En gelişmiş diye bilinen şehirlerimiz 17 Ağustos sabahı birer hayalet şehre dönünce, insanımız nicedir unutmayı seçtiği bir alternatifi yeniden düşünmeye başladı: Ev Cumhuriyet döneminin ideallerinden, dahası ideolojilerinden en şeffafı ama aslında en somutu olan betonarme yapılar ya da yaygın adıyla “apartmandı” çöken aslında. 1927′de başlayan beton çimento eksenli kalkınma projelerinin durakladığı önemli bir dönemeç oldu bu deprem. Fakat bizi 17 Ağustos’a getiren sürecin öncesinde yasaklanan ahşap ev geleneği hakimdi bu coğrafyaya. Bu evler, gariptir, 1509 tarihli depremin sonrasında depreme karşı geliştirilmiş bir tür çözümdü ve yaklaşık 400 yıl sonra şehirleri saran ateş tufanları karşısında dayanaksız kaldıkları gerekçesiyle terk edilmişlerdi. Kısacası ahşap ev paradigması bir deprem sonrasında geliştirilmiş ama yangınlar yüzünden yasaklanmıştı. Apartman ideolojisi ise yangınlar (alev) bahane edilerek gerçekte ise uluslararası çimento tekellerinin zorlamasıyla ülkemize aşılanmış ve şehirleşmenin tek ve mutlak yolu olarak zerkedilmişti beyinlere. 17 Ağustos depremi, Türkiye şehirleşmesinin sarktığı uçurumun vehametini gösteren acımasız bir ayna oldu gerçekte.
Do you want Search?
Random Post
Search