Vücutlarımız alınıyor, satılıyor. Pazarlanıyor hatta. Birbiri ardınca emirler yağdırılıyor ona.
“Yap–yapma”. Çağdaş köleliğin kulaklarımızda her daim uğuldayan emirleri bunlar: Bu sene moda filanca renkler; bunlar giyilecek. Bu mevsim pastel tonlar hakim olacak yüzünüze; bu yüzden makyaj soğuk yapılacak. İdeal ölçülerinize dönün; “fazla” kilolarınıza savaş açın! Sivilcelere son. Yağlara son. Saçınızdaki beyazlıklara son. Bembeyaz dişler hayatınızdaki her şeyi düzene koymaya yetecektir. Saçlarınızı özgürlüğüne kavuşturun. Böylece uzayıp gidiyor günlük hayatımızı kuşatan sloganlar…
İşe bakın ki, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün önde gelen kadın aktörleri, kadınları “bakımlı” olmaya çağırıyorlardı. Oysa az gelişmiş feministlerimiz, “bakımlı” olmayı tavsiye etmenin, aslında feminizmin karşı çıktığı erkek egemen sistemin sömürü mekanizmasının bir parçası olduğunu unutmuş görünüyorlar.
Makyaj, saç bakımı, yüz bakımı, vücut bakımı, aslında tam da kadınları ezip sömürdüğü söylenen erkekler dünyasının “kadınları ehlileştirme” operasyonunun parçaları değilse nedir?
Bu yüzden dünyadaki feminizmler (tek bir feminizm olmadığını belirtmek için bu terimi özellikle kullanıyorum) artık kadınların üzerine ömür boyu yüklenmiş olan bu “güzellik” yükünün sıkı bir sorgulamasına girişmiş bulunuyorlar.
İşte ünlü feminist kadın yazarlardan Germaine Greer’in kadınları iğdiş eden sisteme yönelttiği eleştiriler. Kadınlık, erkekliğe endekslenmiş ve kadının en önemli ayırıcı vasfı olan annelik neredeyse bir “ayıp”, bir “kabahat” sayılır olmuştur. Feminizm, başlangıçta bu sömürü mekanizmasına karşı koymak üzere yola çıkmışken, zamanla o da mekanizmanın bir parçası haline getirilmiş, yani ehlileştirilmiştir. İşte Amerika’nın en ünlü feminist yazarlarından Naomi Wolf’un “güzellik efsanesi” hakkındaki uyarıcı sözleri: “Bugün eskisine göre daha fazla paraya ve güce sahibiz, yasalar eskilere göre daha bizden yana. Fakat kendimizi nedense fiziksel olarak özgürleşmemiş olan ninelerimizden daha kötü hissediyoruz.”
Wolf, 1980’lerden sonra feminizmin artık güzellik kavramını bile ciddi ciddi sorgulamaya açtığını söylemektedir.
Greer ve Wolf gibi daha pek çok Batılı feminist bugün güzellik, form, bakım gibi özellikle kadınların üzerine ağır bir yük olarak yıkılmış olan ideolojilere karşı çıkmak gerektiğini haklı olarak savunuyorlar. Sadece güzellik de değil. Kilo ve vücut ölçüleri de birer saplantı haline getirilmiş durumda beyinlerde.
Mankenlerin istilasına uğramış bir ekranda biz de yaşıyoruz aslında payımıza düşeni. Vivet Kanetti, mankenlerin bu kadar tanındığı bir toplumda, onların hangi büyük Türk modası sektörünü omuzlarında taşıdıklarını sorguluyordu haklı olarak. Modanın merkezi Paris’te bile halkın olsa olsa 2–3 mankenin adını bildiğini, bizimse hayatlarının bütün ayrıntılarını bildiğimiz en az 15 manken olduğunu söylüyordu.
Bu aslında ülkemizde yaygınlaştırılmak istenen “güzellik ideolojisi”nin bir uzantısından başka bir şey değil. Çünkü manken demek, “küresel” ölçeklere göre belirlenmiş ideal bir kadın–erkek bedeni demek. (Zaten bir başka adı da “model”.) Onlar, insan ırkının mutlak güzellik sembolleri (modelleri) olarak göklerden aramıza ağmış mitolojik yaratıklardır adeta. Hepimizin onlar gibi olmamızın istendiği bir ortamda, özgürleşmeyi savunan akımların, bu arada feminizmin de, bunlara karşı çıkması ve gıdamızdan vücudumuzdaki yağlara kadar her şeyimize burnunu sokan bu ideolojiye cephe alması, hatta savaş açması gerekmez miydi?
Türkiye’de bakımlı kadın imajı feminizmin alfabesi haline getiriliyorsa buna tepki duymak da bizim en tabii hakkımız olmalı.
12.03.2002
One Comment
demir20020
18 Ekim 2012 at 14:16insanların artık sadece fiziksel özellikleriyle kendini ispatlama var olma güdüsünü tetikleyen bi olgu..kişiliğiyle ruhuyla aklıyla karakteriyle maneviyatıyla değil sadece bedeniyle evet topral olacak leş olacak bedeniyle var olma pahasına harcanan ömürler söz konusu..ne kompleksli millet olduk çıktık..hemde bir et parçasının kompleksini yaşıyoruz.. sanırım kurban bayramındaki kesilen kurbanların (görünürde sadece bir et) hikmetlerinden biride bu işin bedensel boyutunun ehemmiyetsiz oluşu..