Ümit
Derken bir ümit ışığı uyanmıştır sanki. Sonunda şafak sökmekte midir ne? Hadi inşallah…
1928 yılında üniversitede verdiği bir konferansın ardından üç görüşme talebi birden gelir. Biri Tekel, diğeri İsveçli “Kibrit Kralı” diye namı yürümüş olan Ivar Kreuger, üçüncüsü de Merkezi Avrupa Kâğıtçılar Birliği (Gröll) acentesi adına gelen görüşme isteklerini kabul eder.
Tekel idaresi kendisinden uzun uzun bilgi almakla yetinir. O kadar.
Krueger ve Gröll ise Türkiye’de bir kâğıt sanayiinin kurulamayacağını, kurulsa bile verimli olamayacağını tekrarladıktan sonra kendisine iş teklifinde bulunarak bu sevdadan caymasını isterler. Teklifleri şudur:
- Efendim, siz Türkiye’nin biricik kâğıt mütehassısı (uzmanı) bulunuyorsunuz, bunu değerlendirmelisiniz. Kâğıt fabrikası kurmaktan ne gibi bir kazanç umut ediyorsunuz? Nihayet sizi genel müdür yaparlar, bir aylığa kalırsınız. Bizim firmalarımızda çalışırsanız size çok daha mükemmel imkânlar sağlayabiliriz. Mesela ithalattan size %3 pay verebiliriz.
Teklif insanların %90’ını rehavetin yatağına sürükleyecek denli caziptir. Fakat genç adam teklifleri yine reddedecektir.
Derken bir gün Mehmet Ali Bey’e Tekel’den bir yazı gelir. Kâğıt ve karton fabrikası kurulması için yardım istiyorlardır. Pek bir sevinmiştir. “Nihayet” der, “idealime kavuşma imkânı doğmuştu.”
Teklifi can u gönülden kabul eder. Derhal gider ve görüşür yetkililerle. Kendisinden günde 20 ton kapasiteli bir kâğıt fabrikasının proje ve ihale şartnamesini hazırlamasını isterler. Kısa sürede hazırlayıp takdim eder. İlana çıkarlar. Dünyanın tanınmış 23 firmasından teklif gelir. İhale yapılacağı gün dünyanın en mutlu insanıdır ama…
Ama, evet burası Türkiye’dir.
Gerçeğin çölüne hoş geldiniz!
Bir telgraf uzatırlar önüne Tekel Genel Müdürlüğü’ne gittiğinde. Kâğıt fabrikası kurma işinin ertelenmesi isteniyordur.
Sebep? Açık değil mi?
Engeller, engeller
Kendisine komisyon teklif eden iki grup, Krueger ve Gröll devreye girmiş ve kâğıt fabrikası kurulması girişimini baltalamaya soyunmuştur. Bir taraftan İstanbul gazetelerinde kâğıt fabrikasına gerek olmadığına dair yazı ve haberler yayınlanıyor, diğer yandan Ankara’ya adamlar göndererek kendilerinin fabrika kurmak istediklerini bildiriyorlardı.
Fabrika kuracaklardır ya güya, yerini tespit için müsaade istiyorlardır. Oysa amaçları ne yapmak, ne de yaptırmaktır. İthalata devam edilmesi en âlâsıdır. Adamlar kasalarına akan suyu hiç kestirir mi? Suret-i Haktan görünüp uzmanların kasıtlı raporlarıyla zihinleri bulandırmak, devlet aklında tereddüt uyandırmak, velhasıl ya yaptırmamak, engelleyemediler mi, bu defa mümkün olduğunca geciktirmektir gayeleri…
İki aylık bir inceleme sonunda Türkiye’nin şartlarının kâğıt sanayiine uygun olmadığına dair sözde bir rapor hazırlamış ve o zamanki İktisat Vekili Mustafa Şeref beye hem yazılı, hem de sözlü sunum yapmışlardır. Gerekçeler içerisinde Türkiye’de yeterli kömür ve su olmadığı, lifli hammadde bulunmadığı ve ehil personel eksikliği vardır (sanki personel dediğin mantar gibi yerden bitecektir).
Uğraşıp didinir Mehmet Ali Bey, ecnebilerin caydırıcı raporlarına cevaplar kaleme alıp Vakit gazetesinde yayınlar ama ne çare ki etkili olamaz. İşin garibi Maliye Bakanı Fuat Ağralı da kâğıt fabrikasına karşı çıkmaktadır. Derdi de, hem devletin hazinesinden yatırım için para çıkacağı, hem de kâğıt ithalatından alınan gümrük vergisinden mahrum kalınacağıdır! Doğru ya, gümrük vergileri buharlaşırsa bütçe açığını nasıl kapatacaktır?
Allah’ım, sen aklıma mukayyet ol.
Böylece 1929 yılında kâğıt sanayiinin kurulması projesi rafa kalkar.
Devamı bir sonraki yazımda olacak…
17.03.2023, muzakerat.com