İsviçre kökenli Alman hukukçu Ernst E. Hirsch’in (1902-1985) dilimize Hâtıralarım adıyla çevrilen eseri keşfedilmemiş bir hazine gibi. Her sefere çıkışımda ganimetlerle dönüşüm bu yüzde
Hirsch Türkiye’de 20 yıl kadar üniversitelerde ders vermek yanında hükümete hukuk danışmanlığı hizmeti vermek veya Atatürk’ü Koruma Kanunu’nun formülatörlüğü gibi ilginç vazifeler de üstlenmiş bu arada. Almanya’daki kız kardeşinin Yahudi olduğu için Naziler tarafından öldürüldüğü gibi ilginç ayrıntılara rastladığım kitabın sayfaları arasında kazıya devam ediyorum.
Türkiye’deki “resepsiyon” yoluyla Avrupa’dan alınan hukuk sistemi ve eğitimini yerli yerine oturtanlardan biri olan bu hukuk profesörü aşağıdaki ilginç satırları kaleme almış mevzubahis hatıratında:
“Ticaret Kanunu ile aynı zamanda, 4 Ekim 1926’da Türk Medenî Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu yürürlüğe girmişti. Bunların her ikisi de esas olarak, ilgili İsviçre kanunlarının Fransızca metninin Türkçeye aktarılmasından ibaretti. Kanunlar ne dil, ne de içerik bakımından birbirine göre ayarlanmıştı ve bu da, uygulanmaları sırasında büyük güçlüklere yol açıyordu.
Ticaret Kanununun deniz hukukuna ayrılmış olan ikinci kitabı Alman Ticaret Hukukunun dördüncü kitabının Fransızca çevirisinin Türkçeye çevrilmesinden ibaret(ti). (…) Buna ek olarak, bir de, kara ticaret hukukunun münferit bazı müesseselerinin, deniz ticaret hukukunda olduğu gibi, tek bir millî hukuk düzeninden alınmış olmayıp, en az 12 değişik millî hukuktan derlendiğini belirtmek gerek. Ayrıca içerikte ve terminolojide bir birlikten sözetmek mümkün değildi, çünkü anlaşılan komisyonun her üyesi, kendi bildiği dille yazılmış olan kaynağı kullanmış ve bunu gene kendi kelime dağarcığına göre Türkçeye çevirmişti. TAM YAMALI BİR BOHÇA, TÜRK MESLEKTAŞLARIMIN DEDİĞİ GİBİ, MAYONEZİ EKSİK BİR “RUS SALATASI”YDI.” (s. 284-285)
Sözde Türk Hukuk Devrimi’nin (çünkü ne “Türk” ne de “devrim” vardı ortada, Ernest Hirsch’in yazdıklarından anladığımız kadarıyla “yamalı bohça” olduğu için hukuk kısmı da defoluydu) oradan buradan derleme olduğunu Türk meslektaşlarıyla birlikte bu şekilde sarakaya alan Alman hukukçu, Türkçeye tercüme edilen “Türk kanunlarında SAYISIZ HATAYA VE UYUMSUZLUKLARA RASTLADIĞINI” AÇIKÇA BELİRTMİŞTİR.
Çok sayıda makale yazarak (300. sayfadaki 15 nolu dipnotta bunların isimlerini teker teker tadad ediyor) kanunlarımızda mevcut bu çeviri hatalarını ve evlatlık olarak aldığımız (adopted) kanunlar arasındaki uyumsuzlukları sabırla ifşa eden Hirsch, olgu olarak gerçek durumun açıklık kazanmasını sağladığını yazmaktadır.
Devamında sözlerini şöyle sürdürür (s. 300-301):
“AÇIĞA ÇIKAN ÇEVİRİ HATALARI, MAHKEMELER TARAFINDAN HATA OLARAK KABUL EDİLMİŞ VE MEDENİ KANUNUN 1. MADDESİNE UYGUN BİR YORUMLA ORİJİNAL METİNDEKİ ANLAMLARI TESPİT EDİLMİŞ VE UYGULANMIŞTIR. GENE BENİM AÇIĞA ÇIKARDIĞIM ÇELİŞKİLER, EN AZINDAN ÇELİŞKİ OLARAK GÖRÜLMÜŞ VE GENELLİKLE BENİM ÖNERİLERİM DOĞRULTUSUNDA OLMASA BİLE, ŞU YA DA BU YOLLA DÜZELTİLMEYE ÇALIŞILMIŞTIR.”
Bir başka deyişle Ernst Hirsch Türkiye’ye gelmese apar topar ve onlarca çevirmene dağıtılıp bir terminoloji ve anlayış birliğine kavuşturulmadan yapılan sözde hukuk devrimleri, doğru bir ifadeyle hukuk transferleri yine yamalı bohça gibi kalacak ve çeviri hataları yüzünden de birçok madde yanlış uygulanacaktı.
Son olarak bu defa 400. sayfadan bir ek “alıntı” da biz yapalım ve bu gezimizi şimdilik noktalayalım:
“Ama şu son 12 yıl içinde, YURTDIŞINDAN DEVRALINAN TÜRK KANUNLARINDA SAYISIZ ÇEVİRİ HATASI BULUNDUĞUNU GÖZLERİMLE GÖRMÜŞTÜM. BU YANLIŞLARI SİLMEK, YERİNE DOĞRU DEYİMLER KOYMAK ZORUNLUYDU.”
Sözde “Hukuk Devrimi”nin içyüzünü bu netlikte anlattığı için Prof. Dr. Ernst E. Hirsch’e teşekkür borçluyuz esasında. Onun Türkçesi 1985 yılında yayınlanan Hâtıralarım adlı eserini okuyanlar hayrete şayan ayrıntılarla, hatta Yunanca ve Latince klasiklerin çevrilmesindeki katkıları gibi sürprizlerle örülü olduğunu göreceklerdir. Meğer bizim Hasan Âli Yücel’in fikri zannettiğimiz klasiklerin tercümesi fikri de George Rohde adlı bir Alman profesöre aitmiş de haberimiz yokmuş (s. 401). (Zaten orijinal neleri var ki! 10. Yıl Marşı bile Jean-Jacques Rousseau’dan aparma değil mi?)
Soru şudur:
Peki Hirsch’in ciddiyeti sayesinde tercüme kanunlarda düzeltme yapılmadan önce Türkiye’de adaletin hali nice olmuştu? “Yamalı bohça”dan hangi hukuk trajedileri fışkırmıştı? Kimler yanlış çevirilerden dolayı mağdur olmuş, kimler kimlere gadr etmişti?
Ah ki ah!
Balzac’ı Fransızcadan yanlış çevirenler karşısında küplere biniyordu Cemil Meriç. Keşke vakit bulup Hirsch ile beraber çalışsaydı da onun fark edemediği kamyonla hatayı Üstad bulup adrese teslim etseydi.
16.08.2022, muzakerat.com