Bir devlet okulunun besbelli özenle hazırladığı “Çanakkale Sergisi”ni gezerken hayretler içinde kalıyorum: Duvarlara asılı onlarca tablo içinde Çanakkale Zaferi’nin üst rütbeli komutanları sırra kadem basmış durumda. Şurada kocaman bir Seyit Onbaşı posteri var, 275 kiloluk mermiyi kaldırırken. Burada siperlerden delici bakışlarıyla selam gönderen garip Mehmetçikler, orada süngü hücumuna geçmiş gaziler.
‘Onlar boşuna ölmedi’ sözleri sık sık tekrarlanıyor. Bir tabloya göre Çanakkale Zaferi “Cumhuriyet’in Önsözü”ymüş. Öte yandan o tarihte Yarbay rütbesinde bulunan Mustafa Kemal Bey’in belki 10’dan fazla ilgili ilgisiz fotoğrafıyla karşılaşıyorsunuz. Aklınızda bu savaşı Yarbay rütbesindeki bir subay ile komutansız bir ordunun kazandığı kalıyor ister istemez.
Sordum müdür beye: Bu zafer komutansız mı kazanılmıştı? Şaşırdı. Hadi Liman Von Sanders’i Alman olduğu için saymıyorsunuz, peki ordularımızın fiilî Başkomutanı Enver Paşa neden görünmüyor ortalıkta? Tabii cevabı olmayan bir soruydu bu.
İsterseniz İstiklal Savaşı’nı anlatırken Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşlarının unutulduğunu ve savaşın adeta Yarbay düzeyinde bir subay, mesela Atıf Bey isimli biri tarafından kazanılmış gibi gösterildiğini düşünmeye çalışalım. Ne kadar tuhafımıza giderdi, değil mi? ‘Bu savaşın komutanları yok muydu?’ diye sorardık ister istemez.
Resmi ideoloji tarihi işte böyle eğip büküyor; işine gelen tarafını ballandıra ballandıra anlatıp gelmeyen tarafını ise koyu bir karanlığa mahkûm ediyor.
Enver Paşa
Enver Paşa’nın eleştirilecek yönü yok mu, var. Ama yiğidi öldür, hakkını da ver. Çanakkale Savaşları onun Başkomutanlığı altında kazanıldı. Hatta şunu da iddia ederim rahatlıkla: Çanakkale zaferi bugün coşkuyla anılıyorsa, tarihimizin bir şeref sayfası olarak kutlanıyorsa bu büyük ölçüde Enver Paşa sayesindedir (bir de o ruhlar aleminde şehitlerle konuştuktan sonra yazıldığına inandığım anıt-şiiriyle Mehmed Akif sayesinde). Zamanın duyarsız edebiyatçılarını bir emirle Çanakkale siperlerine kadar getirip cephede kanla yazılan destanı eserleriyle ölümsüzleştirmeleri için çırpınan da Enver Paşa’dan başkası değildir. Dolayısıyla şahsen heykele karşı olsam da, Çanakkale’ye bir Enver Paşa heykelinin çok yakışacağını söyleyebilirim. Dikilemez, o ayrı; ama benden söylemesi.
Çanakkale’nin bir de gizli kahramanları vardır. 18 Mart 1915 günü savaş gemilerinden açılan korkunç ateşe göğsünü siper eden Müstahkem Mevkimizin komutanı Cevad Paşa’ydı ama kendisi o gün Kirte’ye birlikleri denetlemeye gitmişti. Yerine kurmay başkanı Selahaddin Adil Bey’i vekil bırakmış ve ancak saat 14’te görevinin başına dönebilmişti. Yani o gün o korkunç bombardıman altındaki Müstahkem Mevki’nin şanlı zaferi, komutan Selahattin Adil Bey’in imzasını taşır.
Zaferi müteakip yapılan yayınlara baktığınızda Tuğgeneral Cevad Paşa’nın “18 Mart Kahramanı” ilan edildiğini, Sultan Reşad’ın ise “Gazi” sıfatı verilerek onurlandırıldığını, Enver ve diğer İttihatçıların bu başarıyı ordunun moral gücünü yükseltmek ve ne yalan söyleyelim, muhaliflerini sindirmek için kullandıklarını görürsünüz. Buradan Mustafa Kemal Bey’e düşen hisse, “Anafartalar Kahramanlığı”dır ki, zafer sonrasında gittiği Edirne’de bu sıfatla törenler düzenlenerek karşılandığını biliyoruz.
Ancak Cumhuriyet kurulduktan sonra Çanakkale Savaşları’nın tarihi yeniden yazılmıştır. Özellikle İttihatçılara yakınlığıyla bilinenler sahneden birer birer silinmek ve yeni devletin kurucularına yakın kişilikler ön plana alınmak suretiyle tarihin yüzü yenilenmiştir. Yalnız Enver Paşa unutturulmakla kalsa iyi, ona yakınlığı olanlar da aynı akıbeti paylaşmışlardır. İşte Selahattin Adil Bey de bu unutulmuş Çanakkale kahramanlarından biridir.
Selahattin Adil Bey, Milli Mücadele’ye de önemli hizmetlerde bulunmuş olmasına rağmen Enver Paşa’ya yakın olduğu ve en önemlisi de Tek Parti rejimine muhalif bir duruş sergilediği için Cumhuriyet devrinde dışlanmış, bu yüzden de “yeni yazılan tarih”in sayfalarına alınmamıştı. Oysa Çanakkale, hele de 18 Mart zaferi konuşulurken onun adının anılmaması izahı güç bir ayıptır. Bu ayıbın en kısa zamanda temizlenmesi gerekir.
Keza Yanyalı iki kardeş, Vehib Paşa ile Esad Paşa’nın da kolordu komutanları olarak neden hatırlanmadığını sormak gerekir. Fevzi Çakmak da, Cevad Paşa da, Fahreddin Altay Paşa da aynı şekilde.
Öte yandan Enver Paşa’nın Mustafa Kemal Bey’i “Paşa” yapan, yani onu generalliğe yükselten Başkomutan Vekili olduğu da unutulmamalı. Üstelik Orgeneral Fahrettin Altay’ın dediği gibi Mustafa Kemal daha 8 aylık bir Albayken, henüz süresi dolmadan generalliğe terfi ettirmiş olması da Enver Paşa’nın takdir edilmesine ve tarih kitaplarımızın sayfalarına teşrif etmesine yetmiyor.
Ama öte yandan Sarıkamış’taki faciadan Enver’siz bahsedilmez. Onun ’90 bin askerimizi kara gömdüğü’ sık sık söylenir. Gerçi o harekâtın başında bizzat Enver Paşa vardır ama aynı zamanda Başkomutan Vekili’dir. Sarıkamış’tan sonra Meclis Başkanı Halil Menteşe’ye söylediği bir sözü (bu yazıda açıklamam uygun değildir) ben hiç mi hiç tasvip etmedim ama Enver Paşa’nın Sarıkamış’taki yenilgiden hemen sonra Çanakkale savunması için yaptığı muazzam çalışmaların hakkını da teslim etmemiz lazım.
Diyeceğim o ki, Sarıkamış harekâtı ile Çanakkale savunması aynı sürecin adımlarıdır. Yenilginin sorumluluğunu üzerine attığınız insanı zaferin şanından uzak tutmanız yakışık almaz. Ve tarihte herkesi ait olduğu yere oturtmak, herkese hakkını vermek ve Çanakkale gibi muazzam bir savaşı, 1930’lardan beri yapageldiğimiz gibi bir Yarbay’ın iki kritik direnişine indirgeme yanılgısına düşmemek önemlidir.
Sarıkamış’ın faturasını Enver’e kesiyorsanız Çanakkale’yi de onun kazandığını itiraf etmeniz gerekir. Unutmayalım ki, tarih bir haksızlıklar galerisi olmaktan ancak böyle hakkaniyetli adımlarla kurtulabilir.
20 Mart 2011, Pazar
13 Comments
EMRE ARSLANHAN
2 Nisan 2011 at 13:34bize hep derste ENVER paşayı yenilik karşıtı,vatan haini olarak gösteriyorlardı.Ben de bu durumdan rahatsız oluyordum.koskoca ENVER PAŞA nasıl hain olabilirdi ki? Bunu hocaya kanıt olrak göstereceğim.
İsmail Sevinç
25 Şubat 2012 at 20:06Çanakkale zaferide Mustafa Kemalin değildir. Türk ordusu savaşta ilk aylarda çok güzel savaşmasına rağmen İngiliz, Fransız, Anzaklar ve Ruslar cepheye yüklenip duruyordu. Çok fazla kayıp veriyorduk. Düşmanlar bu cephenin çökeceğine kesin gözüyle bakıyordu. 200 yıldır Boğazlarda gözü olan ve 1829 dan beri bu bölgeyi ele geçirmesi batı avrupa devletlerince engellenen Rusya 30 haziran 1915 te müttefikleriyle anlaşıp boğazları kağıt üzerindede olsa ele geçirdi. Biz bu cephede devlet sözü karşılığında düşmanlarla işbirliği yapan bazı dönme subaylar tarafından askerlerimiz mermisiz savaştırıldığı için çok fazla kayıp veriyorduk. Cephe çöktü çökecek. Almanyayı korku aldı. Bulgaristanı kendi yanında savaşa sokabilmek için sıkıştırdı. Bu iş için Bulgaristana 4000 km2 Trakya toprağı verdik. Bulgaristanda bizim yanımızda savaşa girdi. Böylece Almanyayla karasal bağlantı kurulup tek devlet gibi olduk. Ekim sonu kasım başı Almanyadan toplar ve kaliteli silahlar geldi. İngiltere ile müttefikleri Alman toplarıyla başa çıkamayacaklarını gördüler. Zaten kışda yaklaşıyordu. Düşmanlar zaferden ümitlerini kesip birkaç ayda cepheyi tamamen boşalttılar. Çanakkale savaşları sırasında Mustafa Kemalin rütbeside çok küçüktü. Bu cephede onunda bazı başarıları varsada bütün başarılar sonradan ona mal edildi.
İsmail Sevinç
25 Şubat 2012 at 22:38Birde Rıza Nur diyor Kurtuluş savaşında Yunana karşı bütün zaferler Mustafa Kemalin Gediz yenilgisi Ali Fuat Paşanın.
İsmail Sevinç
28 Şubat 2012 at 22:19Ben bu bilgileri senelerce uğraşıp topladım. Birilerinim işine gelmiyor. Vahdettinle ilgili bir yorumumun sayfası engellenmiş. Sakıncalı gördüğünüz yorumları iptal edin.
cakabey
26 Mart 2012 at 14:21Mustafa Bey Mustafa Kemal Paşa Conkbayırında ilerleyen Anzac kuvvetlerini durdurmadı mı hatta bu başarısı dolayısıyla Albay rütbesine yükselmedi mi? sonrasında Liman paşa tarafından Anafartalar da bulunan birliklerin komutanlığına atandı ve o zaman Albaydı. 9-10 Ağustos’ta Anafartalar Zaferi’ni kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos’ta Kireçtepe ve 21 Ağustos’ta II. Anafartalar Zaferi takip etti.başta Ruşen Eşref olmak üzere İstanbul Basını Mustafa Kemal Paşayı Anafartalar Kahramanı diye tanıttılar ama bu sizin iddia ettiğiniz gibi sadece Anafartalarda savaşmış olduğu anlamına gelmiyor.ayrıca her savaşta tarihçiler savaşın kaderine etki eden her zatı inceler ve hepsini değerlendirir.Zaferin de yenilginin de başarının ve başarısızlığın da Liderlere havale edilmesi doğu toplumlarının bakış açısını yansıtır hatta Balık baştan kokar atasözü de bunun bir tezahürüdür ama tarihçi yaklaşımı değildir.
İsmail Sevinç
14 Haziran 2012 at 14:05Cakabey Mustafa Kemalin Çanakkale Cephesindeki rütbesi haziran ayına kadar sadece yarbaydir. O cephede 4000000 asker var. O cepheyi tek başına yönetebilmek için general olmak bile azdır. Mustafa Kemal kimine göre haziranda kimine göre ağustosta albay olmuş. Yarbay, albay yada üstünde en az kırk rütbeli subay var orada. Tuğ, Tüm, Kor, Orgenerallar ve Mareşal rütbeleri daha büyük değilmidir. Mustafa Kemal küçücük rütbesiyle nasıl aradan çıkıpta bütün cepheyi yönetecek. 19. Tümeni yönetmiş, kısa bir süre için olmalı. O cephede bir sürü alman subayda var daha. Çanakkalede 19 mayıs 1915 te yarbay Mustafa Kemalin emrindeki mermisiz hücum eden 21000 kişiden 10000 i şehit oldu. İngilizler sadece 600 kayıp verdi. Conkbayrında İngilizler bir kaçbin (2000 ile 10000)arası) biz 18000 kayıp verdik. Sen resmi tarihe fazla güvenme. Çanakkale hiç kimsenin değil tek başına hiçbir rütbelinin değil sadece bu milletin zaferidir. Mustafa Kemalin başarıları varsada rütbesi kadar olmalı. Bu cephedeki zafer sonradan bazı yağcı tarihçiler tarafından tamamen mustafa Kemale mal edilmiştir.
İsmail Sevinç
14 Haziran 2012 at 14:36Cakabey, Mustafa Kemal Çanakkalede İngiliz Fransızları ve onlara bağlı sömürge güçlerini yenmiş bu sebep ile onlarda ruslara yardım edememiş. Rusya bu sebep ile 1917 de kominist ihtilal ile çökmüş, böylece doğu karadeniz ile Doğu Anadolunun büyük bölümü Rus işgalinden kurtulmuş buda Mustafa Kemal Paşanın başarısıymış. Aslında bunun gerçekle hiçbir alakası yoktur. Çanakkale Cephesindeki savaşlara Ruslarda donanmalarıyla katılabiliyordu. İngiliz ve Fransızlar Ruslara silah yardımı yapabiliyordu. Çanakkalede amaç boğazı aşıp İstanbulu ele geçirerek bir an önce Osmanlıyı çökertmek,böylece Almanyayı kıskaca alıp savaşı daha çabuk bitirmekti. Ancak Bulgaristan bizim yanımızda savaşa girince Çanakkaleye Alman yardımı yetişti. Cephe düşmanlarımız açısından bu sebep ile çöktü. Onlarda çekip gittiler. Türkiyede 1920-30 larda birilerini yüceltmek adına açıkça yalan yada çok abartılı tarihler yazılmıştır. Şüpheyle bakmak gerekir.
İsmail sevinç
1 Temmuz 2012 at 19:1314 haziran saat 1405 teki yorumda Çanakkale cephesindeki asker sayısını verirken 400000 rakamı 4000000 olarak yazılmış düzeltmiş olalım.
huseyin
15 Kasım 2012 at 06:39mrb bu yaziyla ilgili yaziyi ve butun yorumlari okudum. Gerckten suan okullarda okudugumuz tarih “yaz kizim” larla masa basnda tek kisi odakli olarak yazilmis ve tarihin asil kahramanlarini resmen karanliga gommus hapsetmisiz oda yetmemis hain bile ilAn etmisiz.. ismail sevinc kardesim sennle tatih hakkinda sohmet etmk isterim bilmedgim sormak istedigim bazi takildgim konularda size danismak isterim. cunku zamn zaman sohbt ortamlarinda bazi dusunceyi savunuyorsunuz ve eksik bilgi olmasi karsi tarafin blkide gerckleri gorememesine neden olabilir bunu bilgili kisilerle sohbet ederek tamamlamak isterim. tedero1907 hotmail com eklerseniz konusabiliriz tsk ederim
İsmail
9 Ocak 2013 at 19:29Hüseyin bey Resmi kanallardan sürekli uyarı alıyorum. Hiç tarihle ilgilenmemem daha akıllıca.
mehmet
2 Mart 2013 at 15:13ismail bey aldırmayın resmi kanalllardaki uyarılara kral çıplak görsün artık millet yalanları değil gerçekleri öğrensin
anı
15 Nisan 2013 at 09:00Köydeyiz çok sene evvel, avcı olduğu anlaşılan bir kaç kişi köye gelmişler kahvehanede oturuyorlar. Adamcağızın biri beni yeni yetme toy biri olarak gördü. Öyle ya yaş en fazla 18. Diyorki ben sihirbazım. Bir takım garip hareketler yapıyor. Harikulade gibi gözüküyor ama hileleri var farkediliyor. Neyse hareketler bitiyor adam bana ‘Ben’ diyor ‘senin ne düşündüğünü bile bilirim. Bütün gizli saklı herşeyini bilirim.’ diyor. Git ulan nereden bileceksin diyeceğim koskoca adama karşı ayıp kaçacak. Bilirsin deyip idare ediyoruz vaziyeti. Neyse benden iki yaş büyük bir akrabam çağırdı beni yanına ‘Yahu bu adam yalancı, seninle eyleniyor. Ne diye dinliyorsun sen bu adamı’ dedi. ‘Boşver’ dedim. Yaşlılardan biri sokuldu adamın yanına şöyle dedi.
-Sen Kemalistsin galiba.
Ben birşey demeyeyimde siz anlayın artık.
irfan
18 Kasım 2013 at 10:53Çanakkale savaşında 250.000 şehit vermemiz.Daha sonra olacak olaylarda direnç gösterebilecek halkın katliamı olarak görüyorum.Bu kurgu masada yapıldı.Ne yazık ki bu masada bizden de tanıdık simalar vardı.