İlk genel seçimimizi 1877 yılında yaparken ne bir seçim kanunumuz vardı, ne de bu kanunu yapacak meclis. Öyleyse mebusları kim seçecekti?
İlk Meşrutiyet Meclisi mebusları toplu halde. Ortada sakallı Meclis Başkanı Ahmed Rıza Bey ile İttihad ve Terakki’nin beyni Talat Bey yan yana.
Ancak Meşrutiyet’ten sonra Meclis-i Millî kararıyla II. Abdülhamid tahttan indirilecek ve V. Mehmed Reşad tahta çıkarılacaktı. Aynı şekilde TBMM önce saltanatı kaldıracak, ardından Abdülmecid Efendi’yi halifeliğe seçecek (1922), 1,5 yıl sonra bu defa halifeliği de kaldırıp (1924) Osmanlı hanedanını sürgüne göndererek 600 küsur yıllık bir dosyayı kapatacaktır.
Osmanlı Devleti, 1861 yılında Lübnan ölçeğinde demokrasinin ufak bir örneğini ortaya koymuş ve Cebel-i Lübnan Mutasarrıflığı adı verilen bu meclisli yapı, 1920 yılında Fransızların işgaline kadar devam etmişti. Lübnan’daki her dinî gruba mecliste sahip olduğu nüfusa oranla temsil imkânı verilmiş, böylece 16 yıl sonra Dolmabahçe Sarayı’nda açılışı yapılacak olan ilk Meclis-i Mebusan’ın pilot uygulaması gerçekleştirilmişti.
İlk Meclis-i Mebusan çalışma sırasında.
Tanzimat’tan sonra kurulan vilayet meclislerinin parlamenter sisteme geçişteki katkısını da inkâr edemeyiz. Öyle ki, ilk genel seçimimizi 1877 yılında yaparken ne bir seçim kanunumuz vardı, ne de bu kanunu yapacak meclis. Öyleyse mebusları kim seçecekti? Tabii seçilmiş vilayet meclisleri.
Demek ilk seçimlerimizin üzerinden tam 137 yıl geçmiş. Onlarca seçim yaşamışız; satır başları halinde verelim.
Perde 117 milletvekiliyle açılmıştı
İlk meclisimiz 1877’de seçilmiş ama pek kısa ömürlü olmuştu. 3 ay 8 günlük ömrüne Dolmabahçe Sarayı Merasim Salonu’ndaki açılışla başlamış ve Ayasofya’nın yanı başındaki şimdi yerinde yeller esen binasında devam etmişti. Partili olmayan 117 milletvekili, padişah tarafından atanan Ayan Meclisi üyeleriyle birlikte çalışmıştı. Şimdiki gibi seçme yaşının 18, seçilme yaşının da 25 olduğu seçimler sonucu teşekkül eden Meclis-i Mebusan’ın ilk başkanı ise ünlü edebiyatçımız Ahmed Vefik Paşa idi.
2. meclisin ömrü ilkinden de kısa olmuş, Aralık 1877’den Şubat 1878’e kadar görev yapmış ve Başkan Vefik Paşa, II. Abdülhamid ile anlaşarak meclisi tatile sokmuş, feshetmemişti. İmparatorluğu temsil yoluyla birleştirme umuduyla kurulan meclis, ne yazık ki 93 Harbi’nin ağır sonuçlarının etkisiyle bölücü bir organa dönüşmüştü. Bu haliyle yaşaması mümkün değildi.
1877 yılında yapılan seçimlerde seçme yaşı 18, seçilme yaşı da 25’ti. Namık Kemal’in Hayal dergisindeki bu karikatürünün altında “Müşkilat-ı intibahiye”, yani “Seçimin zorlukları” yazılı. Vatandaşlar oylarını kullanmaya gelmişler. Sandık kilitli. (4 Şubat 1877)
Padişah tarafından 30 yıl bir daha toplantıya çağrılmayan “meclissiz idare” döneminden sonra 1908’de yapılan “partili” seçimlerle tarihimizde yeni bir sayfa açılıyordu. Baskıdan azade bir seçim değildi bu. Mesela İstanbul’da Sirkeci Büyük Postahane’de gayet sanatkârane yapılmış bir sandıkta oy kullananların başına bir Nişancı Taburu dikilmişti. Ordu hâlâ İttihat ve Terakki’nin etkisi altındaydı ve 2. seçmenler korku altında oy kullanmışlardı.
1912 seçimleri ‘sopalı veya dayaklı seçim’ diye ünlüdür. Devlete hakim olan İttihat ve Terakki’nin ağır baskısı altında yapılmış olan seçimlerde sandık başına giden vatandaşlar fiilî saldırıya uğramışlardı. Seçim şikâyetleri ayyuka çıkarken meclis, Sadrazam Said Paşa’nın bir oyunuyla 4. ayındayken feshedilecekti.
Ülke ittihatçılar ve muhalifleri şeklinde kutuplaşmıştı ve tam bu sırada Balkan Harbi koptu, yenilgiler çorap söküğü gibi geldi. Siyasetteki kaos cepheyi de vurmuş, Bulgarlar Edirne’ye bile girmişlerdi. Enver Paşa darbe yaparak iktidara el koyacak ve 4 yıl önce şahikasına çıkan bütün demokrasi umutları çökecekti.
1914 seçimleri muhalefetsiz kalan İttihat ve Terakki’nin sözde zaferiyle sonuçlandı. Muradına ermişti, tek parti olarak seçime giriyordu. Tulum çıkaracaktı. Sadece 3 mebus bağımsız seçilebilmişti. Osmanlı Devleti, 1. Dünya Savaşı’nın ateşine bu meclis döneminde ama meclisin haberi olmadan(!) gizli pazarlıklarla atıldı. Bağımsız Osmanlı, bu dönemin sonunda başkenti dahi işgal edilmiş, İtilaf devletlerinin insafına terk edilmiş bir devletti artık. Ne var ki, ülkeyi savaşa sokan kadro soluğu yurt dışında almışlardı. Nitekim Sultan Vahdettin, meclisi feshedecek ve ertesi yıl yeni seçim yapılacaktı.
Sonraki seçim işgal şartlarında gerçekleşecekti. 7. meclis 12 Ocak 1920’de Fındıklı’daki binasında 72 mebusla toplandı. En önemli icraatı Misak-ı Milli’yi ilan etmekti. Nitekim açıklanmasından kısa bir süre sonra, 16 Mart’ta İngilizler tarafından basıldı. Bir ay bile geçmeden, 11 Nisan’da padişah tarafından feshedildi. Böylece Osmanlı’nın 7 seçimlik meclis serencamı burada sona eriyordu. Acaba? Aslında tam öyle değil.
TBMM, bir Osmanlı meclisiydi
Son Osmanlı Meclis-i Mebusan’ının fesih tarihi olan 11 Nisan ile Ankara’daki Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü olan 23 Nisan tarihleri arasında sadece ve sadece 12 gün vardır. İki tarihin arasında bir sebep-sonuç bağlantısı olduğu açıktır ama nedense bu bağ anlatılmaz.
Soruyu doğru soralım: Eğer Vahdettin, meclisi 11 Nisan’da feshetmemiş olsaydı 23 Nisan’da biz hangi devletin meclisini açmış olacaktık? Ve bu meclis için hangi anayasaya göre kurulacaktı? Tabii ki 1976 Anayasası’na göre. (Düşünün, özet Teşkilat-ı Esasiye Kanunu bile bir yıl sonra çıkarılmıştı.)
BMM, MM’nin (Meclis-i Mebusan’ın) açık bir devamıdır ve İstanbul’dan gelmeyen veya gelemeyen mebusların yerine vilayet meclislerince yapılan seçimlerle teşekkül eden bu 8. Osmanlı meclisi, o kadar Osmanlı meclisidir ki, İstanbul’daki son oturumda görüşülen Ağnam Resmi’nin (koyun ve keçilerden alınan verginin) artırılması teklifi, Ankara’daki mecliste kanunlaşacaktır!
Demek ki BMM, Osmanlı Devleti namına kurulmuştur ve İstanbul’daki meclis görevine devam etseydi kurulamayacak, kurulsa bile tanınması bir mesele olacaktı. Nitekim bu meclisin tanımadığını ilan ettiği kurum Osmanlı Devleti değil, İstanbul hükümetidir! (2. Dünya Savaşı’nda Fransa’nın Vichy dönemini hatırlayalım. Süreç aynıdır.)
Ancak asıl büyük değişim 9. meclisi seçecek olan 1923 seçimleriyle gelecek ve tekrar 1914 yılındaki duruma dönülecek, Halk Partisi tek parti olarak meclise girecek, zamanla Terakkiperver Partisi kurulacak, iki partili demokrasi tecrübemiz 1925 Haziran’ında bakanlar kurulunun bu partiyi kapatmasıyla sona erecek ve 1946’ya kadar yapılan seçimler atamayı meşrulaştırma törenlerinden ibaret kalacaktır.
46 seçim faciasıyla başlayan çok partili demokrasinin seçimlerini ise yasaklar kalktıktan sonra yazarız nasip olursa.