mahzur yok.
İsmail
15 Ekim 2012 at 16:48Mehtap kardeşimize tavsiyem haritayı açıp bir Yunanistana baksın birde Türkiyeye. Yunanla Türk milletinin büyük devletlerce savaştırılması bile Türklüğü aşağılamaktır. Türkiyenin 6da biri olan Yunanistan bu ülkeyi alacakta nasıl elinde tutabilecek. Olay birilerini kahraman yapmak için senaryodan geliştirilmiştir. Mondrosla yarım dünya İngiliz, ABD, Japon, Fransa ve sömürgeleri, İtalyan vs. bizi işgal etmiş ardından Yunan batı anadoluyu geçici olarak işgal ettirilmiş olup kontrollü bir savaşla 1922 eylülünde batı Anadoludan Yunanın yenilgiyle terk ettirilmesinin ardından süper kurtarıcı ilan edilen Mustafa Kemale Osmanlıyı kaldırma görevide verilmiş. Büyük işgalcilerin senaryosu olan Osmanlının tasfiyesi ve yeni Türkiyeye geçiş sağlanarak Mustafa Kemal devlet başkanı olmuştur. Bu arada Türkler Yunanlılarla uğraştırılırken Osmanlıdan alınan Arap bölgelerinin paylaşımı ve düzene konması işi Filistine Yahudi göçleri ayarlanmıştır. Türkiyenin yönetimide Osmanlı sonrasında ağırlıklı olarak sabatayistlere yani yahudi dönmelerine verilmiş, devrimlerde Mustafa Kemal eliyle büyük devletlerce yaptırlmış. 1945 e kadarda yeni Türkiyeden çatır çatır savaş tazminatları alınmıştır.
İsmail
16 Ekim 2012 at 14:57Son yorum gereksiz
ismail
18 Ekim 2012 at 12:27Nasıl biliyorsanız öyle davranın
İsmail
23 Ekim 2012 at 13:57Bütün bunların yazılmış olması yeni Türkiyenin Mustafa Kemal Paşa tarafından kurulmuş olduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bizim bu bilgileri temin edip yazmış olmamız Mustafa Kemal Paşayı hedef almayı değil tarihin doğru bilinmesini hedefliyor. Maalesef siyasette ulaşılması gerekilen bazı hedefler var ve bu hedefe giden her yol her amaç doğru olarak gözüküyor. Siyaset ve devlete giden yollar tarih boyunca çoğunlukla benzeri şekillerde gelişmiştir.
Onur
23 Ekim 2012 at 19:17Cevap vermyip hakaret etmeyi birakin lutfen kendinizce deyler yazip polemik yaratmayin sayin yazar hakkindaki hic bir elestirinin yaziyla bagi bile yok . konusulcak pek bisey kalmamis. Saglicakla kalin
ismail Sevinç
24 Ekim 2012 at 13:44Türkiyede genç Türkler büyük üstad (mason) Mehmet Talat Paşanın başkanlığında birleşiyorlar. Amaçları (Osmanlıyı kaldırıp) yeni ve modern bir Türkiye kurmak. İlk zamanlarda başarılı olamıyorlar. Sonra Makedonya (Resorta et Veritas) locasından (Mustafa Kemal) Atatürk yeni ve modern Türkiyeyi kurmayı başardı.
Jürgen W.Denier,
20 nci yüzyılda hür masonlar makalesinden dergi beyaz zambaklar1938 mart sayısı makalesinden.
Sanki bu yazıdan mason yapılanmasının içinde olan birilerinin Osmanlı devletini alel acele çökerterek Türkiye adıyla yeni bir ülkeye yeni bir sisteme geçmeye çalışıyor gibi bir anlam çıkıyor. 1911de Trablusgarp, Sudanın bir kısmı, Arabistan, Balkanların bir kısmı ve Anadolu Osmanlının elinde. Kasım 1918 de Anadolu ve Doğu Trakya hariç bütün topraklar Türklerden ayrılmış. Türk bölgeleride işgal altında. 1919-22 döneminde Mustafa Kemal Paşa büyük kurtarıcı rolünde. 1923 te yeni Türkiye kurulmuş ama devlette en önemli mevkiiler ya sabetaycıların yada masonların elinde.
ismail Sevinç
24 Ekim 2012 at 14:07Bu makaleden 20.yüzyılın başlarında Osmanlı devleti batı Avrupa devletlerinin paylaşım süreci içine sokulmuş. Sanki Osmanlının içinden olup masonik yapılanma içinde olan bir gurupta onlarla işbirliği içerisinde ve işin sonunda onlarada o zamanın Türkiyesinin yönetimi verilmiş gibi bir izlenim doğuyor.
1. Dünya Savaşı başlarken Osmanlı yöneticileri İngiltere ve Fransanın yanında savaşa girmek isterler. Olmaz der o ülkelerin yöneticileri ‘Bizim sizinle ilgili başka planlarımız var.’ Bundan kasıt Osmanlıyı paylaşım planı olsa gerektir. Tarih dikkatli araştırılırsa herşeyin cevabı kendiliğinden ortaya çıkar.
ismail
26 Ekim 2012 at 19:25Mustafa Kemalin daha 1906 yılında Osmanlı devletini yıkmaya uğraştığının yahudi dönmelerinin yani sabataycıların yuvalandığı şehir olan Selanikte teşkilatlandığı arkadaşlarına söylediği kendi sözleriyle belgesi.
‘….. eskimiş olan çürük yönetimi yıkmak, milleti hakim kılmak, özetle vatanı kurtarmak için sizi göreve çağırıyorum.’
O tarihlerde ülke yabancı güçlerin işgali altında olmadığına göre Vatan Osmanlı devletinin yönetiminden kurtarılacak. Bunun yolunun ve yönteminin nasıl olacağı da ilerideki yıllarda kesin olarak ortaya çıkacak. Osmanlı devletinin yıkılmasınında bu millete nelere patladığı açıktır.
FIRAT
9 Kasım 2012 at 17:47bu yazıda genel olarak tarihi tüm gerçekleriyle ortaya koyulması gerektiği anlatılmıştır.bu yazıda amaç atatürkü kötülemek değil,”bize neden bunlar doğru yazılmadı, biz liderimizin ismini niye doğru bilmiyorduk” gibi birçok çarpıcı soruyla tarihimizde resmen ideolojik sansürün olduğu anlatılıyor.kimse mustafa hocaya akıl vermesin.çok biliyorsanız alın size bir ödev:2. inönü savaşının yapıldığına dair belgeler bulun hatta bu savaşı inönünün yönettiğine dair belge bulun,hadi bulamadınız diyelim,tük tarih kurumundan hangi belgeyle 1.inönü zaferi yazıldı diye sorun.size tek bir belge bile gösteremeyeceklerdir.çünkü 1. inönü diye bir savaş olmamıştır.tarihin de vicdanı vardır,hakkını vermezsen bir yerden (aynı sizin yaptığınız tartışma) mutlaka çatlak verecektir.örnek çatlak nedir diye sorarsanız yukardaki yorumlar herşeyi gösteriyor.ama efendim atatürk türkiyeyi kurtardı bunlar olamaz,vicdanınız yok gibi söylemler,pekala cahilliğimizi,kaskatı önyargılı ve araştırmaya bile gerek duymayan birey olduğumuzu gösterir.
Kısaca bu milletin gerçekleri öğrenmek en büyük hakkı.bu ülkeyi kurtuluş savaşı döneminde atatürk değil de Kazım Karabekir kurtarmışsa bunu bilmek en doğal hakkımdır.kimse mustafa hocaya akıl vermesin.
ismail
11 Kasım 2012 at 23:38Neticede Türkiye kurulmuş. Tarihte ne olacaksa yine o olmuş. Osmanlı tarihiyle Cumhuriyete geçiş dönemini çatıştırmak yerine barıştırmak daha mantıklıdır. Arada geçiş dönemi vardır. Hain hükümdar yoktur, batı Avrupa tarafından ömrü doldurulan Osmanlı vardır. Biz mondrosla kaybedeceğimiz yerleri zaten kaybettik. Türkiye kısmının işgali Osmanlıyı kaldırıp batı tarzındaki yeni Türkiyenin kurulması için yapıldı. Kurtuluş savaşı sonrasındada Osmanlı tasfiye edilerek yeni Türkiye kuruldu. Yani abartıldığı kadar süper kurtarıcıda yoktur. Batı kontrollü Türk Yunan savaşının zaferimizle sonuçlandırılmasının ardından Osmanlı kaldırılıp kurulmasına karar verilen yeni düzendeki Türkiye ve yeni lider vardır.
ismail
14 Kasım 2012 at 08:16Bu arada Mustafa Kemal Atatürk 90 yıllık Türkiye tarihinin açık ara ile en zengin insanıydı. Geride mirasçısı yoktu. O sebeple malları devlete kaldı.
ismail
14 Kasım 2012 at 09:50Birinci dünya savaşları sırasında Alman silahlarıyla savaşıyorduk. Bunlar öyle uyduruk silahlar değildi. Oldukçada kaliteliydi.
Peki yarbay yada Albay rütbeli birinin İngilizleri, Fransızları,Rus, Anzak ve Hintli afrikalı diğer güçleri Çanakkalede boğazın sularına gömmüş, haçlıları bu rütbeyle yenerek boğazlardan kendisi kovmuş gibi gösterilmesi, Rusyaya yardım gidemediği için Rusyanında Mustafa Kemalin başarılarından sebep çıkan iç isyanla çöktüğü masalına ne diyeceğiz. Memleketi her taraftan her şekilde Mustafa Kemal kurtarmış. Ne hikmetse Kurtuluş savaşı sırasında İstanbul ve Üsküdardaki İngiliz cephaneliklerinden Fransız ve İrlanda gemileri anadoludaki kuvvetlere silah taşıyor. İtalyanlar Ankara Hükümetine silah yardımı yapıyor. Fransa top satıyor, Rus silah satıyor askeri yardım yapıyor. Düşman Yunan bile Çerkez Etheme karşı Ankarayla ittifak yapıyor. Çerkez Ethem iki arada sıkıştırılıp hallediliyor. İşgal altındaki islam ülkeleri parasal yardım yapıyor. ABDli binbaşı 1919 da Türkleri M.Kemal ile medenileştireceğiz diyor. Bütün yollar Mustafa Kemale çıkıyor.
Bu arada birazda gerçek savaşlardan bahsedelim. Rusya 2. Dünya Savaşında 17 yada 23 milyon kayıp verdi. Almanya ile Polonya 6şar milyon. 1.Dünya savaşındaki bizim kaybımız 400000 e yakın.
1919-22 ingiliz kontrollü Türk Yunan savaşındaki kaybımız 7bin.
Turkan
6 Aralık 2012 at 15:34Hocam Baku`de bekleriz
Stacie D. Crosby
21 Ocak 2013 at 02:19m.kemal ataturk buyuk ender allah bir daha o gunleri yasatmasın tarih tekkur etmesin inşallah Belki çok zor olurdu hemde çok çok zor ama biz gençler tarihte yaşananları anlayabilirsek gelecek nesillerimizede öğretebilir öğretmelerinide sağlayabilirsek geçmişte yaşananların tekerrür edemeyeceğini de bilirler.
Napoleon K. Poole
11 Şubat 2013 at 23:50m.kemal ataturk buyuk ender allah bir daha o gunleri yasatmasın tarih tekkur etmesin inşallah Belki çok zor olurdu hemde çok çok zor ama biz gençler tarihte yaşananları anlayabilirsek gelecek nesillerimizede öğretebilir öğretmelerinide sağlayabilirsek geçmişte yaşananların tekerrür edemeyeceğini de bilirler.
Murat
21 Mart 2013 at 02:44Arkadaslar Kim nasil demis kimin lehinde kimin aleyhinde ne demis, bunlarin pesine dusmemek lazim, insanlari yadirgamamak.Sadece eger gercekten ogrenmek istiyorsan,her kesi her gorusu okumak lazim.Herkesten biseyler almak lazim.Sonunda zaten akli basinda bi insansan gercekleri kendi kafanda olusturursn.Yani sadece okuyup ogrenelim bence.