Mustafa Armağan, bu son ve en kapsamlı çalışmasında okuru bu defa tarihe götürüyor; Osmanlı tarihinin bilinmeyenlerle dolu dünyasına. Okul kitaplarından beri bellediğimiz bazı temel yanlışların cesaretle altını çizen yazar, Osmanlı tarihini yeni bir kavrayış noktasından yorumlayabilmek için bilgiden çok, bakış tarzının, yani gözlüklerimizin değiştirilmesini öneriyor. Armağan’ın sözünü ettiği yeni bakış tarzı hem eski, hem de yeni kaynaklara dayanıyor. Bir yandan Osmanlı kaynaklarının sağlam bir şekilde okunup öğrenilmesi, öbür yandan da mevcut bilgilerin yeni sosyal bilim yöntemlerinin ışığında yıkanması gerekiyor ona göre. Hermenötik, sosyal teori, postmodernizm ve çağdaş tarihçiliğin geliştirdiği metodolojiler, Osmanlı tarihini yeniden okumak için ihmal edilemeyecek zenginlikler içeriyor. Okumalarını bu doğrultuda sürdüren Armağan, böylece Osmanlı tarihindeki bazı klişeleşmiş hükümleri ve anlatıları sorgulamaya girişiyor: Kapitülasyonlar iyi bir şey miydi? Yeniçerilik, bozulmuş muydu gerçekten de? Osmanlı Devleti’nin gerilemesinden bahsetmek ne kadar doğrudur? Osmanlı toplumu erkek egemen miydi? Harem gerçekten de bir haz mekânı mıydı? Patrona Halil bir eşkıya mıydı yoksa halk kahramanı mı? Osmanlı’da demokrasi var mıydı? Kitap boyunca cevaplarını aradığı bu sorular, mercekleri bozuk dürbünlerimizi, Osmanlı tarihine bakarken yeniden ayarlamamızı gerektirecek çarpıcılıkta açıklamalara kavuşuyor kitapta. Mustafa Armağan’ın son kitabı Osmanlı: İnsanlığın Son Adası, modern dünyada eksikliği en çok çekilen model olan Osmanlı sisteminin büyüklüğünü çarpıcı misallerle gözler önüne seren ufuk açıcı bir çalışma. Bu kitabın, Osmanlı tarihi tartışmalarına yeni bir soluk getireceğine inanıyoruz.
Do you want Search?
Random Post
Search