• Home
  • Genel
  • Osmanlı tarihinde maskeler ve yüzler

Osmanlı tarihinde maskeler ve yüzler

Osmanlı tarihinde maskeler ve yüzler
Zaman zaman tarihle ilgili sorular soruluyor. Bunlara tek tek cevap vermek yerine toplu bir değerlendirme yapmak istedim. Daha geniş bilgi almak isteyenler “Osmanlı: İnsanlığın Son Adası” adlı kitabıma (Ufuk Kitapları) başvurabilirler.
CELALİ İSYANLARI BİRER KONTRGERİLLA ORGANİZASYONU MUYDU?
Celali isyanlarının neden bu kadar uzun sürdüğü ve devletin bu isyanları bastırma konusunda neden tam bir kararlılık içine girmediği hep tartışılmıştır. Karen Barkey adlı araştırmacının “Eşkıyalar ve Devlet” adlı çalışması, konuya yeni bir boyut getirdi. Barkey’e göre Celali isyanları bizzat devlet tarafından organize ediliyor ve isyanlar devletin gerçekleştirmeye çalıştığı merkezî ve yerel kontrolün sağlanmasında kullanılıyordu. Bu çarpıcı iddianın sahibi Barkey, toplumdaki huzursuzluğu devletin Celali isyanlarını manipüle ederek başka alanlara aktardığını söylüyor. Nitekim Vezneciler’deki Kuyucu Murat Paşa türbesinde hem Celali isyanlarını bastırmakla görevli Kuyucu Murat Paşa, hem de ona karşı savaşan Abaza Mehmet Paşa yan yana yatarlar. Osmanlı mantığında isyanı çıkaran kişi ile onu bastıran kişinin resmî törenlerle bu kubbenin altına gömülmüş olması bir tesadüf değil.
CERVANTES VE OSMANLILAR
Cervantes, Osmanlıların eline 1575’te esir düşmüş ve 5 yıl kadar Cezayir’de kalmıştı. Esaret yıllarında Müslümanlığı ve Osmanlıları daha yakından tanıyan ve Müslüman entelektüellerle sıkı ilişkiler kuran Cervantes, Cezayir’de dost düşman pek çok kişinin hayranlığını kazanmıştı. Juan Goytisolo gibi çağdaş İspanyol yazarlar, şaheseri Don Kişot’un açık ve renkli dünyasını Osmanlılara borçlu olduğunu, bu esaret dönemi olmasaydı Don Kişot’un yazılamayacağını belirtirler. Yani Cervantes’in kaderi görünmez bağlarla Osmanlılara bağlıdır. Sol kolu İnebahtı’da Osmanlı cenahından atılan bir kurşunla çolak kalmıştır. Nihayet elleri ayakları zincirli vaziyette bir gemiyle İstanbul’a doğru yola çıkarılmak üzereyken İspanya’dan gönderilen 500 altın sayesinde özgürlüğüne kavuşmuştur.
MATBAA GELDİ DE NE OLDU?
Matbaanın ülkemize geç gelmesine din adamlarının veya sayıları 90 bini bulan hattatların sebep olduğu tekrarlanır durulur. Oysa o yıllarda nüfusunun 650 bin olduğunu bildiğimiz İstanbul’da yalnız hattatlıkla geçinen 90 bin kişinin (aileleriyle birlikte düşünürsek 450 bin kişinin) varlığı imkânsız. İstanbul’da sadece hattatlar mı yaşıyordu? Matbaanın geç gelmiş olmasının sebebi, bizim toplumun okumaya karşı merakının olmayışıdır. Nitekim ilk matbaamızın kurucusu İbrahim Müteferrika, sadece 17 kitap basabilmiş ve bu kitaplardan çoğunu satamamış, sonunda iflas noktasına gelmiş ve ölmeden üç yıl önce matbaayı kapatmak zorunda kalmıştı. Öldükten sonra da terekesinden basıp da satamadığı yüzlerce cilt kitap çıkmış olması bunu gösteriyor. Zannediyoruz ki, halk matbaa açıldığında kitap almak için kuyruğa girmişti. Müteferrika bütün parasını kitaplara yatırmış ama iflas etmişti. Çoğumuz bilmez, 1742 ile 1784 arasındaki 42 yıl yine matbaasız kalmıştık. Yani matbaa geldi, şakır şakır kitaplar basıldı, insanlar kitapları kapıştı, ilim irfan gelişti, kalkındık diye bir şey yok.
PATRONA HALİL BİR HALK KAHRAMANI MIYDI?
Hakkındaki efsaneleri bir yana bırakıp Destari Salih ve Abdi gibi çağdaşı tarihçilerin yazdıklarına bakılırsa, Patrona Halil çapulcu reisi veya baldırı çıplak eşkıyalardan değildi. Tam tersine isyan sonucunda tahta çıkarttığı I. Mahmud’un kendisine teklif ettiği binlerce altını ve yüksek makamları elinin tersiyle itmiş ve devletin parasında gözü olmadığını, kendisine verilen hediyeleri halka dağıttırarak göstermiş, gözü tok, o zaman İstanbul’da bulunan yabancı elçilerin bildirdiğine göre güzel konuşan, iri yarı, sözüne güvenilir, kimsenin parasında pulunda gözü olmayan biriydi. Nitekim isyan sırasında kargaşalıktan yararlanıp yağma yapmak isteyenleri herkesin gözü önünde cezalandırmış ve malları sahibine iade etmiş, 40 gün süren “Padişahlığı”nda İstanbul’un sokaklarında yalınayak yürümeye devam etmişti. Bugün devlet parası karşısında Patrona gibi asil davranışta bulunacak kaç kişi vardır acaba?

Bir yanıt yazın