Seçimden önce kurulan Altılı Masa’nın amaçlarının başında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Ak Parti iktidarının devrilmesi geliyordu. Sonrasında ne yapacakları önemli değildi. Önemli olan, bu ‘heyula’nın bertaraf edilmesiydi. (Masanın gizlemeye çalıştıkları 7. ayağını HDPKK’nın oluşturduğunu bilmeyen kaldı mı?)
14 Mayıs günü sandıklardan çıkan sonuçtan bunun boş bir hayal olduğu ve yakın bir gelecekte de başarılamayacağı görüldü. Hem Ak Parti ve müttefikleri Mecliste çoğunluğu kazandı, hem de Erdoğan seçim yarışını 49,52’lik bir oy oranıyla önde bitirdi.
Şimdi gözler 28 Mayıs gecesinde. İstanbul’un fethi 28 Mayıs’ı 29 Mayıs’a bağlayan gece saat 02 civarında açılan gediklerden şehre dalan Ulubatlı Hasanlara nasip olmuştu. 570 yıl sonra aynı saatlerde inşallah Erdoğan’ın başkanlığıyla yeni bir fethin sayfaları açılacaktır.
Altılı Masa deyince size bundan 116 yıl önce toplanan bir başka Altılı Masa’nın pek bilinmeyen hikâyesini özetle anlatacağım. İbret nazarıyla okuyunuz.
Sultan Abdülhamid’i devirmek için Osmanlı vatanı içi ve dışında muhtelif dernek ve komiteler kurulduğunu biliyorsunuz. Bunların içinde Jön Türkler, birinin merkezi Paris’te (dış merkez), diğerininki Selanik’te (iç merkez) olmak üzere ikiye ayrılmış bulunuyordu. Tabii Ermeniler başta olmak üzere Taşnaksutyon ve Hınçak gibi örgütler de vardı ki silahlı mücadeleye varan bir muhalefet çizgisindeydiler. Bunların haricinde Arnavutlardan Yahudilere kadar uzanan cins cins muhalif dernek veya örgüt bulunuyordu.
İşte bu örgütler 1902 yılında birleşmek üzere toplanmış ama Osmanlı Devleti’ne Abdülhamid Han’ı devirmek için yabancı ülkelerin müdahalesini isteyen Prens Sabahaddin grubu ile istemeyen Ahmed Rıza’nın grubu anlaşamamıştı. Ermeniler de Sultanın yabancı müdahalesiyle devrilebileceği kanaatindeydi. Muhalefet bölünmüştü.
Bu arada Ermeniler boş durmamış, 1905 yılında Sultana bombayla suikast girişiminde bulunmuş ama muvaffak olamamışlardı. Şimdi birleşme teklifi onlardan geliyordu. ‘Gelin, “Kızıl Sultan”ı el birliğiyle devirelim’ diye cüretkâr bir adım atmışlardı.
Bu arada Paris ve Selanik merkezleri 1907 Eylülünde Osmanlı Terakki ve İttihad Cemiyeti adıyla birleşti. Ardından bir süredir yabancı ülkelerin Ermeni ihtilal hareketiyle yakınlaşmasını zirveye çıkaracak adım Ermeniler tarafından atıldı. Taşnak örgütünün eylem birliği teklifi Paris’te 27 Aralıkta düzenlenecek 2. kongrede ele alınacaktı.
Bir hazırlık komitesi hazırlandı ki 6 kişiden oluşuyordu. Kimlerdi bunlar? Ahmet Rıza, Sezai, Prens Sabahaddin, Fazıl beyler ile Taşnak Partisi başkanı Malumyan ve ismi bugüne kadar öğrenilemeyen diğer bir Ermeniden oluşan kurul kongrenin ilkelerini tespit edecekti.
Neydi bu ilkeler? Şunlardı:
Sultan Abdülhamid rejiminin devrilmesi
Meşrutiyetin ilanı
Parlamenter rejimin geri getirilmesi.
Toplantı sırasında 3 gruptan 2’şer kişi alınarak bir başka Altılı Masa kurulması kararlaştırılmış, bu kurul 20 oturum yapmış ve hareketin programının ana çizgileri çıkarmıştı. Taşnaklarla birlikte hazırlanan bu program üzerinde anlaşılmıştı. Prof. Tarık Zafer Tunaya’nın tespitiyle söylersek kongrenin özelliği, Abdülhamid rejiminin yıkılması üzerinde toplanmıştı. Sultan ülkeyi felakete sürüklüyordu, Halk açlıktan kırılıyordu. Ülkede eşi görülmemiş bir sansür vardı ve halk cahil bırakılıyordu. Dış politikada ise yalnız kalmış, dünya devletlerinin gözünden düşmüştük. Hükümeti düşürerek devleti kurtarabilirlerdi. Bunun için “ortak savaş” çağrısı yapılmıştı: Tiran’a ölüm!
Sultana kin ve öfke kusan bir bildiriyle sonuçlanan kongre, silahlı direnmeden ayaklanmaya kadar her çareye başvurulacağını öngörüyordu.
2 yıl sonra gerçi “istibdat” devrildi ama şimdi de ortada İttihad ve Terakki istibdadı vardı. Ama bir farkla: Abdülhamid döneminde devlet ayaktaydı; kendi istibdatları sona ererken peşinde devleti de yokluğa sürüklemişti. Tarihin mesajı burada gizli.